Nurettin Gönen       Okulda birinci sınıf örgencileri, bir aile fotoğrafı üzerinde tartışıyorlardı. Fotoğraftaki küçük çocuğun saç rengi ailenin öteki bireylerinin saç renginden değişikti... Öğrencilerden biri o erkek çocuğunun belki de evlat edinilmiş olabileceğini söyledi. Onun bu sözünü duyan başka bir küçük kız öğrenci, birden sesini yükseltti;
      - Ben evlat edinme konusunda her şeyi bilirim, çünkü bende evlatlığım!...
      Arkadaşı sordu;
      - Madem biliyorsun, bize de anlatsana... Evlat edinilmek ne demektir...?
      Küçük kız öğrenci kendinden emin bir biçimde bilgisini özetledi;
      - Annenin karnında değil, yüreğinde büyümüşsün demektir...

     Evet, insanın yüreğinde büyümesidir bu sevginin adı. Kim olursa olsun, kimin çocuğu olursa olsun, karşılıksız sevginin bir göstergesidir…

      Ablam Sosyal Hizmetlerde çalışıyor. Bu yüzden yabancı değilim. Öyle çok talihsiz hikâyesi olan kimsesiz çocuk var ki çocuk yuvalarında… Bazılarını terk edip gitmişler, bazılarının anne babası ölmüş, bazıları ise tecavüz veya ensest ilişki sonrasında doğmuş ve yurda bırakılmış çocuklar… Öylesine masumlar ki… Onların da bir aileye ihtiyaçları var. Yüreklerde büyüyebilecekleri ailelere…

        Evlat edinmek yerine, muska yaptırıp çocuk peşinde koşanlar, gebe kalmıyor diye eşlerini terk eden, sorunun nedeni kendisinde olan erkekler… Keşke bu şekildeki ailelerin ilk tercihleri evlat edinmek olsa… Çocuğu olanların bile bu konu üzerinde düşünmeleri gerekir. Eğer maddi durumları iyi ise muhakkak evlat edinmeliler veya koruyucu aile olabilmeliler…

        Bir kez gidip görün yuvalardaki çocukları. Sizleri görünce nasıl sevinip anne baba diye boyunlarınıza sarılacaklar… Son yıllarda sosyal hizmet kavramı çok gelişti ve bu çocuklarımıza çok iyi bakılıp hizmet veriliyor ama dediğim gibi, yürekte büyütülmüş sevgilere çok ihtiyaçları var… O YÜREK NEDEN SİZİNKİ OLMASIN…

        Sevgiyle, hep…

 

                                                                  GÜNÜN İNSANI

     ‘Her  başarılı  adamın  arkasında,  onunla  gurur  duyan  bir  karısı 
ve  bu  işe  şaşakalmiş  bir  kayınvalidesi  vardır.’ Diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum...

                                                  GÜNÜN SÖZÜ

     Bir  paranın  nereden  geldiğini  görmek  istiyorsan  nereye  gittiiine  bak.

                                               GÜNÜN GERÇEĞİ

      Görünen  köy  kılavuz  istemez;  YOL, SU, ELEKTRİK  İSTER...

                                                   GÜNÜN KOMİĞİ

      ‘Mutluluk  maddi  sevinçlerden  ibaret  olsaydı, çayıra  kavuşan  öküzleri  mutlu  saymamız  gerekirdi.’ Diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum…

                                                     GÜNÜN SORUSU

                        ‘Başkasına  göz  dikenin  gözüne  diken mi batar?

                                                      GÜNÜN DİZESİ

                                                        Kapının tokmağı

                                                        Çerçevenin camı

                                                         Masanın sandalyesi

                                                         Seni çağırır.

                                                          Hadi gel zehir etme zamanı

                                                                          (Nurettin Gönen) 

UMUDUN ŞİİRİ

Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye 
önce müthiş bir acı duydu dudağında 
gümbür gümbür oldu yüreği, 
sonra hızla çekildi yukarıya... 
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü 
neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak, 
bir yanda ölüm korkusu.
"Dudağı yarıklar" denir, 
şanslıdır onlar, hani 
görüpte gökyüzünü, insanı,
oltadan son anda kurtulanlar.
Ne çare balıkçının parmakları 
hoyratça kavradı onu 
küçük istavrit anladı; yolun sonu. 
Koca denizlere sığmazdı yüreği. 
Oysa şimdi yüzerken 
küçücük yeşil leğende, 
cansız uzanıvermiş dostlarına 
değiyordu minik yüzgeci.
İnsanlar gelip geçtiler önünden, 
bir kedi yalanarak baktı gözünün içine 
yavaşça karardı dünya, başı da dönüyordu. 
Son bir kez düşündü derin maviyi, 
beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.
İşte tam o anda eğilip aldım onu. 
Yürüdüm deniz kenarına 
bir öpücük kondurdum başına,
iki damla gözyaşından ibaret sade
bir törenle, saldım denizin sularına.
Bir an öylece baka-kaldı
Sonra sevinçle dibe daldı. 
Gitti tüm kederimi söküp atarak, 
teşekkürü de ihmal etmemişti. 
Bir kaç değerli pulunu 
Elime, avuçlarıma bırakarak. 
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme. 
Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu, niye? 
"Bir gün dedim, bulursam kendimi 
yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz, 
son ana kadar hep bir umudum olsun diye..."

    Sevgiyle, hep…

Editör: Haber Merkezi