Yazıma nasıl başlayayım bilmiyorum. Sanki 1980 öncesine döndük. O dönemi yaşayanlar bilirler “Bu gün kaç kişi öldürüldü” diye korkarak dinlerdik haberleri. Bugün ise “Yine kaç şehit verdik?” diye bekler olduk. Yine 5-6 yıl öncesi 8-10 şehidimiz olduğunda sokaklara dökülürdük. Ne oldu da şimdi tepkisiz kalmaya başladık? Buna da mı alıştırıldık? O güzel ülkemizde artık gözyaşları dinmiyor, sel oldu akıyor. Analar, babalar çocuklarını askere gönderirken “Acaba geri dönebilecek mi?” diye uğurluyorlar. İşin en acı kısmı bu durumlara nasıl düştük, neden bu hale geldik? Bu işlerin sorumlusu olanlar neler saçmalıyor?
Tam terör bitti derken bir Kürt Açılımı ortaya attılar, uyuyan devi uyandırdılar. Ardından Oslo’da hükümet temsilcisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile PKK temsilcileri bir araya geldiler. Bir mutabakat metni hazırladılar. Metinde, terör örgütüne özerklik, federasyon sözü veriliyor. 2011 seçimleri bitene dek PKK ile eylemleri durdurma konusunda anlaşmaya varılıyor. İngiltere hakem devlet olarak belgeyi onaylıyor. Seçimden sonrası önemli değil. Yeter ki seçim kazanılsın.
Bu olay 2010 yılında ilk ortaya çıkınca başbakan “PKK ile görüşmedik. Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir.” demişti. Başbakan konuşur da Arınç durur mu? “Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak namussuz ve şerefsizlerden değiliz.” Bir yıl geçti, “PKK ile biz görüşmedik, devlet görüştü.”dendi. Bu yıl ise “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan varsa bana söylesin.” Ardından apar topar Hakan Fidan ifadeye çağrılmasın diye bir gecede yasa çıkarıldı. Ve Hakan Fidan açıkladı: “Beni başbakan görevlendirdi.” Yorum sizin.
Terörle mücadelede başarılı olmuş subaylar birer birer tasfiye edilip ya Silivri’ye gönderildi, ya da emekliye sevk edildi. Artık dünyanın en güçlü orduları arasında gösterilen Türk Ordusunun yerinde yeller esiyor. Bırakın bir orduya karşı savaşta başarılı olmayı PKK çapulcuları ile bile baş edemez halde. Askerlerimiz, polislerimiz sekizer, onar, on beşer yok ediliyor. Yaralanıp sakat kalanlar ona keza. Savcımız suikasta uğruyor. Afyon’da 25 asker şehit oluyor, başbakan “Bir asker bombayı meraktan eline almış olabilir.” diyor. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi bu açıklamayı Kılıçdaroğlu yapsa, herkesin alay konusu olurdu.
Millet tedirgin, hükümet aciz, çaresiz. Hemen terör zirveleri toplanıyor. İçişleri Bakanı konuşuyor: “Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamak veya genç yaşta ölmek te nasip işidir.” Yani kaderleri böyle imiş. Hükümetin yapacağı bir şey yokmuş. Kusura bakmayın ama bu kaderi siz çizdiniz. Önlem almadan Mehmetçiklerin işini Allah’a havale etmek ne kadar doğru? Yapamıyorsanız bırakın. Ama siz daha önemli sorunlarla uğraşıyorsunuz. Bizim için türban sorunu daha önemli, yeni imam hatip okulları açılması daha önemli, Suriye’de Esad’ın devrilmesi daha önemli. Zaten biz başbakanın dediği gibi “Terör olaylarını ve şehit haberlerini” biraz fazlaca büyütüyoruz. Ne var canım, 2 günde 20 şehit vermişsek. Onlardan da 500 kişi etkisiz hale getirilmiş. Şehitlerimizin ana-babasına sorun bakalım. “Senin oğlun şehit oldu ama biz de onlardan bu kadar insan öldürdük.” Size “Aferin” demelerini beklemiyorsunuzdur sanırım.
2009 yılında başlattığınız “Kürt Açılımı” veya “Demokrasi Açılımı” maalesef fiyasko ile sonuçlandı. Habur’da bir rezalet sergilendi. Kuzey Irak’tan PKK teröristleri törenle karşılandı, ayaklarına kadar savcılar gönderilip çadır mahkemeleri kuruldu, “Pişmansınız, değil mi?” sorusuna verilen yanıtlar dikkate alınmadı, hepsi salıverildi. Sonuç ortada. Kürdistan’ı kurdular, başkentini de Diyarbakır yaptılar. Bunları ben söylemiyorum. Diyarbakır Belediye Başkanı söylüyor. Sayın hükümet bu açıklamalara neden bir tepkiniz yok? Devlet içinde devlet olur mu? Bu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir ayaklanmadır. Tıpkı Şeyh Sait Ayaklanması gibi. Size düşen görev bu ayaklanmayı sonlandırıp o bölgenin de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir toprağı olduğunu kanıtlamanızdır. Kararlı olun, gönderin bölgeye güçlü bir kuvvet, olayı kökünden halledin. Türk askeri bunu başaracak güçtedir deyin. Yoksa Oslo görüşmelerinde açıklanan bu mutabakat gerçek demektir. Yandaş medyaya yapılan “bu iddialar asılsızdır” sözleriniz havada kalır.
Son olarak "Terörist yetişmediği için mi imam hatipleri kapattınız?" diye sordunuz.  Ben de size soruyorum. Hizbullahçılar; Mumcu’yu, Kışlalı’yı, Emeç’i, Turan Dursun’u, Konca Kuriş’i öldürenler hangi okullardan yetişti? Araştırın, gerçeğin ne olduğunu görün. Bir gün sonra, imam hatiplilerin de askeri okullara girebileceği kararı açıklandı. Artık terör olayını imam hatip çıkışlı komutanlarla sona erdiririz. Başlıktaki gibi “Yorum yok.”
Saygılarımla, hoşça kalın.