Dün de böyleydiler. Bugün de aynı. Yaşamları boyunca karşıdevrimci, laiklik karşıtı, anayasaya aykırı oldular. Başkalarına “laiklikten korkmayın” dediler, kendi ülkelerine şeriatı getirme çabasındalar. Bugünlere gelineceğinin ilk kıvılcımı 1955’te dönemin başbakanı Adnan Menderes’in meclis grubunda arkadaşlarına “Siz öyle güçlüsünüz ki, isterseniz Anayasa'yı bile değiştirebilir, hilafeti bile geri getirebilirsiniz." sözleriyle atıldı.

Kahramanmaraş'ta 1978’in son haftasında Müslümanlar cihada çağrılarak duvarlara "Allah için savaşa, Müslüman Türkiye" sloganları yazıldı. Sol parti binaları ateşe verildi, 111 kişi yaşamını yitirdi. 1979’da MSP Genel Başkanı Erbakan "Hafta tatili Cuma olmalı. Nikâhı müftüler kıymalı. Mekteplere Kuran dersi koymalı. Bu milletin okul kitapları niye Allah adıyla başlamıyor?" dedi, umursanmadı. Eylül 1980’de MSP'nin Konya'da düzenlediği mitingde yobazlar sloganlar attı: "Dinsiz devlet yıkılacak elbet. Şeriat gelecek. Laiklik dinsizliktir.. Ya şeriat, ya ölüm. Cihada hazırız." Kimse aldırmadı.

Geldik 12 Eylüle. ABD’nin "bizim çocuklar" dediği generallerce darbe yapılıp tüm siyasi partiler, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu kapatıldı. Darbeden sonra İnönü'nün oğlu veto edilip seçimlere katılması engellenirken, Nakşibendî tarikatı üyesi Turgut Özal'ın Çankaya'ya çıkması sağlandı. Özal'ın "12 Eylül olmasaydı iktidara gelemezdik" sözleri 12 Eylülün en anlamlı yorumu.

1989’da Türkiye'de din devleti kurulmasını suç sayan 163. madde kaldırıldı. Buna karşı çıkan aydınlar birer birer katledildi. 1990 yılında Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok öldürüldü. 1993’te Uğur Mumcu, "İmam-Subay" yazısından 2 gün sonra aracıyla havaya uçtu. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Pir Sultan Abdal etkinliklerinde sözde Müslümanların Madımak Oteli'ni ateşe vererek değerli aydın, sanatçı, edebiyatçı ve düşünür 35 kişiyi yakarken attığı sloganlar: "Zafer İslam'ın. Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak! Şeriat gelecek zulüm bitecek. Kahrolsun laiklik." idi.

1994’te Erbakan, "Refah iktidara gelecek. Sorun, geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı? Kanlı mı olacak? Kansız mı? 60 milyon buna karar verecek" dedi. Gülünüp geçildi. 1997’de R.P.’li demeçler ardı ardına geldi. "Laiklere şeriat enjekte edilecek", "Allah'ın size soracağı soru şu: Küfür düzeninde İslam Devleti olsun diye niye çalışmadın?", "Bu vatan bizim, rejim değil. Kemalizm ve rejim başkalarının. Türkiye yıkılacak beyler!". 10 Kasım törenleri için "Bu törene içim kan ağlayarak katılıyorum. Bu düzen değişmeli. Bekledik, biraz daha bekleyeceğiz. Ey Müslümanlar, içinizdeki kini, hırsı eksik etmeyin.

Geldik 2002’ye. AKP tek başına iktidar oldu. Erdoğan “Geçmişte söylediklerimi unutun, ben değiştim.” dedi. Önce neler demişti bakalım: “Elhamdülillah Müslüman’ım diyenlerin, şeriatçıyım demesi de gerekir.”, “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Yahu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek.”, “Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz”. “Tek hedefimiz İslam devletidir.” “Türkiye Cezayir olur mu, diye soruyorlar. Allah'ın izniyle hazmettire hazmettire geliyoruz.” Ve başbakan olduktan sonra: “Demokrasi bir tramvaydır, gideceğiniz yere kadar gider, orada inersiniz.” “Bize göre demokrasi amaç değil, bir araçtır. Amacımıza ulaşana kadar, demokrasiye bağlıyız. Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm’i almış, başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayıp kitlelere zorla dikte ettirmiştir.",Kişiler laik olmaz, devlet laik olur.”

2011 seçimlerinden sonra iyice rahatlandı. Sinsi devrimin son perdesi açılmaya başladı. Amaç yetişen yeni neslin Atatürksüz büyümesiydi. Önce Milli Eğitim Kanunu’ndan Atatürkçü eğitime vurgu yapan cümleler çıkarıldı. Sıra ulusal bayramlara geldi. Cumhuriyet bayramı töreni deprem, ardından 19 Mayıs töreni “Gençler üşüyor.”, 23 Nisan şehitler bahanesiyle iptal edildi. Ama Kutül Amare’de sorun yoktu. Son olarak asla hazmedemedikleri laikliği anayasadan çıkarma fikrini, Bahçeli’nin desteği ile meclis başkanı olan İs­ma­il Kahraman açıkladı.

Kahraman Efendi! Senin birçok kişi gibi laikliğin anlamını bildiğini sanmıyorum. Laiklik din, inanç, ibadet özgürlüğüdür. Din öz­gür­lü­ğü­nün te­mi­na­tıdır. Sen ki ana­ya­sa­nın la­ik­lik il­ke­si­ne sa­dık ka­la­ca­ğı­na na­mus ve şe­re­fin üze­ri­ne yemin ettin(Gerçi lideriniz de tarafsız kalacağına yemin etmişti. Balık baştan kokar.) Şimdi la­ik­li­ğin yer al­ma­ya­ca­ğı din­dar ana­ya­sa yapacağız, diyorsun. Dinin devlet işlerinden ayrı olması sizin gibi din tüccarlarını elbette rahatsız eder. Laikliği kaldırmak sıkar biraz. Gücünüz yetmez. O biraz değil çok zor. Deneyin isterseniz. Karşınızda kaç M. Kemal’in askerini bulacaksınız? Bir sitemim de Genel Kurmay başkanına. Söyleyecek bir sözün yok mu bu sözler karşısında? Bu kadar mı tırstın?

Ey bana “korku senaryolarını bırak, bir şey olmaz canım, fazla abartıyorsun” diyenler. Artık açın gözlerinizi, görün gerçekleri. Dur demenin zamanı daha gelmedi mi? Sinsi devrim gerçekleşmek üzere. Bu kafaya sahip olan düşünce, yarın daha da cesaret bulursa Arap alfabesini de gerçekleştirir. Yazımı Kenya Devlet Başkanının sözlerini anımsatarak bitireyim: “Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.” Pişman olmadan, geç olmadan kendinize gelin. Saygılarımla, hoşça kalın.