Yıllardır, her şehit haberiyle içimizden bir şeyler kopuyor hep… Şehitlerimizin isimlerinin ne olduğu hiç önemli olmamıştır bizler için. Biz onlara Mehmetçik demişiz bir kere. Hangi şehirde yaşıyor olurlarsa olsunlar, en yakınımızdaymışlar gibi onların acılarını yüreklerimizin en derininde hissetmişizdir…

      Evlatlarımız birer birer öldürülüyor ve bu duruma maalesef seyirci kalınıyor. Toplu olarak şehit verdik mi hemen Kandil’e birkaç uçak gönderiliyor. Bu durum artık göstermelik geliyor bana… İnsanın sorası da gelmiyor değil. BU UÇAKLAR ŞEHİT KANIYLA MI ÇALIŞIYOR?

      Sen koskoca Türkiye Cumhuriyetisin. Dünya devletlerine kafa tutmuş Mustafa Kemal’in ve dedelerimizin torunlarısın. Bir avuç çapulcuyu mu dize getiremiyorsun?

       Yıllardır oynanan bir oyunun içerisindeyiz maalesef. Emperyalizmin pençesine düşmüşüz ve kafamızı bile kıpırdatamıyoruz. Ortadoğu karışık olsun ki biz teker teker buraları ele geçiririz diyen yayılmacılar, buralara ulaşmak için yıllardır hep Türkiye’yi kullandılar. Kullanmaya da devam ediyorlar.

      İstense, bu doğu sorunu hemen bitebilir. Fakat buna müsaade etmiyorlar işte. Olan benim Mehmetçiğime oluyor. Analarımıza, babalarımıza, kardeşlerimize ve sevdiklerimize oluyor…

      Daha kaç şehit vermemiz gerekiyor? Şehit haberleri verilirken ve kanımız donarken şu kadar da yaralı var deniliyor. Biraz içimiz rahatlıyor yaralı haberi olunca. İyi ki bunlarda ölmemiş diye geçiriyoruz içimizden. Hâlbuki durum o derece kötü ki yaralı Mehmetlerimiz için. Yaşasalar bile bir parçaları muhakkak ellerinden alınmış oluyor. Kiminin ayakları, kiminin kolları, kiminin gözleri… Çoğu yaralı Mehmetimiz yaşama savaşını kaybediyor zaten. Sonrasında yaralıların şehit olanları hiç basına yansıtılmıyor her nedense… Bu durumu nereden mi biliyorum… Askerliği yaptığım dönemde Gata’da yattım ben de yirmi gün. Bu süre içinde okadar çok yaralı gördüm ki, içimden, bu şekilde hayatlarına devam edeceklerse hiç etmesinler daha iyi dediklerim oldu… Bu dönemde yine büyük bir baskın oldu ve ilk açılama 18 şehit diye aktarıldı. Yirmi kadar da yaralı var dendi. Bu yaralılar Gata’ya getirildi ve ilk gün sekizi maalesef yaşam savaşını kaybetti. Fakat hiçbir zaman bunun açıklaması yapılmadı. Haber bültenlerinde hala 18 şehitten bahsediliyordu… (Belki de moralleri bozmamak için açıklanmıyor ama ben durumu açıklamak istedim.)Anlayacağınız, bizim kaybımız göründüğünden daha çok oluyor bu çatışmalarda…

      Halk olarak bu durumun biran önce bitirilmesini istiyoruz. Kimseye hesap vermeden, kimseden korkmadan… İster siyasi, isterse askeri olarak bu kanayan yaramız biran önce durdurulmalı…  Çok üzgünüzle, kınıyoruzla geçiştirilmemeli bu durum…

       İçimdeki fırtınalar devam ederken, tüm şehitlerimize rahmet, biz ailelerine de sabır diliyorum…

      Sevgiyle, hep…

 

                                     

                                   GÜNÜN GERÇEĞİ

    Şimdiki çocuklar Pepe, bilgisayar, televizyon, cep telefonuyla büyüyor. Ben sehpaları ters çevirip, içine oturup, kendimi itmeye çalışırdım. Hey gidi günler hey…

                                        GÜNÜN KOMİĞİ

     ‘Zaman her şeyi çözer. Öyleyse test kitaplarını zamana bırakıyorum.’ Diyen öğrenciyi günün komiği ilan ediyorum…

                                         GÜNÜN İNSANI

     ‘Üç günlük ömrüm kalsa kesin üçüncü gün haberim olur. O kadar şanssızım.’ Diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum…

                                        GÜNÜN SORUSU

   Çok okuyan mı bilir, gezen mi diye sordum. Kazık yiyen diye cevap verdiler.

                                             GÜNÜN SÖZÜ

     Bebekken, ‘danalar girmiş bostana’ diye uyutulan insan, büyüyünce elbette ki uyutulmaya müsait olur…

 

GÜNÜN DİZESİ

İşte gençliğimin şiirleri

İlk gençliğimin

Güzel şeyler

Deli saçmaları

Beceriksizlikler

Şehvetle titreyen parmaklarla yazmışım onları.

(Barış PİRHASAN)

                                           GÜNÜN FIKRASI

      Sultan en güvendiği adamını Arabistan'a hünkâr göndermiş. Hünkâr, Arabistan'da gezerken bakmış, Araplar entari diyorlar ama alta donları yok. Bir rüzgâr etsimi, manzara felaket! Haber salmış, altına don giymeyenler kadı huzuruna çıkartılıp, hapsedilecek.

       Aradan günler geçmiş, Arabın bir tanesi don giymemiş ve ilk rüzgârda olay farkedilmis. Kadı huzuruna çıkartmışlar. Kadı sormuş; 
     -"Adın?" 
      -"Aptulmecit" 
      -"Baba adın?" 
      -"Aptulaziz" 
      -"Evli misin? 
      -"5 tane karım var!" 
      -"Kaç çocuğun var? 
      -"İlkinden 15, ikincisinden 17, üçüncüsünden 16, dördüncüsünden 13, besincisinden 18 tane." 
         Kadı kararını vermiş ve açıklamış : "Aptulaziz oğlu, Apdulmecit 'in, don giymeye vakti olmadığından beraatına karar verilmiştir!"

 

                                     YETİNMESİNİ BİLMEK

     Yaşlı bir adam göl kenarında balık tutuyormuş diğer insanlarla..Yaşlı 
adam oltasını atmış, beklemiş ve kocaman bir balık çekmiş.. Adam balığı almış eline, nazikçe çıkarmış iğneyi balığın ağzından şöyle bir balığa iyice bakmış ve göle atmış.

       Yaşlı adamdan başka kimse balık yakalayamıyormuş. Yaşlı adam tekrar 
oltasını atmış daha kocaman bir balık, adam tekrar balığın ağzından iğneyi nazikçe çıkarmış ve balığa şöyle bir etraflıca bakmış ve tekrar göle atmış balığı.    

        Her seferinde daha kocaman balıklar yakalamış yine etraflıca baktıktan sonra balıkları atmış göle. Yanında balık tutanlar artık dayanamamışlar ve adamın yanına gelmişler.
        Amcacığım napıyorsun sen demişler biz saatlerdir buradayız tek bir balık bile yakalayamadık.. Sen ise kocaman kocaman balıkları göle tekrar atıyorsun demişler… Neden acaba diye sormuşlar?
        Adam dönmüş kalabalığa ve şöyle demiş;
        Benim tavam küçük evlatlarım...

        Sevgiyle, hep…

Editör: Haber Merkezi