Ramazan-ı Şerifteki  savm (aklî oruç) , Cenab-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle çok hikmetler vardır. 
     Şükür, ancak verilen nimetlere karşılık yapılır. Onu da ancak akıl ile yapılır. O zaman anlaşılıyor ki, şükür aklîdir.
     Hamd ise nimet verilsin veya nimet verilmesin kalben yapılmasıdır. O zaman anlaşılıyor ki ,hamd  kalbîdir.
     Manavdan alınan elmaya ödenen para bahşiştir. Esas ücret ise şükürdür.  O zaman nasıl şükür edeceğiz: 

1. O  nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek ise zikirdir.
2. O nimetlerin değerini takdir (tefekkür) etmek ise fikirdir.
3. O nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur, şükür.

     Ramazan-ı Şerifteki oruç hakiki bir şükrün anahtarıdır. Organlarımıza  iftar vaktinde o kuru ekmek bile çok önemli bir nimet  görünür. O anda yediğimiz kuru ekmeğin tadına dilimiz şahittir. O kuru ekmekle Allah (cc) rızıklanma pencerelerini açıyor. O zaman aç olan insanların hali daha iyi anlaşı- lıyor. Padişahtan tâ en fukaraya kadar  herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla manevi bir şükre mazhar olur.
     Oruç tutarak o nimetlerden men edilmesi ile anlaşılıyor ki, o nimetler benim değil. Bir başkasına ait. O nimetleri istediğim  gibi kullanmakta hür değilim. Demek başkalarının malı  ve ikramıdır; O’nun emrini bekliyorum “diye nimeti nimet bilir, bir manevi şükür eder.
     İşte, bu suretle çok cihetlerle hakiki vazife-i insaniye (insanlık görevi) olan şükrün anahtarı hükmüne geçer. İnsan oruçla, insanlığını fark ediyor. Onunla insan oluyor ve insanlık ediyor. 
     Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telakki (kabul etme)  eder. Nefsi, Allah (cc)  terbiyesini  yok sayarak kendi halinde yaşamak istiyor. Yaşantısını doğru ve din gibi kabul eder. Allah (cc) rububiyetini kabul etmek istemiyor. Çünkü nefis şehadet aleminde ne kadar lezzet ve zevk varsa hepsini bilir. Öyle programlanmış. Yani İslam dininin kurallarının tam zıttı ile mesut olur. Onun için üzerinde bir hüküm olmasını istemez. Bugün namazdan, oruçtan vs. bizleri uzak tutan nefistir. Biz onu terbiye edemeyince o bizi yönetmeye başlar. Niçin oruç tutmuyorsun diye sorsan? Hemen cevap hazır. Allah (cc) aç kula ihtiyacı mı var. Buradaki kendi maksadı olan, ben oruç tutmuyorum demeyi gizlemektir. İnsan da bu kendi isteği zannederek, hataya düşüyor. Nefis kendini unutturur.
      İşte Ramazan-ı Şerifin orucu, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi malik değil, memluktür (kul, köle) ; hür değil, kuldur.  Emir olunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatama diye, mevhum (var sayılan) rububiyeti kırılır, ubudiyeti (kulluğu) takınır, hakiki vazifesi olan şükre girer.