Altımızdan sandalyeler birer birer çekiliyor. Laik Türkiye Cumhuriyetine ait her gün bir değerimizi daha yitiriyoruz, ama farkında değiliz. Uyanma zamanı geldi de geçiyor bile. Hani, “Nedense hep kafanızın bir yerinde oluşmuş korkuları halka “şeriat” geliyor diyerek nereye varacaksınız. Şeriattan bu kadar korkmayın” demiştiniz bana. Bunu söyleyenler, “acaba yazar haklı mı” diye hiç düşünüyor mu? Sanmam, ama düşünmeleri gerek. Neden mi? Bakalım.
Önce Milli Eğitimin amaçlarından Atatürk ilkeleri çıkarıldı. Ardından çeşitli, anlamsız bahanelerle törenler iptal edildi. Daha sonra törenler ve çelenk koyma yönetmeliği değiştirildi. Ardından her yıl Tire halkının coşkuyla kutladığı 4 Eylül kurtuluş etkinlikleri budandı. Bundan 10 yıl önceyi gözünüzün önüne getirin. 4 Eylülde Cumhuriyet Meydanı coşkuyla dolar, iğne atsanız yere düşmezdi. Esnaf ve üreticiler halka hediyeler atar, uzun araç konvoyları halkı selamlayarak geçerdi. Bu yıl çelenk töreninde 100 kişi anca vardı. Törende Sayın belediye Başkanımız Tayfur Çiçek, sitem dolu çok güzel konuştu. Altına imzamı atarım. Ağzına sağlık. Peki, sayın hükümet, bunları yasaklamakla elinize ne geçti? O gece fener alayı yürüyüşü sırasında ve anıt önünde toplanan binlerce halk alkışları ile size iyi bir mesaj verdi. “Bayramlarımıza dokunmayın, sizin yasaklarınız bize sökmez” dedi. Tabi anlayana.
Bu arada dikkatinizi çekti mi bilmem. Tiremizin stadının adı yazan tabelayı gördünüz mü? Bakın ne yazıyor. Yılardır “Tire 4 Eylül Stadı” olarak bilinen stadın adı “Tire stadı” olmuş. Tabi, 4 Eylülün ne işi var stadın adı olarak. Unutun gitsin 4 Eylülün önemini.
İsmet İnönü, Cumhuriyetimizin kurulmasında önemli hizmetleri olan bir kişidir. Atatürk’ten sonraki ikinci adamdır. İzlediği zeki ve barışçı politika ile ülkemizi 2. Dünya Savaşı’na sokmamış, Türk çocuklarının babasız kalmasını önlemiştir. Onu sevmeyebilirsiniz, ama hiç olmazsa hizmetlerini göz ardı etmeyin. İktidarın bakanı ne yapıyor? İnönü’nün adını ders kitaplarından siliyor. Yarın İnönü savaşları yapılmadı, uyduruldu, derlerse hiç şaşmam. Sıra yavaş yavaş Atatürk’e geliyor. Asıl hedef O. Ama zamanı gelmedi daha.
İçişleri Bakanı Şahin, Türk Bayrağı’nın kullanım alanlarıyla ilgili yeni bir genelge yayınladı. Gerekçe, Türk bayrağının bazı kamu kurum ve kuruluşları ile özel iş yerlerine ait binalara veya anıtlara kirli, yırtık, delik, sökük, yamalı, solgun veya buruşuk olarak asılması. Buraya kadar güzel. Ancak genelgede şehitlerin tabutları, bayrağa sarılacaklar listesi içinde yer almadı. Madde de gazilerin tabutuna bayrak sarılacağı belirtilirken şehit tabutları yer bulmadı. Bari onlardan bunu esirgemeyin. O şehitler ki siz, biz burada rahat içinde yaşarken vatanları için canlarını vermişler. Bunu onlara çok mu görüyorsunuz? Çok yazık.  
Gelelim 4+4+4 saçmalığına. Milli eğitim curcuna. Bu uygulamanın amaçlarını önceki yazımda belirtmiştim. Meğerse eksik yazmışım. Ortaokul adının kaldırılıp, medreselerin kurulmasının da amaçlar içinde yer aldığını belirtmeliymişim. Neden mi? Yandaş medya yazmaz. Biz yazarız, ya okunmaz, ya yalan olur. Çünkü doğru haberi yalnızca yandaş gazeteler yazar.
Atatürk 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitimi laikleştirmiş, çağ dışı eğitim yapan medreseleri kapatmıştı. Gözünüz aydın, ey beni halkı korkutmakla suçlayanlar. Sevinin medreseler açılmaya başlıyor. Silivri’de reklam panolarında hangi afişler var bakın:
“KAYITLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR. 8-27 AĞUSTOS 2012. MEDRESEMİZ AÇILACAKTIR. T.C. SİLİVRİ FURKAN EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ SIBYAN MEDRESELERİ
‘4-5-6 Yaş Grubu için’ Osmanlı’nın Sibyan talebelerine vermiş olduğu İslami eğitim VERİLMEKTEDİR.”
Hemen baktım. Bugün acaba Tevhidi Tedrisat Kanunu da haberimiz yokken kaldırılmış mı? diye. Hayır, yürürlükte. Öyleyse bu suç değil mi? Onu ulemaya sormak gerek sanırım. Peki, bu dernek neden böyle bir şeye cüret edebiliyor. Tabi ki başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin oldukları için. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin olaydan haberi yok. “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” havasındalar. İş yürekli savcılara düşüyor. Umarız böyle savcılarımız vardır.
AKP Milletvekili Ali Boğa, Muğla İ. Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin düzenlediği pilav gününe katılmış ve “Kur’an-ı Kerim’in okunmasının yasak olduğu günlerden geçtik. 4+4+4 sistemiyle bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız” demiş.
Ali Boğa’ya soruyorum: “Bu ülkede Kur’an-ı Kerim okumak ne zaman yasak oldu? Kim yasakladı bunu?” Utanın. O kutsal kitabımızı bugün özgürce okuyabiliyorsak Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde. Peki, bunu söyleyen beyefendi, daha sonra ne yaptı biliyor musunuz? Torununun imam hatip lisesine değil, Fransız Okulu’na gönderilmesine ses çıkarmadı. Belki biz yanlış biliyoruz. Fransız okulunda dinimizi daha iyi öğretiyorlardır. Acaba Ali Boğa’ya yandaşları ne tepki gösterdi merak ediyorum.
Saygılarımla, hoşça kalın.