2014 yılında yapılan  yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 tarihlerinde yapılan milletvekilliği genel seçimleri  bir kez daha “memurlar-siyaset ilişkisi” ve “sendikalar - siyaset ilişkisi”ni gündeme getirdi.

Örgütlenme faaliyetleri esnasında karşılaştığımız soruların başında da “Sizin partiniz hangisi?”  sorusu gelmektedir.

Soruyu soranlar cevabı kişisel bazda değil örgütsel bazda istiyor. Demek istiyorlar ki, “Her konfederasyonun ve sendikanın partisi var, sizinki hangisi?

Vereceğimiz hiçbir cevap  tatmin edici olmuyor. Soruyu soranlar bir sendika veya konfederasyonun siyasi partilerden bağımsız faaliyet yürütebileceğine inanmıyor, inanamıyor.

Bunda, memurların siyaset yapma ve siyasete katılma hakkının olmayışı kadar, iktidarların memurlar veya memurların çalıştığı kurum ve kuruluşlar üzerinden siyaset yapma alışkanlığının da payı olduğunu teslim etmek gerekir.

Memurların bir araya geldiklerinde de konuşulan en önemli konuların başında “siyaset” gelir veya konuşma bir şekilde ama mutlaka siyasete kayar. Memurlar siyaset konuşmayı sever.

Burada bir ayrımı yapmak lazım; siyaset konuşmak ile siyaset yapmak ayrı şeylerdir.

 

SİYASET NEDİR?

TDK Güncel Türkçe Sözlük “siyaset”i; “Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış”, “politika”yı da “Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü” olarak tanımlıyor. Daha yalın ve özet bir ifade ile siyaset  “devlet yönetme sanatı”dır.

Yine çok yalın ve özet bir ifade ile anlatmak gerekirse:

Devlet yönetimi dendiğinde, vatandaş  açısından  ilk akla gelen seçimle işbaşına gelen “iktidar” (hükümet) ve devlet adına iktidar emrinde çalışan “kamu görevlileri (memurlar)”dir.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde iktidarlar seçim ile gelip seçim ile giderler.

Yani hükümetler gelip geçici, kalıcı olan kamu görevlileridir.

Kamu görevlileri denildiğinde akla gelen de, hizmetlisinden müsteşarına kadar kamu görevini yürütenlerdir.

 

Bu noktada “yasal mevzuatla belirlenmiş genel kurallar içinde işleyen sistem ve kurallar bütünü” olan “bürokrasi” konumuz dışındadır.

Seçim denilince akla siyasi partiler gelir.

Anayasamız siyasi partileri “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak nitelendirmektedir.

Siyasi iktidar, seçim kazanan siyasi partilerin Anayasa ve hukuk çerçevesinde yasama ve yürütme gücünü elinde bulundurması  ve kullanmasıdır.

Siyasi partiler;  benzer siyasî görüşleri paylaşan kişilerin ülke yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları örgütlerdir. Ve elbette siyasi partilerin  genel başkanı, karar ve danışma organları, il ve ilçe teşkilatları vardır. Kadın kolları ve gençlik kolları vardır. Listeyi uzatmak mümkün.

Siyasi partilere de üyeleri vücut verir. Ama siyasi partilere vücut verenler arasında memurlar yoktur.

 

MEMUR SİYASETİN NERESİNDE?

En çok siyaset konuşan memurların yukarıda karikatürize edilerek anlatılan tabloda,  kamu yönetiminde yer almanın ve yasal olarak tanımlanan işini yapmasının  dışında hukuken siyasetle bir ilişkisi yoktur. Çünkü sistem, siyasi partilere üyeliğin, memurun tarafsızlığını ve devlete bağlılığını ortadan kaldıracağı inancı üzerine kurulmuştur.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “tarafsızlık ve devlete bağlılık” başlıklı 7 inci maddesi;

Madde 7 – Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”

hükmünü getirirken, “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” başlıklı 125 inci maddesinini (D-o) alt bendi ile memurların “Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunma”larını “kademe  ilerlemesinin durdurulması” cezası ile , (E-c) alt bendi ile de “Siyasi partiye girme”lerini “memuriyetten çıkarılma” cezası  ile tecziyelerini (cezalandırılmalarını)  öngörür.

Bu çerçevede, her ne suretle olursa olsun memurların siyaset yapma hakkı olmadığı gibi, herhangi bir partiye üye olamadıkları, organlarında görev alamadıkları için siyasete katılma hakları da yoktur. Ancak, istifa etmeleri veya seçim yasaları gereğince usulüne uygun olarak görevlerinden ayrılmaları halinde siyaset yapma ve siyasete katılma hakları vardır.

Ama memurlar, günlük hayatlarında siyaset konuşurlar, tartışırlar, ilginçtir siyaseti en çok konuşan kesim memurlardır. Gündemi takip ederler, sosyal medyayı çok iyi kullanırlar, görüşlerini açıklamaya ve yaymaya çalışırlar. Çünkü memurlar eğitimleri itibariyle ülke aydınlarının çok önemli bir bölümünü oluştururlar.

4 yılda bir genel seçimlerde, 5 yılda bir de yerel seçimlerde oy kullanırlar. Oy veren herkes gibi, memurların da gönüllerinde bir siyasi parti vardır  ki o partiye oy veriyor.

Ama netice itibariyle memurlarsiyasetin tüketicisi durumundadırlar.

Kamuda çalışan işçiler siyasi partilere üye ve yönetici olabilirken,  memurların yasak kapsamında olması, haksızlık ve eşitliğe aykırı bir durum olarak düşünülmektedir.   

Tam da bu nedenlerle memurlar, kendilerine tanınmayan siyaset ve siyasete katılma hakkını, üyesi oldukları örgütler aracılığı ile kullanmak isterler. Bu örgütler bazen sendikalardır, bazen derneklerdir, bazen de vakıflardır.

 

Zaten bir kısım memurların siyaset odaklı faaliyet yürüten sendika ve kuruluşlara üye olması ve destek vermesinin nedeni de budur.