1 Kasım seçimi sonrası kurulacak yeni hükümette yer alacak bakanlar merak konusu idi. Açıklama Erdoğan’dan geldi. “Başbakan ayrı, cumhurbaşkanı ayrı telden çalamaz. Hükümet kurma konusunda Cumhurbaşkanı ile Başbakanın ortak bir çalışma yürütmesi ülkenin geleceği için önemlidir.” Bunun anlamı şu. Hükümeti bensiz kuramazsın. Peki Anayasanın 109. Maddesi ne diyor? “Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır.” Yani cumhurbaşkanı tarafsız olacak. Gelelim aynı soruya. “Sayın Erdoğan. Başbakanlığında bakanları seçerken hiç Sayın Gül ile ortak çalışma yürüttün mü? Gerçi ikiniz aynı telden çalıyordunuz, ama Sayın Gül’e danıştınız mı? İşinize karıştırdınız mı? İğneyi önce kendinize batırın, sonra çuvaldızı başkasına.” İnanın Davutoğlu’na acıyorum. Niye tepki vermiyor? Ben yerinde olsam kendimi böyle küçük düşürtmem.

 

G 20 ZİRVESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

15-16 Kasımda Antalya’da düzenlenen G 20 zirvesi dış ve iç politikada birçok soruyu ardında bırakarak sona erdi. Toplantıda serzenişler, uyarılar, üstü kapalı suçlamalar vardı. Oralı olunmadı. Suçlamalar karşısında tepki konulmadı. Bizden konuşmalar vardı, birçok ülke şaşkınlıkla karşıladı. Toplantıya katılan, katılmayanlar, çağrılan, çağrılmayanlar vardı. Gözler bazılarını aradı, basına yapılan ayrıcalık eleştirildi.

Önce Rusya Devlet Başkanı Putin’in G 20 zirvesinde söylediği sözlere bakalım. Putin, "IŞİD 40 ülkeden finansal destek alıyor. Bunlar arasında G20 üyeleri de var" diye konuştu. Bu konuşması ile toplantıya katılan tüm ülkeleri zanlı haline getirdi. Burada bana göre bilhassa Türkiye’yi suçladı. Bizimkiler üzerine alınmadı ama Putin’e “Böyle deyip herkesi zan altında bırakacağına açıkla” diyemediler. Destek sağlamasalar bunu kanıtlamasını istemezler miydi? Aslında “Bizi töhmet altında bıraktınız” deyip dava açılmalı idi. Diyemezler, çünkü adamların ellerinde IŞİD’e silah götüren TIR’ların uydudan çekilmiş fotoğrafları var. Reyhanlı’da yakalanan TIR’lardaki silahların IŞİD’e gitmediği kanıtlandı mı? Hayır. Gerçekler ortaya çıkmasın kaygısındalar. Tıpkı Kılıçdaroğlu’na 25 Aralık tarihli telefon konuşmasını mecliste dinletti diye dava açılıp, Kılıçdaroğlu telefon kayıtlarının gerçek olup olmadığı dinlensin deyince davadan vazgeçtikleri gibi.

G 20’de Davutoğlu’nu gördünüz mü? Ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak yıllarca görev yapan Ali Babacan toplantıda var mıydı? Yok. Peki kimler vardı? Bakan Feridun Sinirlioğlu, Bakan Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın sağ kolu Binali Yıldırım, saray sözcüsü İbrahim Kalın, damat Berat Albayrak, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Elçi Serdar Kılıç. Kısacası Erdoğan liderleri kendi saray ekibi ile ağırladı. Cumhurbaşkanı sıfatı ile katıldığı zirvede, dünyaya tek muhatap benim mesajı vererek başkanlık provası yaptı. Damadı daha yeni vekil olmuş, kabinede yer almamış, acaba hangi sıfatla toplantılarda yer aldı? Şimdi burada akla bir soru geliyor. Bu zirve bundan iki yıl önce yapılsaydı, o günkü Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan’ın yaptıklarını yapıp onu ikinci plana itseydi, tek başına her şeye muhatap olsaydı, Erdoğan’ın buna tepkisi ne olurdu? Yorum sizin.

 

DÜNYAYA 2. KEZ REZİL OLDUK.

Hatırlayın, Ankara katliamı sonrası Konya’da Hollanda maçı öncesi yapılan saygı duruşunu. Ölenler için saygı duruşu yapılıyor, şerefsiz zevatlar yuhalıyor. Ölenler insan değil onlara göre. Yeter ki kendilerinden olmasın. Taraf olmayanın canı cehenneme. Ardından geçen hafta Fransa’da büyük bir katliam. Yüzlerce ölü. Bu kez yer İstanbul. Aynı kafada zevatlar hem Yunanistan Milli marşı okunurken, hem de saygı duruşu sırasında ıslıkla ve yuh çekerek ne mal olduklarını ortaya koyuyorlar. Antep sokaklarında Fransa’daki terörü kutlayan yürüyüş yapılıyor. Engel olundu mu? Hayır. Haklarında bir işlem yapıldı mı? Hayır. Hani meşhur TOMA’larınız, biber gazlarınız nerede? Ölenler Müslüman değil çünkü. Hemen aklımıza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri geliyor. “Terörün dini, ırkı, vatanı yoktur. Terörizmin ve teröristin hepsi kötü. Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi anlayışını ayaklar altına almamız gerekir.” Bu mu terör anlayışı? Bu mu insanlık? O Yunanistan ile geçmişte düşmanlık olabilir, ancak 17 Ağustos depreminde Yunan gazetesindeki manşetleri ne çabuk unuttunuz. “Dayan Mehmet Geliyoruz”, “Hepimiz Türk’üz” başlıkları atan o basına rezil olmadınız mı? Yazıklar olsun.

 

Saygılarımla, hoşça kalın.