4+4+4 eğitim sisteminin uygulamasına 2012-2013 öğretim yılında başlanıyor. Toplumun bir kesimi tepkili. Psikologlar sistemin yanlışlığını dile getiriyor. Ama iktidar her zaman olduğu gibi “Ben yaparım, kimseyi dinlemem” havasında. Eğitim paramparça kısacası. “Bir gittik ki bizim okul imam hatip olmuş” diye çılgına dönen veliler isyanda. Kısacası 6287 sayılı yasa ile Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Eğitim Birliği yasası) ortadan kalkıyor.
Son bir yılda Türkiye’de eğitim bir şekillendirme içinde. Bunun mimarı da son Milli Eğitim Bakanı Dinçer. Başbakanın “Dindar öğrenci yetiştirmek istiyoruz” söylemi ile eğitimdeki şekillenme yeni bir boyut kazandı. Milli Eğitimin amaçlarından Atatürk ilkeleri çıkarıldı, ulusal bayramlarda törenler yasaklandı, uluslararası ilişkiler ders kitaplarından İnönü’nün adı çıkarıldı. Bakalım sıra ne zaman Atatürk’e gelecek? AKP’nin 5 grup başkanvekili hiçbir çalışma yapmadan, bakanlar kurulundan geçirmeden TBMM’ne kamuoyunda “4+4+4” yasası olarak adlandırılan yasa önerisini sundular, kavga dövüş meclisten geçirdiler.
Bu yasanın temel amacı “İmam Hatiplerin Orta Kısımlarının Açılması”,“seçmeli din derslerinin bütün kademelerde yer alması” ve “karma eğitimin kaldırılması”dır. Son on yıldır Milli Eğitimdeki yapılanma ve kadrolaşma, Cumhuriyet Eğitim Devriminin “fikri hür, vicdanı hür kuşaklar” yetiştirme idealini şimdi “dindar nesil” yetiştirme projesine dönüştürmekte.
4+4+4 savunucuları, 1997’de uygulamaya konulan “Zorunlu 8 yıllık Eğitim” sonuçlarını başarısız olarak adlandırıyor. 1983-1985 yıllarında 5 yaş çocuklarının ilköğretime alınmalarının denendiği ve bu uygulamanın başarısızlıkla sonuçlandığı bilinmekte. 5 yaşında okula başlayan öğrencilerde başarı oranı % 54 iken, 7 yaşında başlayanlarda % 92. Bunun neresi başarısızlık?
4+4+4 yasası neler getiriyor, neler götürüyor, şöyle bir göz atalım isterseniz. Bu sisteme göre ana sınıfları ortadan kalkıyor. Oysa okul öncesi eğitimin çocukların beyin kapasitelerini geliştirdiği, duygusal, zihinsel ve dil gelişimlerine önemli katkı sağladığı, çocukların ilköğretime daha kolay uyum sağlayıp ileriki eğitim aşamalarında daha başarılı olduğu biliniyor. Bu nedenle 5 yaş(60 ay) için okul öncesi eğitim zorunlu olmalıdır.
Yasaya göre 66 ayını dolduran çocukların ilkokula başlaması gerekiyor. Bilimsel verilere göre 6 yaş öncesi dönemde dikkat süresi kısa olduğu için okullardaki 40 dakikalık derslerde bu çocukların oturmaları ve dikkatlerini derse vermeleri mümkün değildir. Bu nedenle ilköğretime başlama yaşı 6 yaş(72 ay) olmalıdır. Dünya ülkelerinin çoğunda çocuklar ilköğretime 6 yaşında başlar. Eğitim sistemi ilköğretim 9(6+3) yıl, ortaöğretim 3 yıl olmalıdır.
Sevgili veliler, 5 yaşındaki çocuklarımızı ilkokula değil anaokullarına gönderelim. Söylendiği gibi yasada göndermeyenlere 2000 TL ceza verilmesi yer almıyor. Çıkarılan yönetmelikte “kayıt yaptırmamakta ısrar edilirse karşı koymayın” deniyor. Yasaya göre ilk 4 yılın sonunda öğrenciler farklı dallardaki okullara veya imam hatip okullarına gidebilecek. Her okula imam-hatiplerin birkaç sınıfı açılabilecek. Örneğin Bornova’da Dilsizler Okulunun 4 sınıfı, Endüstri Meslek Lisesinin 3 sınıfı, Bayındır Hacı İsmail Akdağ İ.Ö.O, Buca Çakabey İ.Ö.O. ile Karşıyaka Necip Demir Ticaret Lisesinin imam-hatip olacağı duyduklarım arasında. Yalnız İzmir’de toplam 24 okul imam hatip kapsamında ders verecek. Ülkemizde ortalama 1400 okul var. 66 aylıklar alınmaya başlayınca 2300 civarında okula ihtiyaç duyulacak. İster istemez camilerdeki kuran kursları da derslik olacak.
Ortaokul ve liselerde, Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulacak. Yasa önce bu dersleri okutmak için sınıftan 10 kişi seçerse diye çıktı, sonra okuldan 10 kişi diye değiştirildi. Kuran dersini seçenler Cuma günleri imamların eğitiminde ders görecek. Geçen yıl Tire’de bir lisemizde bir din kültürü öğretmeni öğrencilere sınıfta şunu söylemiş: “Gelecek yıl Kuran dersini seçin, hepinizin yılsonu notuna 100 vereceğim.” Açıkça şimdiden avcılık başlamış. İlkokulu bitiren öğrenci meslek seçimine zorlanıyor. Bu durum “çocuk gelin”lerin ve “çocuk işçiliği”nin de sayısını arttıracak.
Sonuç olarak, dini eğitim devletin istediği biçimde değil, herkesin inandığı biçimde olmalıdır. Laik devlette dini eğitim olmaz. Bugün, Cumhuriyetin getirdiği ve halkın mücadele ile kazandığı değerlerle hesaplaşılan bir süreci yaşıyoruz. Altımızdan her gün bir sandalyenin çekildiğinin farkında mısınız? Biz basın açıklaması yaparken bizim yanımızda olmayan veliler şimdi feryat figan içinde. Ne diyelim. Akılları başlarına gelsin yeter ki.
Bu arada Güneydoğu Asya ülkesi Burma'da Müslümanlar cunta yönetiminin kışkırttığı Budist çetelerce katlediliyor. İslam âleminden ses yok. Camilerde para toplanıyor yardım diye. Para ne işlerine yarayacak? Siyasi yollar denenip bir an önce Birleşmiş Milletlerin duruma el atması gerek. Saygılarımla, hoşça kalın.