Olağanüstü ve akıl almaz günler geçiriyor  dünyamız. XXI. yüzyılda olmamıza rağmen, gûya medeniyet basamaklarını bir bir tırmanmış olan Avrupa’nın ve tüm dünyanın gözleri önünde bir devlet, başka bir devlet tarafından türlü bahanelerle işgal ediliyor. Evet, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinden söz ediyorum. Günlerce yazılı ve görsel basında “ha girdi ha girecek” haberleri dönüp dolaşırken geçtiğimiz hafta içinde Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesiyle uyandık. Eski SSCB hayalleri olduğunu bildiğimiz Rus oligarşisi ve onları vekâleten spikerleri Rusya Devlet Başkanı Putin, gâyet tabiidir ki bir şeyleri bahane ederek söz konusu hayallerini gerçekleştirmek adına Ukrayna’yı işgal ve ilhak girişimlerine başladı.

     

      Evvela “Donbas” bölgesi olarak bilinen Luhanks ve Donetsk şehirleri kuşatılarak ve birkaç köy alınarak başlayan işgal, kısa süre içinde başkent Kiev’e kadar uzandı. Her ne kadar Rus Hükümetince dünya kamuoyunun gazını almak için ‘sivillere zarar verilmeyecek.’ şeklinde açıklamalar yapılmış olsa da, basına yansıyan görüntülerde küçük, büyük, yaşlı, kadın, çocuk herkesin bu müdahaleden zarar gördüğüne tanıklık ettik. Ülke halkının büyük kısmının, Ukrayna’dan gelenlere kapılarını açacağını belirten Polonya ve Romanya’ya gitmek üzere yola çıktığını, belli bir kısmının ise devlet tarafından kendilerine verilen silahlarla vatanlarını savunduklarını gördük. Bunun yanında yeni doğmuş bebeklerin korunaklarda saklanarak savaştan uzak tutulmaya çalışıldığı görüntüler ise içimizi sızlattı. Başta Avrupa ve NATO olmak üzere, Dünyanın hâmiliğini üstlenen ABD tarafından söz konusu işgale kınama ve boykot dışında bir tepki gelmemesi ise dünya kamuoyunu hayretler içerisinde bırakan bir başka boyutu yaşananların.

           İki Kutuplu Dünya

     Bugünlerde çok kutupluluğa gelinmiş olsa da, XX. yüzyıla kadar çift kutuplu olan dünyanın Doğu bloğunu Rusya, Batı bloğunu ise İngiltere’nin uzantısı olan ABD oluşturuyordu. Bu iki devletin dışında Çin, Birleşik Krallık ve Fransa, küresel olarak söz sahibi olan ülkeler arasında adını zikredebileceğimiz devletlerdir. İşte ilk başta bu saydığımız ülkeler (Çin hariç) ve diğerleri bu aleni işgale de facto bir müdahalede bulun(a)madılar. Bunu öngörerek gerekli adımları atan Rus Hükümeti, daha evvel işgal edilmiş küçük devletler için işgal edicilerce söylenen “bağımsızlık, demokrasi, özgürlük, istikrar” getiriyoruz sloganlarından farklı bir şey söylemedi. Askeri gücüne güvendiği için Rus Halkı dâhil olmak üzere bir çok ülkede kent meydanlarında gösterilen tepkilere aldırmadan hâli hazırda da işgale devam ediyor.

Hatırlanacağı üzere 2003’te de ABD, Irak’ı benzer bahaneler ve sloganlarla işgale girişmiş ve işgal; "Irak Özgürleştirme Operasyonu" kod ismiyle duyurulmuştu. Aslında emperyalizmin tarihinde hep aynı oyunu ve stratejiyi görüyoruz. Böl, parçala, kukla bir hükümet kur ve yönet.

     Ukrayna’nın işgal edilişi, Orta Doğu devletlerinin işgal edilişinden farklı olarak dünyanın bir çok yerinde tepkiyle karşılandı. Bu durum, emperyalizmin, medya silahıyla dünya toplumlarının zihnini nasıl manipüle ettiğini ve Orta Doğu ülkelerinin teröre destek verdiği yalanıyla ikna edilen küresel toplum tarafından nasıl da destek topladığının kanıtı aslında. Çıkarı için kendi halkına bile kıyan emperyalist zihniyet, öyle görünüyor ki sömürülecek mazlum halklar ve topraklar ve kaynaklar azalınca birbirlerini boğazlayacaklar. Bir konuşmasında mikrofon uzattığı çoçuğa; ‘Rusya’nın sınırları neresidir?’ sorusunu yönelten Putin’in, küçük çocuğun verdiği; ‘Berling Boğazı ve ABD’ye kadar.’ cevabı sonrasında, ‘Rusya’nın sınırı yoktur.’ demesi bu iddiamızın kanıtı niteliğinde sanki. 

Bitirirken;

     Son dönemlerde her yerde zamlar, hayat pahalılığı, oluk oluk akıtılan insan kanı konuşuluyor. Herkes huzursuz, herkes mutsuz, herkes endişeli. Yarınlara dâir büyük kaygı içinde insanlık. Ne olacak, ne getirecek yarınlar bizlere minvalindeki sorular zihinleri esir almış durumda. Dünyamızı, derin bir endişe kaplamış durumda perçeminden. Evet, yarınlarda dünya ne olacak, sonumuz, akıbetimiz nasıl şekillenecek! Bu yazıyı kaleme aldığımız sıralarda ABD Başkanı Joe Biden’ın; “Rusya’ya iki seçenek sunuyoruz; ya yaptırım, ya 3. Dünya Savaşı…” açıklaması da tüğlerimizi ürperten başka bir tarafı sürecin. Son olarak tarihi bir gerçekliği ifade ederek bitirelim. ABD ve Rusya tarihlerinde direkt olarak hiç savaşmadılar; fakat savaş bittikten sonra beraber paylaştılar… 

Sâhi, Dünya nereye..!

E-mail: [email protected] 
Twitter: @kadirturan_