İftira: Atatürk'ün mal varlığı ile ilgili yalanlar - 2:
Atatürk’ü her fırsatta karalamayı görev edinen kadrolu tarihçiye göre "Atatürk mal varlığını gayri meşru yollardan elde etmiş! Aslında bu mal varlığını hazineye bağışlamak istememiş! İnönü’nün zorlamasıyla hazineye bağışlamış!" Aslında büyük bir İnönü düşmanı olan bu zat, "Çiftlikleri hangi kuruma bırakırsak halkın yararına daha iyi işletilir?” diye düşünen Atamızın İnönü'nün tavsiyesi ile karar alıp çiftlikleri hazineye bırakmasını "Atatürk çiftliklerini hazineye bırakmak istemiyordu! İnönü ikna etti! Atatürk, çiftlikler zarar ettiği için hazineye bağışladı." biçiminde çarpıtarak anlatır.

Gelelim işin aslına. Atatürk 1927’de Büyük Nutku’nu okuduğu CHP’nin İkinci Kurultayı’nda, taşınır taşınmaz tüm mal varlığını CHP’ne bağışlayacağını duyurur. Daha sonra bu partinin devletle tamamen bütünleştiğini görerek fikrini değiştirir ve mal varlığını Hazine’ye bağışlamaya karar verir. 1933’de Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a gereken hukuki hazırlığı yapması için emir verir(Atatürk’ten Hatıralar, Hasan Rıza Soyak, s.754). Soyak, bunun mümkün olmadığını, kız kardeşi Makbule Hanım sağ olduğu için mal varlığının % 25’inin Makbule Hanım’a ait olduğunu, o nedenle tümünü değil % 75’i üzerinde dilediğini yapabileceğini uzun uzun anlatır.


Atatürk tatmin olmaz, tüm varlığını milletine bağışlamakta kararlıdır. Araştırılır, öneri gelir. “TBMM Gazi için özel bir kanun çıkartırsa bu sorun çözülür” denir. Atatürk de uygun bulunca konu Meclis’e götürülür, kanun çıkartılır(Kabul Tarihi:12.06.1933, No:2307.) Böylece tüm mal varlığının hazineye, yani ulusa ait olduğu, 1933’te çıkarılan işte bu yasayla hüküm altına alınır. Artık 1933’ten sonra O’nun dikili bir ağacı bile yoktur. Açıkçası Cumhuriyetin 10.yılında, Atatürk çiftliklerin zarar etmesi gibi bir durum söz konusu değil iken, henüz hiçbir rahatsızlığı da yokken, bilerek, isteyerek malını mülkünü milletine bırakmaya karar verir.  


Düşünün, tüm ömrü savaşlarda cepheden cepheye koşmakla, ardından yeniliklere karşı gelenlerle mücadele etmekle geçmiş biri olarak hiç paraya ihtiyacı olmayan birisi, parayı ne yapsın. Gittiği yerde sevgi ve saygıyla karşılanıyor, el üstünde tutuluyor. İş Bankası hisselerinin kâr paylarının tümünü Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’na bağışlamasından habersiz olan bu yüzsüzlere söyleyecek sözüm yok. Atatürk, para pul peşinde koşsaydı I. Dünya Savaşı’nda Alman komutan Falkenhayn’ın kendisine vermek istediği sandıklar dolusu altın rüşvetini kabul ederdi! O, tüm mal varlığını, 15 yıl uğraşıp adeta yoktan var ettiği örnek çiftliklerini, ulusuna bağışladığı için kendisine teşekkür eden Meclise “Gerekirse en büyük armağanım olarak Türk ulusuna canımı veririm” diye karşılık veren bir liderdir. Anlayana.  


Atamızın maaşı, ödeneği ve emekli aylığından başka geliri yokmuş. Emekli aylığını harcamaz, İş Bankası’nda bir hesapta biriktirmiş. 9.000 lira olan aylığının 2.000 lirasını(sonradan 3.000 lirasını) İsmet İnönü’ye, 1.100 lirasını ise başka 6 kişiye aylık yardım olarak vermiş. Kalan para ile Köşk’te çalışanların ve konukların(yemekleri de dahil) masrafları ödenirmiş. Gezilerinde yalnız tren ve vapur ister, yolluk almaz, maiyetine de aldırmaz, tüm masrafları kendisi karşılarmış. Öldüğünde 73 bin lira birikimini CHP’ye bırakmış. Ayrıca “Mücevherler” adlı tuttuğu defterine göre bir kravat iğnesi, 10 kol düğmesi, bir adet kol, 2 adet cep saati, 3 adet saat zinciri, 4 adet köstek ve İstiklal Madalyası varmış.
Atatürk’ün hazineye bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği, zamanla vasiyeti çiğnenerek işletilmeye başlandı. Yanlış politikalar yüzünden gittikçe küçüldü. 2008 yılsonu itibarıyla çiftlik arazilerinde meydana gelen kayıp, 22.078 dekara ulaştı. Bu hazineye bağışlanan arazinin % 42’sine denk geliyor. 2006’da çıkarılan bir yasa ile Atatürk Orman Çiftliği'nin imara açılması kanunlaştı, bu konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne geniş yetkiler verildi. Atatürk’ün hazineye devrettiği Yalova Çiftliği, Atatürk’ün vasiyeti hiçe sayılarak Araplara satılmak isteniyor. Maalesef elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz.


Bugün elde ettiği serveti eşe dosta, yandaşa akıtan günümüzün siyasilerinin Atatürk’ten alacakları çok büyük dersler var. İktidarda iken servet peşinde koşan, hem kendi, hem de eş, dost ve yandaşlarının ceplerini dolduran, İsviçre bankalarında gizli hesaplar açtıran, oğluna gemicik alan, eşine hastaneler, kuyumcu dükkânı açan bugünün siyasileri ile Atatürk’ü kıyaslamak biraz komik değil mi? Sırf Atatürk’ü karalamak için “Atatürk o memur maaşı ile bunca serveti nasıl edindi?” diyerek iktidar yalakalığı yapmak belki bazı bilmeyenleri kandırmaya yeter, ama gerçeğin açıklanması onları da kendine getirecektir. 


Atatürk mal mülk düşkünü olsaydı hayatını hiçe sayıp, yokluk içinde bir Kurtuluş Savaşı’nın önderi olmaya soyunmaz, işbirlikçiler gibi İngilizlerin kanatları altında gayet rahatça hayatını sürdürürdü. Ya da kendisine yapılan Halifelik tekliflerini kabul eder, para pul içinde yüzerdi. Saygılarımla, hoşça kalın.