Dünyada hiçbir toprak parçası, Anadolu kadar çetin mücadelelere sahne olmadı. Bu mücadelelerin en muhteşemi 1915 yılı baharında Çanakkale’de yaşandı. Karada ve denizde 8,5 ay süren Çanakkale Savaşı’na her iki yandan bir milyona yakın insan katıldı.  Dünyanın birçok farklı coğrafyasında 500 bin aile kan ağladı. Ana, baba, evlat, kardeş, sevgili, teyze, hala, dayı, amca evi matem yuvasına dönüştü. Onlarca havada çarpışan mermilerin gerçekleştiği, metre kareye 6000 merminin düştüğü, savaş gazilerinin “Cehennem diye bir yer vardır, biz orayı gördük” dedikleri Çanakkale’de M. Kemal ve Mehmetçikleri tüm dünyaya şu gerçeği haykırdılar.  “Türkler öldürülebilir ama asla tutsak edilemezler.”

Çanakkale deyince M. Kemal’i anmamak mümkün mü? Bakmayın siz yeniden tarih yazacağız deyip M. Kemal’in başarılarını küçümseyenlere. Alman Generali dinlemeyip kendi planını uygulayan “Çanakkale Geçilmez” destanını yaratan, cephanesi bitip geri çekilen askerlerine “Düşmandan kaçılmaz, cephaneniz bittiyse süngünüz var” diyerek süngü taktırıp yere yatıran, böylece yardımcı güçlerin gelmesi için zaman kazandıran, kendi deyimiyle “Savaşı kazandığımız an bu andır” diyen dahi komutanı saygıyla anıyorum.  Anafartalar’da göğsünden yaralanmasına rağmen askerin morali bozulmasın diye, olayın tek şahidine sus emri veren Mustafa Kemalsiz bir Çanakkale düşünülebilir mi? Tarihten M. Kemal silinebilir mi? Gelibolu’da düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan M. Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlattı. Siz hiç ölmek için can atan asker gördünüz mü? Yeter ki onu yönetecek dahi bir komutan olsun.  İşte, Çanakkale Savaşlarında Türk askeri!

Hakkında binlerce belge ve kanıt bulunan Çanakkale Savaşlarını, M. Kemal olmadan anlatan kitap ve CD’lerin havalarda uçuştuğu, şehitliklerde bu zaferleri doğaüstü güçlerle, bulutların düşmanı yok ettiği aksakallı ihtiyarların rüyalarda yol göstermesiyle kazanıldığını anlatan cahil zihniyetlerle, yalan dolanlarla nereye varılacaktır? Tarihe ihanet edilebilir mi? İhanete uğrayan bir tarih affeder mi? Elbette affetmez…

Çanakkale’de kimler destan yazmadı ki! Tüm riskleri göze alıp batırılma tehlikesine rağmen, depoda kalan 26 mayını sabaha dek Çanakkale Boğazı’na döşeyen Nusret Mayın Gemisi ve komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey. Arıburnu Savaşlarında M. Kemal'in “Ben size taarruzu emretmiyor, ölmeyi emrediyorum. Biz ölene dek geçen zamanda yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir” emrini uygulayan ve tümünün şehit olduğu(628 kişi)  57. Alay ve komutanı Hüseyin Avni Bey. Çatışmalar sırasında topun vinci arızalanınca 275 kg ağırlığındaki top mermisini sırtlayıp top kundağına yerleştiren Seyit Onbaşı. Komutanı şehit düşünce komutayı ele alan, çatışma sırasında kopan bacağını tüfek kayışı ile bağlayıp savaşmaya devam eden, kendisi ve 62 arkadaşının şehit düşmesinden sonra düşmanın siperleri ele geçirdiği Ezineli Yahya Çavuş. Seddülbahir tepelerinden düşmana “Bre gafiller, dünyanın bir yanından niye geldiniz? Sizi kim çağırdı? Biz ölmeden bu topraklara adım atamayacağınızı bilmiyor musunuz?” diye haykıran Balıkesirli Mehmet Çavuş. Mevziden ateş ederken tüfeği patlamadığında “tüfek bozuldu galiba” deyince arkadaşının “senin tüfekte bir şey yok tetiği çeken parmağın kopmuş” sözleri üzerine acısının farkına varan Ezineli Halil Çavuş.

Yine hocalarına hitaben tahtalara; “Hocam biz Çanakkale’ye gidiyoruz. Hakkınızı helal edin.” diye yazıp hiçbiri geri dönmeyen17 yaşındaki Sivas Lisesi öğrencileri. Savaşa katılıp 3 saat içinde şehit olan 100 İstanbul Tıp Fakültesi ile 50 İstanbul Lisesi öğrencisi. Önüne getirilen oğlunu “Kurtulma şansı yok” diye tedavi etmeyen kurtulma şansı olanlara öncelik veren Türk doktoru. Sırtında bebeğiyle tanesi 25 Kg olan 3-4 top mermisini sırtında taşıyan o kahraman ve cesur kadınlarımız.

Çanakkale’de ölmeden mezara konan askerler için ağlayanlar yalnızca Türk anaları değildi elbette. Tüm Orta Doğu ve Balkanlardan gelen binlerce Mehmetçiğin anaları da ağladı. Bu savaş Fransız ve İngiliz ordusu saflarında Çanakkale’de savaşan Fransa, İngiltere, Senegal, Sudan, Cezayir, Hindistan, Avustralya Yeni Zelanda ve Kanada başta olmak üzere birçok ülkede anaların ağlamasına da neden oldu.

Ve bugün bu büyük zaferi onuru ve gururu ile yaşamak isteyen ulusun tören yerine girmesine izin verilmiyor. Neymiş, Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapılacak törenlere  yurtdışından gelecek konuk sayısında artış olacakmış. Sanki törenlere yurtdışından on binlerce insan geliyor. Önceki yıllarda da dışarıdan törene gelenler oluyordu. Halk da Çanakkale Zaferini kutluyordu. Bu yıl niye yasaklandı? Korkuyorsunuz protesto edilmekten. Sizler, Çanakkale Zaferi’nin komutanı M. Kemal’e ve O’nun kurduğu Cumhuriyet’e karşısınız.  Çünkü siz Vahdettinlerin, Sait Mollaların, Ali Kemallerin torunlarısınız. Çanakkale Zaferi, emperyalistlere karşı mazlum halkların ilk zaferidir. Bu nedenle Çanakkale Zaferi kutlamaları halka yasaklanamaz. Biz bu yasağı tanımıyoruz.

 Mehmetçiğin, Çanakkale Geçilmez destanını yaratarak savunduğu, bir karışını bile vermemek için, vatanını namusu sayarak ölüme gözünü kırpmadan koştuğu topraklarımızın bugün yabancılara satılması çok acı. Bu vatan kolay kazanılmadı değerli okurlar. Lütfen Çanakkale’yi aklımızdan çıkarmayalım, buna dur diyelim, ülkemize, vatanımıza, Cumhuriyetimize sahip çıkalım. Saygılarımla, hoşça kalın.