Tire İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Liseler Arası Kompozisyon Yarışması’nda ilçedeki 9 liseden 32 katılımcı arasından birinci seçilen Tire Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Anadolu Lisesi 9. Sınıf öğrencisi Nazar Karayel’in kompoziyonunu aşağıda okuyabilirsiniz.  

ÖZGÜR SAVAŞÇILAR

                  Anlatacaklarım; savaşın getirdiği yıkım  yüzünden tüm benliğini kaybetmek üzere olan ağır yaralı bir toplum iken , bir anda gökyüzünden süzülen ışıkla titreyip kendine gelen, milleti uğruna kendini feda etmeye hazır bir çift mavi gözün baktığı noktaya doğru koşan bağımsızlık savaşçılarının hikayesidir. 

Onlar artık hasta bir devletin yorgun savaşçılarıydı, devletin güçsüz kalması yüzyıllar boyunca savaş sanatını dünyaya öğreten bir milletin onurunu kırmıştı. Çünkü onlar, bu topraklar uğruna tüm varlıklarını vermişlerdi. Savaşmaktan yorulmuş; yiyecek, giyecek, yakacak ve hatta kendilerini korumak için ellerindeki cephaneden bile olmuşlardı. Yine de onlar içinde bulundukları bu durumdan şikâyetçi değillerdi. Çünkü vatan ekmek kadar su kadar kutsaldı.

Herkes gözü yaşlı bir şekilde onları bu uçurumdan birinin çekip çıkarmasını bekliyordu. Onlar bu topraklarda doğmuşlardı ve bu topraklarda ölmekten başka çareleri yoktu. Neden başkalarının hırsları yüzünden onlar ölmek zorundaydı ki? Barış ve huzur varken neden herkes savaşmak için can atıyordu? Bu dünyanın düzenini Dünya Savaşı’nda anlamaya başlamışlardı. Her zaman zayıf olan önce ölmeliydi. Bu dünya bencildi ve savaşmadan kimse ayakta kalamazdı. Genci, yaşlısı artık cephede olmalıydı. Kadınlar da kundaktaki bebekleriyle  cepheye yardıma gitmişlerdi. Çünkü ana da yar da evlat da vatan olmayınca anlamını yitiriyordu.

İşte bu saatten sonra bir milletin dirilişi başlamıştı. Yüzyıllar boyunca farklı devletlerin sahibi olan Türkler kabuk değiştirmeye başladı. Bundan sonra  padişahın hükmü değil  milletin vicdanından gücünü alan milli iradesi vardı. Çocuklarının geleceği doğduğu topraklarda özgürce devam edecekti ve bu millet şanlı geçmişinden güç alarak eskisinden de güçlü olacaktı.  Anka kuşu gibi küllerinden doğma zamanı gelmişti ve cumhuriyet aslında zaferini ilan etmişti. Atatürk‘ün engin düşünce denizinde çizecek olduğu rotayla akıllarda özgürlük ifadesi yer edinmeye başladı. Tek dişi kalmış canavara ‘’Siz bilirsiniz.’’ değil, ‘’Biz  Türk milletiyiz ve zafer bizimdir.’’ diyerek cumhuriyetin temelini Samsun’dan Anadolu’ya geçerken attık aslında.

Atatürk Cumhuriyeti sadece ilan etmedi, bir milletin makûs talihini yeniden yazdı. Çünkü Atatürk onların kendilerine inanmasını sağladı, artık özgürlüğe ve uygarlığa inanan, ulaşmak için çabalayan  Türk milleti vardı karşılarında. Silahları yoktu belki doğru hatta yiyecek ekmekleri bile yoktu ama kendine inanan ve umutla beslenen özgürlük zevkini tatmış bir millet vardı. Düşman bunu anlayamazdı ve savaşı kaybedene kadar da anlayamayacaktı. Dillere destan olan Kurtuluş Savaşı milletin bağımsızlığı ve milli iradesiyle kazanıldı. Türk milleti ecdadının zaferlerine bir yenisini daha eklemişti.16 büyük yıldızın tam ortasına Türkiye Cumhuriyeti kocaman bir güneş gibi doğmuştu. Halk artık 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin  birer özgürlük savaşçısıydı.

Yüreklerdeki korku bulutları dağılmaya başlayınca koca çınarın köklerinden gelen, tarihte eşi benzeri görülmemiş kahramanların torunları cumhuriyetimizi bir fidan olarak meydana getirdiler.O günkü fidan büyüdü, bugün 97 yaşına girdi. Ayakları yere basan, fırtınalardan etkilenmeyen koca bir çınar oldu. İşte biz bu düşünceyle Kurtuluş Savaşı’nda adımızı Cumhuriyet soyadımızı Atatürk olarak değiştirdik. Ben milletimin varlığını yok olmaktan kurtaran bir babanın evladıyım ben onun izinden ilerleyen hırçın bir savaşçıyım çünkü benim adım Cumhuriyet, soyadım ise Atatürk! Ben yenilmem, kalbimdeki iradeyle yenerim.Çünkü ben, Atatürk’ün engin düşünceleriyim çünkü ben cumhuriyetim.

Nazar KARAYEL

9/D 486

Editör: Haber Merkezi