Her ramazan geldiğinde Mehmet dedeyi hatırlarım.
Mehmet dede kim mi?
Bizim mahallenin bilgesidir O.
Pamuk gibi saçları, kar beyazı sakalları, tebessüm eden siması ile onu sevmeyenimiz yoktu.
Sahi, neden hatırladığımı merak ediyorsunuzdur..
Mehmet Dede, benim dünyamın adam gibi adamıydı.
Yenilerin tabiriyle ‘rol model’im…
O her ramazan mahallenin bakkalı İbrahim amcanın dükkânına girer hemen veresiye defterini sorardı.
Nereden mi biliyorum?
Elbette ki İbrahim amcanın şeker, çikolata müdavimliğimden…
İbrahim Amca kocaman kara kaplı bir defteri çıkartır. Gözlüklerini itinayla gözüne takar. Ama nedense konuşurken gözlüklerinin üzerinden iri yeşil gözlerini açar ve öyle konuşurdu.
Mehmet dede çıkartılan borç defterinden hep aynı taktiği uygulardı. 
“Baştan iki, ortadan iki, sondan iki sayfayı hesapla bakalım ahretlik” derdi.
Bunu duyan İbrahim amca hemen kalemi eline alır ve başlardı hesaba..Bir kere hesaplamayla yetinmez bir daha hesaplardı. Adeta kılı kırk yarar. 
“Hak geçmesin ahretlik!”derdi.
Hesap faslı bitince Mehmet dede koynundan bir kese çıkartır. Orada itina ile sanki matbaadan yeni çıkmış gibi gıcır gıcır banknotları İbrahim amcanın eline sayar. Sonrada sıkı sıkı tembihlerdi.
“Bak ahretlik, sakın ‘bunları kim sildirdi?’ derseler, ‘bir ademoğlu’ de geç. Sonra hakkımı helal etmem” derdi.
Biz çocuk olduğumuzdan anlamazdık bu iki mahalle bilgesinin konuşmalarındaki sırrı…
Yıllar yılları kovaladı.
Geçtiğimiz gün bir makale okudum.
Meğer bizim Mehmet dede ecdadın güzel bir âdeti olan Zimen defterini günümüzde uyguluyormuş.
Peki, şimdi de “Zimen defteri” uygulamasının ne olduğunu soracaksınız?
Özellikle Ramazan ayında hali vakti yerinde olanlar kılık-kıyafet değiştirerek hiç tanımadıkları semtlere gidip, bakkalın, manavın tenha zamanlarını seçerek:
"Zimen defteriniz var mı?" diye sorarlardı,
"Zimen defteri", o esnaftan borcunu yani veresiye mal alan mahalle sakinlerine 
ait hesap defteri. Yani "Borçlu ile borcunun miktarı yazılı olan defter" di.
Esnaf bu defteri çıkarınca, gelen şöyle derdi:
"Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın yekûnunu yapınız."
Esnaf da bu kadar sayfanın toplamını hesaplar ve gelen de kesesini çıkartarak öder;
"Silin borçlarını, Allah kabul etsin" diyerek çeker giderdi.
Böylelikle, borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Bu işte hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin, sırf Allah'ın rızasını kazanmak ve ihtiyacı olanın sıkıntısını gidermek amacıyla, karşılıksız, riyasız, gösterişsiz olarak verdiklerini unutur. Bu şuurla verebilmenin de bir mazhariyet, Allah’ın bir lütfü olduğunu bilerek buna şükrederlerdi...
Günümüzde Zimen defteri uygulaması yapılabilir mi? Her ne kadar bakkal, manav, kasap gibi borç defteri uygulaması olan küçük esnaf artık can çekişiyor olsa da... 
Ama Allaha şükür bakkal amcalar yine de tamamen ortadan kalkmadığı için hala mahalle aralarında borç defteri uygulamaları bulunmakta. 
Öyleyse ecdadın bu güzel uygulamaları günümüzde de uygulanabilir. 
Yeter ki ecdadımızla barışmayı, onların İslam’ın güzellikleriyle tezyin olmuş hal ve hareketlerini nefsimizde yeniden ihya edelim. 
Unutmayalım ki merhamet etmeyene merhamet olunmaz…