Acımız sonsuz. Elleri kırılası caniler ortalığı kan gölüne çevirdiler. Ancak ülke son günlerde bir iç savaşa doğru gidiyor. Buna en çok sevinenler Türkiye Cumhuriyetinin düşmanları. Sevr’i bize kabul ettiremeyip Lozan’ı imzalamak zorunda kalan, ancak zamanı gelince burada kaybettiklerimizi birer birer geri alacağız, diyen emperyalist güçlerin torunları.

İçim kan ağlıyor, ancak bir korku da beni bırakmıyor. Son şehit haberlerinden sonra tüm yurtta bir tepki var, kabul. Bunu protesto edeceğiz, lanetleyeceğiz. Ki Tiremizde bunu Salı akşamı gerçekleştirdik. O da güzel. Ancak ben HDP binalarına yapılan saldırıları doğru bulmuyorum. Bu cinayetleri işleyen HDP değil, PKK. Arasında ne fark var, derseniz, bizzat öldüren değil. Ancak onları destekliyorlar, derseniz, cezasını verecek olan yargı. Ben de HDP’li vekilin PKK’ya gönderilen gıda maddelerini taşıyan aracın içinde olmasına tepkiliyim. Nasıl ki katilin cezasını mahkeme veriyorsa o vekilin de cezası dokunulmazlığı kaldırılarak verilir. Sonra da teröre yardım suçundan yargılanır.

MHP’li dostlar, böyle davranılırsa bu işin sonu nereye varır hiç düşündünüz mü? HDP binalarının camlarını kırdınız, eşyaları tahrip ettiniz. Doğulu vatandaşlara ait bazı binaları lokantaları ateşe verdiniz. Doğudan gelen ve doğuya giden otobüslerin camlarını kırdınız. Hatta otobüsleri şehre sokmadınız. İyi de o otobüslerin içinde doğudan gelen batılı kişilerin olmadığından emin misiniz? Sizin de akrabanız o otobüsün içinde olamaz mı? Veya doğuda görev yapan bir memur oraya giderken onu da taşlamış olmuyor musunuz? Bir de tüm doğulu yurttaşlarımızı nasıl aynı kefeye koyarsınız? Doğuda yaşayan, HDP’ye oy veren 6 milyon vatandaşın hepsi mi terörist? 3 Eylülde Şırnak’ta ailesiyle hastaneden dönerken yolu PKK mensuplarınca kesilen bir uzman çavuşu teröristlere direnen doğulu vatandaşlar kurtarmadı mı? Böyle yaparsak ülkeyi Türk-Kürt diye ikiye böleriz. Doğulu yurttaşlarımız da bizim kardeşimiz. Onları dışlarsak PKK’nın kucağına itmiş oluruz. Onlara destek olalım ki PKK’ya karşı yanımızda olsunlar. Eğer PKK’ya maddi destek veriyorlarsa ihbar edip gereken cezayı almalarını sağlayalım. Ama cezayı biz değil yargı versin. Yapılanların 1993 Madımak Olayı’ndan ne farkı var? Ben bu taşkınlıkları AKP’lilerin yapıp MHP yapıyor izlenimi yarattıklarını da düşünüyorum. Oyuna gelmeyin. Öfke anında doğru karar vermek zordur. Bir de sakin kafa ile düşünüp öyle karar verin.

Gelelim olayların devamının yaratacağı sorunlara. Siz yaktınız, yıktınız, vurdunuz, kırdınız. Peki, yarın karşı taraf da hayatımız tehlikede diyerek örgütlenip sizin evlerinize, işyerlerinize saldırsa, ateşe verse. Doğuda yalnız doğulu yurttaşlarımız yaşamıyor ki. Orada da bir sürü görev yapan batılı yurttaşlar var. Onlara saldırıldığını düşünün. Doğuya kim göreve gitmek ister? İktidarın da bu olaylarda payı yok mu? 5 yıldır çözüm süreci diye PKK’nın şehirlere inip örgütlenmesine fırsat veren kim? Şivan Perwer şarkı söylerken “Bu sahne karşısında duygulanmamak mümkün mü?” deyip gözyaşı döken kim? Habur’da davul zurnalarla PKK’lıları karşılayan kim?

Bu ülkede kargaşalık çıkması birilerinin işine yarayacak. Onun için çok dikkatli olmalıyız. Yandaş medyanın birinde Cem Küçük’ü dinlediniz mi? Hem CNNTÜRK’ü, hem de Hürriyet gazetesini hedef gösteren açıklamalarda bulunuyor. Halâ 1-2 cam kırılmış, ne olmuş diyebiliyor. CNNTÜRK’te program yapan Ahmet Hakan’ı ölümle tehdit ediyor. Hürriyete birinci saldırıdan sonra ne cumhurbaşkanı ne de başbakan olayı kınamadı. Ardından ikinci saldırı geldi. Oysa daha önce STAR TV’ye yapılan saldırıyı anında kınamışlardı. Birincisi iktidarca kınansaydı ikincisi olur muydu?  Hürriyetin suçu Erdoğan’ın dediklerini yayınlamak. Neymiş çarpıtarak yayınlamış. Videolar ortada. Söylediklerini anlamayan ancak M. Metiner gibileridir. O da anlıyor da işine gelmiyor. Hürriyete yapılan ilk saldırıda AKP’li milletvekilinin dediklerini duydunuz. “Seçim sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız.” Anlamı seçimleri tanımayız. Şimdi Kılıçtaroğlu’nu da HDP’ye geçmiş olsun, dedi diye topa tutacaklar. Sen Apo ve PKK ile Oslo’da, İmralı’da, Dolmabahçe’de görüşmedin mi? Bu ortamı sen yarattın. 13 yıldır iktidardasın, neden zamanında önlem almadın?

Artık doğu tamamen kontrolden çıkmış durumda. Cizre’de sokağa çıkma yasağı yüzünden bir anne, evladının cenazesini derin dondurucuda bekletmek zorunda kalıyor. Gazeteciler Cizre’ye giremiyor. Dağlıca bölgesinde PKK terör örgütünün düzenlediği bombalı saldırıda şehit olan 16 askerin cenazesini bölgeye giden HDP heyeti alarak askeri yetkililere teslim ediyor. Düşünün zamanında “CHP lideri Güneydoğu’ya gidebiliyor mu?” diyen iktidar bugün şehidimizi bile almaya gidemiyor. İktidar olaylarda ölenlerin sayısını kafasına göre veriyor. Tıpkı Soma’da 301 diye belirledikleri gibi. Dağlıca’da ölü sayısını da 16 olarak belirlediler. Ancak kimileri 40, kimileri 70-100 diyor. gerçeği bilen yok. Yaptıkları ilk iş basına yayın yasağı getirmek. Ve zamanında iktidara demediğini bırakmayan şimdi baş yaver biri de çıkmış hala ileri demokrasiden bahsediyor.

Son olarak lütfen ama lütfen sağduyulu olalım. Yoksa çok kısa bir süre sonra kendimizi bir iç savaşın eşiğinde bulacağız. İstenen de bu. Ulu önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde sözünü ettiği “dahili ve harici” düşmanlarımızı sevindirmeyelim. Bu zor günleri ancak birlik ve beraberlikle atlatabiliriz. Birbirimize düşman olmanın bize hiçbir faydası olmaz. Saygılarımla, hoşça kalın.