Üç maymunu hepimiz biliriz. Biri görmez, biri duymaz, biri bilmez... Ülkemiz de dâhil olmak üzere, genelde tüm Batı ülkelerinde "Üç Maymun" denince akla kayıtsızlık, boş vermişlik, sorumluluktan kaçma gibi durumlar gelir. Gerçeği görüp görmezden gelmek, gerçeği duyup duymazdan gelmek, gerçeği bilip bilmezden gelmek ve hiçbir şey yapmamak... Günümüzde o kadar anormal şeyler oluyor ki iktidara oy veren halkın yarısı tıpkı ''Üç maymunu oynamak'' ister gibi gerçeklere sırtını dönüp başını derde sokmamak, suya sabuna dokunmadan kurnazlıkla aradan sıyrılmak ve bir soran olursa da "Valla haberim yok!" diyerek olaylara hiçbir tepki göstermiyor.

Bu seçmen hiç aklının biraz ucuna getirmez mi? Reisimiz neden bir gün farklı, bir başka gün farklı konuşuyor? Bir söylediğini 3-5 ay sonra yalanlıyor? “Ya reis hangi sözün doğru, karar ver” demiyor. En çok bozulduğum nokta kıyaslama. Eleştiriyorsun, “Öncekiler çalmadı mı?”, “Yol yapıyorlar ya” sözü hazır. Yüz yıllık cumhuriyetimizde sol 1950’den sonra kaç yıl iktidar oldu? En fazla 10 yıl. Öyleyse çalanlar bizden değil. Öyle olsa bile biri hırsızlık yaptı diye hırsızlık yapmak serbest mi olmalı? Siz değil misiniz yalan olduğu halde “İnönü 12 Ada’yı 2. Dünya Savaşı sonrası Yunana verdi” diyen. Peki, 18 ada bugün Yunanın eline geçti. Ey cemaat neredesiniz? Hani tepki? En çok cami yıkan partiler DP ve AKP ama15 yıldır CHP camiyi ahır yaptı yalanı. 29 Mayıs İstanbul’un Fethini kutlamak serbest, 19 Mayıs yasak. Hepsi kutlanmalı, bu ayrım niye? Kutlu Doğum Haftası kutlamalarını CHP kaldırsaydı, ne dinsizliği ne imansızlığı kalırdı. AKP kaldırdı çıt yok. 15 Temmuz neredeyse milli bayram ilan edilecek. CHP, Fetö ve 15 Temmuz için mecliste komisyon kurulsun diyor, AKP mecliste karşı çıkıyor.

Bazen yazılarımda soruyorum: “Tüm bu olanları iktidarda yer alıp CHP yapsaydı yine aynen tepkisiz mi kalırdınız?” Bana muhalefet birkaç yorumcunun yanıtı aynı: “Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş, hoca. Sen CHP’nin iktidar olacağına inanıyor musun?” Bu yanıt bile iktidar seçmeninin soruları ya anlamadığını ya da anlamak istemeyip geçiştirdiğini, haksız oldukları için yanıt veremediklerini gösteriyor. Hepsini saymaya gerek yok. Başka bir ülkede böyle bir hükümet olsa çoktan istifa ederdi. İstifa etmeseler bile millet seçmezdi. Dünyada böyle bir tablo görmek mümkün değil.

Bu ülkede adalet farklı işliyor, eşitlik farklı uygulanıyor. Şehirlere hizmet farklı götürülüyor, baskı dersen son haddinde. Bu hem iktidar baskısı, hem mahalle baskısı. Son günlerde adının başında olup da icraatında olmayan bir partinin adaleti ne hale soktuğunu içim acıyarak görüyorum. Her seçimden sonra balkona çıkıp 80 milyonu kucaklayacağız diye nutuk atanlar vardı ya bu kucaklamanın sadece yandaşa geçerli olduğu açıkça ortada. Gazeteci Hüsnü Mahalli 12 Aralık 2016’de cumhurbaşkanına hakaret suçundan gözaltına alınıyor. Adam MS hastası. Tedavi altında olması gerektiğini söylüyor. Hâkim “ceza infaz kurumlarında doktorların mevcut olduğunu” söyleyerek tutukluyor. 20 Ocak 2017’de hakkında hazırlanan iddia kabul edilerek, Haziranda davası görülmek üzere tahliye ediliyor. Mahkeme davayı 23 Kasıma erteliyor.

Ancak bir TV programında Atatürk ve ailesine hakaretler yağdırılıyor. Hakaretçilerden Süleyman Yeşilyurt 12 Mayısta tutuklanıyor, 17 Mayısta hakkında iddianame hazırlanıyor, 1 Haziranda tahliye ediliyor. Gerekçe “Hakaret kastı yokmuş.” Beyler bu ne hız? Aynı hızı diğer davalarda niye göstermiyorsunuz? Mustafa Armağan ve Bahadıroğlu hakkında bir işlem yok. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Hasan Akar bir aydır yakalanamıyor. Bu kez emniyetimiz destan yazamıyor maalesef…

Mübarek Ramazan ayındayız. Allah tutulan oruçları kabul etsin. Ancak mahalle baskısı kendini göstermeye başladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir grup yobaz “Ramazanda burada yemek yiyemezsiniz” diyerek kantinde bir şeyler yiyen bir grup öğrenciye taşlarla saldırıyor. Erzurum’da sigara içen kadın dövülüyor. Geçen yıl Koreliler Ramazanda içki içtikleri için dövülmüştü. Beyler eğer nefsinize hakim olamayacaksanız oruç tutmayın. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, şahadet getirmek. Bu ve buna benzer birçok konu bir Müslüman’ın kendi sınavı ile ilgilidir. Kimse karışamaz, zorlayamaz. İbadet Allah ile kul arasındadır. Oruç tutmuyorsa bu onun sorunu. Size ne? Siz böyle şiddet uygulamakla tuttuğunuz orucun kabul olacağını sanıyor musunuz?

TİRE’deki son olay tam duyulmadı belki ama sosyal medyada epey yer aldı. Konu şu. İlçemizde Kutsan Anadolu Lisesi’nde geçen hafta mezuniyet gecesi yapıldı. Çok da güzel olmuş. Ancak ertesi günü geçmişte şehrimizin belediye başkanlığını da yapan bir arkadaş(ki geçmişte iyi bir dostluğumuz vardır. Ben kendisini aydın biri olarak bilirdim) attığı tweet’te “Bir okulun mezuniyet programının sesini evden dinliyorum. Müziklerin hepsi CHP seçim, referandum marş, türkü ve şarkıları. Yarın Milli Eğitime gidip konunun takipçisi olacağım” demiş. Kusura bakmasın ama 10. Yıl Marşı ile İzmir Marşı’nın CHP Marşı olmadığını arkadaşın bu yaşa kadar bilmesi gerekirdi.  

Geçen hafta bir helikopterimizin düşürülmesine, 13 değerli askerimizin şehit olmasına tanık olduk. Allah rahmet eylesin. Bekledik ki yas ilan edilsin. Suudi kralı ölünce yas ilan edenlerin kılı kıpırdamadı. Şiddetle kınıyorum. Saygılarımla, hoşça kalın.