Bir zamanlar devletimiz komşuları ile dostane ilişkiler içinde idi. Atatürk’ümüzün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi doğrultusunda oluşturduğu bu ilişkiler Ortadoğu’da güvenli ve barışçıl bir politika izlenmesini sağlamıştı. Ancak son zamanlarda iktidar partisinin yanlış uygulamaları ile komşularımızla dostluklar hayal oldu. Arap baharı Ortadoğu’yu fena çarptı.

İktidarın yanlış politikasından kaynaklanan en son Suriye sorunu her geçen gün Türkiye aleyhine gelişmekte. Bir devlet dış politikada barışçıl, dostluğa dayanan bir yol yerine dine, mezhebe dayalı bir yol izliyorsa orada terör ve kargaşa kaçınılmazdır. Yeryüzünde bu politika ile(din, mezhep, şeriat) kalkınan bir devlet var mı? Bakın İslam ülkelerine. Her biri İslam dinini farklı uyguluyor. Müslümanlar din ve mezhep adına birbirini boğazlıyor.

AKP 3-4 yıl önce Esat ve Suriye ile canciğer dosttu. Sınırda vizeler kaldırılmış, “kardeşim Esat” sözleri ile yazlıklarda ortak tatil yapılıyordu. ABD’den gelen talimatla araları açılınca Esat birden

alevi” oldu(sanki canciğerken değildi), düşman oldu.

Yıllardır kardeşçe, dostluk içinde yaşadığımız Suriye ile aramızın açılması Türkiye açısından büyük sıkıntılar getirdi. Başta her yıl bu ülkeye yaptığımız 7 milyar dolar civarında ihracatımız bitti. Oysa önceleri Suriyeliler günü birlik Antep’e gelerek alışveriş yapıp ülkelerine dönüyordu. Bundan esnafımız da nemalanıyordu. İktidarın Esat takıntısı bunu bitirdi. Yine her yıl binlerce TIR’ımız ile Arap ülkelerine Suriye üzerinden gıda ve sanayi ürünleri satılıyordu. O da sona erdi.

Suriye ile ilişkiler bozulunca bu TIR’lar daha yüksek fiyatla Mısır gemileri ile gönderilmeye başlandı. Bu da uzun sürmedi. Darbeci, aşırı dinci Mursi, yine bir darbe ile Sisi tarafından devrilince Mısır ile dostluğumuz da sizlere ömür. Avrupa daha çağdaş Sisi yanında yer alırken, aynı kafa yapısına sahip politikacılar Mursi yanında yer almaktan kaçınmadı. Sonuç: Mısır büyükelçimiz Mısır’dan kovuldu. Mısır da TIR’ların geçmesine izin vermeyince ticaretimiz büyük zarara uğradı. Bu politikadan en büyük zararı biz gördük. Be kardeşim, sana ne Suriye’nin, Mısır’ın içişlerinden? Sen kendi ülkene baksana. Kendi ülkende emir verdiğin polisler meydanlarda çocukların, gençlerin gözlerini çıkarırken, öldürürken gözünden yaş gelmezken, Mısır’daki Esma için gözyaşı dökmek niye?

Hatırlayın Esat iki ay içinde devrilecek, Cuma namazlarını Şam’da kılacaklardı. Bu düşünce ile aşırı dinci El Nusra, ÖSO, IŞİD gibi Esat karşıtı güçlere TIR’larla gizli gizli silah gönderildi. Bu silahlar ile on binlerce kişi yaşamını yitirdi. Terörden kaçanların çoğu ülkemize sığındı(tahmini 3 milyon kişi). Şimdi burada bir empati yapalım. Esat Suriye’de var olan bir devletin başkanı. Esat’a saldıranlar bu devleti ele geçirmek isteyen terör örgütü. Esat bu teröre karşı ülkesini savunuyor. Bunun ülkemizdeki PKK’dan farkı ne? PKK’ya başka ülkeler silah gönderiyor diye veryansın edip, başka ülkenin terör örgütüne silah göndermek doğru mu? Esat’a karşı savaşan militanları Türkiye’ye getirip eğiterek Suriye’ye göndermek de ne oluyor? Tüm bunlarla Türkiye teröre destek veren ülke konumuna düşmüyor mu? Tüm olaylarda, Suriye’de dökülen kanlarda AKP-RTE iktidarının kusur ve vebali yok mu?

ABD’nin Ankara eski Büyükelçisinin, ülkesinde döndükten sonra “Türkiye’nin radikal İslamcı terör örgütü El Nusra’yı desteklememesi için çok uyardık, ama hiç oralı olmadılar” demesi içinde bulunduğumuz durumu özetliyor. “Sıfır sorun” böyle mi olacaktı? Hani Ortadoğu’nun lider ülkesi olacaktık? Her şey bizden sorulacaktı?  Gerçek şu ki bölgede Türkiye politikası AKP-RTE yönetimi sayesinde hüsrana uğramıştır, Türkiye yalnız kalmıştır, inanın artık bu yanlış politikalar yüzünden Avrupa’da ve Araplarda itibarımız kalmamıştır. Peki, Esat bu örgütlere gönderilen silahları belgeleyip uluslararası mahkemelerde teröre destek vermekten aleyhimize dava açsa ne diyeceğiz? Hadi Türkiye’de savcıları, hâkimleri görevden alıp casus damgası yapıştırıp tutuklattınız, kurtuldunuz. Dışarıda da bu gücünüz var mı?

Açıkça söylemek gerekirse uygulanan yanlış politika yüzünden tam bir bataklığa saplandık. Şimdi ABD uçakları IŞİD hedeflerini bombalayarak onları geriletiyor. Peki, yerine ne gelecek? Sınır boyunca PKK’nın Suriye kolu PYD. Ve Erdoğan Beştepe Sarayındaki güvenlik zirvesinde TSK’nın Suriye’deki gelişmelere müdahale etmesini istedi. Hükümet de TSK’ya yazılı emir verip Suriye’ye girmesi kararı verdi. Yazılı emir TSK’ya iletildi. Genelkurmay Suriye’ye girmek için hazırlıkları hızlandırdı. Buna göre Türk askeri PYD’nin ele geçiremediği tek nokta Cerablus’a girecek ve bir tampon bölge oluşturacak. Böylece Kürt koridoru kurulması da engellenecek. Burada kaç vatan evladının öleceği kimin umurunda. Kendi oğlu askere gitmeyen biri, milletin oğulcuklarını düşünmeden harcar elbet!

Anayasamızda “Savaş ilanına karar vermek.” TBMM’nin görev ve yetkileri dahilindedir(madde:  87/6). Hükümetin savaşa karar verme yetkisi yoktur. Genel Kurmay “Yeni hükümet kurulsun öyle Suriye’ye girerim” sözünde haklıdır. Tehlikeli sularda yüzüyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.

 Saygılarımla hoşça kalın.