Okullarda bilgisayar ve programlarının bu kadar yaygın kullanılmadığı zamanlarda öğretmenler not fişlerini elleriyle yazarlardı.Her ders için doldurulan bu not fişleri ayrı ayrı biriktirilir,sonra tüm okuldaki fişler bir araya getirilir,çarşaf dediğimiz düzenle masaların üzerine serilir,hepsi kontrol edilirdi.Not işinin bu hale gelmesi artık bundan sonra not değişikliği yapılamaz anlamına gelmekteydi.

Öğle  yemeğinde Hale yanıma geldi.

Hocam benim Dil ve Anlatımım üç düşmüş,ben sözlü olmak istiyorum,bu notu yükselteceğim.’

Hale ve Halit Kayserili pansiyonda yatılı kalan iki öğrenci.İkizler.Halit’in notunun beş düştüğünü öğrenmiş,üzülmüş ,zoruna gitmiş,sözlüye kalkar kurtarırım, diye düşünmüş.

Yemekten sonra görüşelim diyerek başımdan savdım.Çarşaf haline getirilmiş not fişlerinin tekrar değiştirilmesi okul müdüründen tut memura kadar herkese bir yük.Üstelik böyle bir yaklaşım da o zamanda pasif, duruşu zayıf öğretmen olarak algılanıyor.Hatta verdiği notu değiştirmemek bir karizma meselesi.

Yemekten sonra Hale geldi. Başladı anlatmaya…Neler anlatıyor neler…Ben de tekrar sözlü yapamayacağımın gerekçelerini anlatıyorum uzun uzun .Şimdi hatırlamıyorum ama çok fazla ısrar ettiğini , konuşurken ortaya koyduğu yüz ifadeleri hala gözümün önündedir. Baktım kurtulamayacağım, ertesi gün iki saat dersimiz var, seni o derste sözlü yapayım ama bir şartım var dedim ve şartımı söyledim: Baştan sona tüm dilbilgisi konuları dahil olacak ve bilemediğinde başka soru sormayacağım, aynı notun geçerli olacak .

Böyle anlaştık ve ayrıldık.Konuyu çözdüğümü düşündüm.Nasıl olsa bilemediği bir soru sorarım ve fişleri değiştirmek zorunda kalmam.Böylece hem ben karizmamı korumuş olurum o da notunu kabullenir.

Ertesi günü sınıfa girdiğimde şöyle bir gözümün ucuyla baktım ,zavallı kızım,sevgili Hale- zaten biraz esmerdi- kapkara olmuş ,belli ki çok yorulmuş.Her hali ortada.Ama benim durumum da belli.Ben de notunu değiştirmek istemiyorum.

Bu düşüncelerle sınıf defterini imzaladıktan sonra sınıfa baktım, gözgöze geldik.Belki de vazgeçmiştir diyeceğim anda akıllı ,zeki ,terbiyeli ,mahçup bir edayla kürsünün önüne geldi.

Hocam beni sözlü yapacaktınız.

 Peki , gel bakayım tahtaya .

Hale tahtada . Ben soylüyorum,yazıyor cümleyi,sorularımı yöneltiyorum,sordukça cevaplıyor,sordukça cevaplıyor: yapım eki ,çekim eki ,fiilimsi, cümle yapısı ,sözcük türleri,ses yazım ne varsa dilbilgisine ait her şeyi sordum konu sınırlaması yapmaksızın ,aman Allam’ım bu kız bir gecede bu kadar konuyu nasıl öğrenmiş.Tüm sorularımı cevapladı.Otur yerine dedim.Hiç bir şey sormadan , ürkek ve telaşlı yerine oturdu.Herkes şaşkın acaba ne olacak? Zil çaldı teneffüse çıktık.Ne kaç aldığını sordu ne de böyle bir konuşma geçti.

Doğruca not fişlerinin olduğu yere vardım.Fişimi istedim,her kafadan bir ses çıktı,hiç aldırmadım,notu değiştirdim.Karneleri dağıtırken Hale’yi gözlemledim.

Dil ve Anlatım notunu görünce sevinçle  yanıma geldi.Hocam o gece hiç uyumadım ,durumumu anneme anlattım, o da ‘Kızım Musa ile Firavun nehrin tersine akıtılması konusunda iddialaşmışlar ,Firavun gece boyunca uyumadığı için Allah onun duasını kabul etmiş.Sen de uyuma çalış dedi.

Ben de çalıştım Hocam !Teşekkür ederim notumu vermişsiniz , deyince

‘Zekayı hangi zindana tıksanız kendisine kenarından sıvışacak delik açar’sözü aklıma geldi.