Hemen herkesin bildiği basit tanımıyla laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.
Bu dar tanımının ötesinde laiklik, çağdaşlaşma ve insan hakları kavramları ile çok yakından bağlantılıdır. Laiklik, çoğunluğun azınlığa baskı yapmasını önlediği için insan hakları açısından çok önemli bir ilkedir. Halklar ve farklı inanç grupları arasında hoşgörü ve diyalog kurulmasına yardımcı olur. Dolaylı yoldan, dünya barışına katkı sağlar. Bu yönüyle demokrasinin, çağdaşlaşmanın en önemli unsurudur.
Laikliğe eleştiri getirilerek demokrat olunamayacağı açıktır. Türkiye’de, daha fazla demokrasi isteği maskesi altında laikliği eleştirenler, başka düzen kurma peşindeki takkiyecilerdir. İnsanların çatışmasını, saflara ayrılmasını, birbirini küçük görmesini önleyen laik yapının demokrasiye katkıları meydanda iken, o yapıyı yıpratmaya yönelik eleştiri yapmak demokratlığa ne ölçüde sığmaktadır?
“Laiklik sadece Kemalist elitlere, solculara ya da Türkiye’de yaşayan farklı inanç sahibi gruplara lazımdır” iddiasındaki Siyasal İslamcılara hatırlatmak istediğim şudur; Gerçekte laiklik herkese lazımdır. Dedikleri gibi bile olsa, laiklik Türkiye’ de Yahudi birisi açısından önemli ve gerekliyse, İsrail’ de veya Amerika’ da Müslümanlar için gereklidir. Laik yapı veya uygulamalar burada Yahudi’yi veya Hristiyan’ı “kolluyorsa” İsrail’de, ABD’de veya Fransa’da Müslümanı korur.
Laiklik ve demokrasi birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdırlar. Laiklik, demokrasinin en önemli ve vazgeçilemez öğesidir. Laikliğin olmadığı yerde demokrasi tam olarak hayat bulamaz. Mesela kuruluşu sırasında Anayasasına laiklik ilkesini resmi olarak koymayan İsrail gibi bir din devletinde demokrasi, 1948 senesinden beri hiçbir askeri darbe ile kesintiye uğramadan başarıyla uygulanmıştır. Ancak orada laik bir yapının olmaması demokrasi düzeyi açısından handikaptır. Anayasalarında yazılı olmasa dahi, pek çok aydın yetiştirmiş olan Yahudi halkının laiklikten çok da uzak oldukları söylenemez.
Bazı aşırı dinci oluşum ve siyasi odakları (Şas partisi gibi) bir kenara bırakırsak, özellikle Avrupa’ dan göçmüş Yahudiler, bireysel olarak laikliği özümsemişlerdir. Tabii ki kendilerine “Anayasanıza buna yönelik madde ilave edin” diyecek değiliz. Bu, kendi iç meseleleridir. Ancak bir gün, buna yönelik bir düzenleme yaparlarsa, demokrasileri açısından son derece yararlı olacaktır. Laik bir ülkede yaşayan insanlar, zamanla kendileri de bu kavramı içselleştirerek, günlük yaşamlarında ona uygun davranmaya başlarlar. Bu sayede demokrasi kültürü de yeşermeye ve hayat bulmaya başlar.
Hiç kimse kendi sübjektif inancını yüzde yüz Tanrısal ve tartışılamaz bir bilgiymiş gibi başkasına dayatamaz. Aksi halde ne insan hakları kalır, ne özgürlük ne de demokrasi. Dayatmacı yapısı olan teokratik düzenlerde, ayrı inançlara sahip insanların dost olmaları mümkün değildir. Laikliğin esas önemi de buradan kaynaklıdır. İnanç, sübjektiftir ve asla objektifmiş gibi değerlendirilemez. Nihayetinde sizin herhangi bir şeye inanmanız onun yüzde yüz doğru olduğu anlamına gelmez.
Sonuçta demokrasinin en önemli öğesi laikliğin olmadığı yerde çatışma, anlaşmazlık ve kaos olması muhtemeldir. Bu nedenle demokrasi adına laikliği eleştirmek dünyanın en büyük çelişkilerinden biridir. Kişi gerçekten demokrasi yanlısı ise laikliği eleştirmeyi bir kenara bırakıp, tam tersine onun güçlenmesine yönelik çabalar içinde olur. Yazımın sonunda şunu da belirtmek isterim ki TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK