Tire’deki ilk dönem Osmanlı Zaviyesi olan Yeşil İmaret, gelişmiş plan örneği ve yarım kubbesiyle Osmanlı mimarisi için son derece önemli yer tutuyor. Konuyla ilgili HaberTire Gazetesi’ne konuşan Tireli Araştırmacı – Yazar A. Munis Armağan, “Halil Yahşibey Zaviyesi, hem Tire hem de Osmanlı mimarisi adına, özgün ve son derece önemli bir eserdir.” dedi.

 

Ercan ÇELİK

 

Uzun yıllardır Tire’nin engin tarihini araştıran ve birçok kitapla bu tarihi yeni nesillere aktaran Araştırma – Yazar A. Munis Armağan, pek bilinmeyen fakat Osmanlı tarihinde çok önemli yeri olan Yahşibey Zaviyesi’ni, gazetemize anlattı.

Günümüzde camii olarak kullanılan Yahşibey Zaviyesi’nin bir diğer ismi de “Yeşi İmaret”.  Tire’de Aydınoğlu beyliğine son vererek, Tire’de Osmanlı devrini başlatan ve aynı zamanda tirede ilk osdmanlı çarsıını kuran Halil Yahşibey’in ismini taşıyan zaviyenin daha öncesinde kilise olarak inşaa edilmiş olabileceğini dile getiren Armağan, “Zaviye plânlarında minareler doğuda bulunmaktadır. Bu da, cami ve Zaviyelerin, ayırt edici özelliği olmaktadır. Minare yeri seçiminin doğu olarak belirlenmesi, elbette sebebsiz değildir; çünkü Türk Mitolojisinde, doğunun simgesi güneştir. Zaviyeler, daha sonraki yüzyıllarda işlevlerini yitirdiklerinden, çoğunlukla camiye dönüştürülmüşlerdir.

 

Yeşil İmaret Zaviyesi, 1935-1971 yılları arasında, Tire'de, müze olarak hizmet vermiştir. Günümüzde ise bu yapı, camii olarak kullanılmaktadır.

Aydınoğlu Beyliğini 1426 yılında Osmanlı Devletine bağlayan Sultan II.Murat'ın Kumandanlarından, Abdullah oğlu Halil Yahşi Bey’in adı verilmiştir. Ne var ki, hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, 1441 tarihli Vakfiyesi vardır.” dedi.

 

ANADOLU’DA YARIM KUBBELİ İLK YAPI

Yahşibey Zaviyesi’nin Tire’deki ilk Osmanlı eseri olması bakımından, Bursa tipi zaviyeleri gurubuna sokulabileceğini belirten Munis Armağan,  bu yapının, Anadolu'da, ilk yarım kubbeli eser olması nedeniyle ayrı bir özellik taşıdığını belirtti.

 

Yahşibey Camii’nin, Anadolu’nun ilk yarım kubbeli yapısı olduğunu belirten Munis Armağan, “Yarım kubbeli harem, merkezden uçlara doğru genişleyen yaylarla, ilgi çekici bir güzelliğe bürünür. Yarım kubbenin başlangıç kemerindeki renkli bitkisel motifler ve pencerenin çevresini saran dilimli nişlerin üstlerindeki madalyonlara alınan karmaşık süslemeler eşsiz güzelliktedir. Ayrıca palmet motifli alçı kabartmalar ve sıva altında kalan enfes süslemeler, Zaviyenin orijinal yapısındaki bezemeleri, anlatmaya değer örneklerdir. Hareme girişte, sağda ve solda semahaneler yer alır. Bu semâhanelerin kapıları, Türk tahta oymacılığının seçkin örneklerindendir.

 

Vakfiyesinde zaviye olarak belirtilen bu yapının, sonraları minare eklenerek, zaviye işlevli camii yapıldığı yazmaktadır. Esasen, Tire Müzesindeki Farsça yazılı Vakfiye suretinde de, bu yapıdan; hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde, zaviye olarak söz edilmektedir.

Ayrıca gelen geçen, zengin fakir ayrımı yapılmadan, kentliye günde iki kez yemek verildiği imaret harcamalarının yiyeceklere dağılımı ve zaviye görevlilerinin alacakları ücretler bile, açıkça belirtilmektedir.

Hatta Vakfiye'nin sonunda; “Bu zaviye yıkılırsa, iki üç ve hatta dört defa da olsa, yeniden yapılacaktır.” kaydı bulunmaktadır.”dedi.





 

Editör: Haber Merkezi