Tireli Araştırmacı yazar ve Tire Kültür Derneği Onursal Başkanı A. Munis Armağan, Osmanlı Devleti Sadrazamlarından Lütfü Paşa’nın mezarının Tire’de olduğunu belgelerle ortaya çıkardı. Sadrazamın mütevazi mezarı şu anki Lütfü Paşa Camii’nin güneyinde yer alıyor.

 

Ercan ÇELİK

 

Yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplarla Tire tarihine ışık tutan Tireli Araştırmacı Yazar Munis Armağan, Osmanlı tarihinde önemli yeri olan Sadrazamlardan  Lütfü Paşa’nın mezarının Tire’de olduğunu belgelerle ortaya çıkardı. Osmanlı tarihçilerini hayrete düşürecek belgeyi, sadece HaberTire Gazetesi ile paylaşan Armağan, Sadrazam Lütfü Paşa’nın mezarının bilindiğinin aksine Edirne’de değil, Tire’de olduğunu belirtti.

 

RESMi YAZIYLA BELGELİ

1541 yılında Yavuz Sultan Selim’in kızı Şahsultanla evlenerek, Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamlığını yapan Lütfü Paşa’nın mal varlığının büyük bir bölümünün Tire’de olduğunu belirten Munis Armağan’ın elinde dönemin Edirne Naibi Mehmet Sadık Efendi’nin yazdığı ve Tire Kadılığına gönderdiği resmi yazının orjinali var. Tire Niyabeti’ne gönderilen yazıda, “Tire’de Medfun, merhum Lütfü Paşa…” ifadesi yer alıyor.

 

SADRAZAMIN MÜTEVAZİ MEZARI

Osmanlı tarihçilerine göre Sadrazam Lütfü Paşa’nın mezarı Edirne Dimatoka’da bulunuyor. Tire’deki Lütfü Paşa Camii’nde bulunan mezarın ise makam mezarı, yani sembolik olduğu sanılıyordu. Munis Armağan’daki bu belge ise sanılanın aksine Sadrazamın mezarının Tire’de olduğunu ortaya koyuyor. Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan A. Munis Armağan, “1909 (Rumi 23 Şubat 1325) yılında Edirne Naibi’nden gelen bu yazının ardından, Lütfü Paşa Mütevellisi Ahmet Efendi, 1910 yılında caminin güneyinde bulunan mezarı açtırıyor. Mezarın içinden kemikler çıkınca buradaki mezarın sembolik olmadığı öğreniliyor ve mezar yeniden yaptırılıyor. Osmanlı Sadrazamının mütevazi mezarı şu anda Lütfü Paşa Camii’nin güneyinde bulunuyor. Mezar taşına da “Yavuz Sultan Selim’in damadı Lütfü Paşa, Ölümü Sene 950”yazılıyor.” dedi.

 

SADRAZAMIN TİRE’DEKİ YAŞAMI

Lütfü Paşa’nın yaklaşık 2 yıl boyunca Kanuni Süleyman’ın sadrazamlığını yaptığını belirten Armağan, Sadrazamın Tire ile ilişkisini şöyle anlatıyor; “Sadrazam olmadan önce Aydın Sancak Beyi olan Lütfü Paşa bir dönem Tire’de yaşamıştır. Mal varlığının büyük bir kısmının Tire’de olmasının sebebi de budur. Tire’de yaşadığı dönemde oldukça fazla mal varlığı edinmiştir. 2 yıllık sadrazamlığının ardından hacca giden Lütfü Paşa, hac dönüşünde tekrar Tire’ye gelir ve 1543 yılında vefat eder.  Tire’ye geldiğinde buradaki vakıflarının bakımsız olduğunu görünce, üzülüyor ve nedenini soruyor. Mütevelli de Tire’deki vakıfları yeterli payın verilmediğini belirtiyor. Bunun üzerine Lütfü Paşa’da vakıflara ayırdığı 729 bin akçeyi  Tire vakıflarına harcanması dönüştürüyor. Sadrazam Lütfü Paşa, sadrazamlığının yanında vakanüist ve tarihçi olmasıyla birlikte, Mimar Sinan’ı keşfederek, onun saray mimarı olmasını sağlayan önemli bir şahsiyettir.”

 

SADRAZAM LÜTFİ PAŞA KİMDİR

Araştırmacı Yazar Munis Armağan Lütfü Paşa’yı şöyle anlatıyor: “Lütfü Paşa, Balkanların Avlonya  devşirmelerinden olup Arnavut asıllıdır. Baba adı Abdülmuin’dir. Yaklaşık olarak 1890 yılında doğduğu sanılıyor.

Enderunda yetişen Lütfü Paşa, Yavuz Sultan zamanında devlet işleri ile tanıştıktan sonra, Yavuz Selim’in dikkatini çekmiş ve özel ilgisini görmüştür. Saray hizmetleri de bu süreçle başlamıştır. Önce çaşnigirbaşı olmuş,ardından Kapıcıbaşı ve Miralemlik makamlarına yükselmiştir. 

Lütfü Paşa’nın makam ve sıfat kazanımı Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferine katlımı ile başlamıştır. Rodos Seferi dönüşünde Tire’ye uğrayan Kanuni Sultan Süleyman’ın yanında bulunması ile Tire’ye giren Çelebi  Lütfü Paşa, Tire’ye hayran kalınca, Sultan tarafından  Kastamonu Sancak Beyliğinden Aydın Sancak Beyi olarak atanmıştır. 1522 yılındaki bu gelişmelerin ardından kendisine  Yanya Sancak Beyliği verilmiştir.

1529 yılında I.Viyana kuşatmasına katılan Lütfü Paşa, kısa bir süre sonra Şam Valiliğine getirilmiştir. Ancak bu görevi sırasında aynı yıl valilikten uzaklaştırılsa da 1531 yılında tekrar Şam Valiliğine getirilmiştir.

1533 yılında Irakeyn seferlerine katılmış ve bu süreç içinde Karaman Beylerbeyliği ile ödüllendirilmiştir.     

LütfüPaşa’nın yükselişi 1534 yılında kubbe veziri olmasıyla farklı bir konum elde etmiştir. Onun vezirliğe yükselmesiyle, tarihin büyük mimarlarından Mimar Sinan’ın keşfi gerçekleşmiştir. Paşa’nın Karaman Beylerbeyliği sırasında Irak seferlerine katılan Paşa, sefer sırasında köprü yapımı ile dikkati çekmiş, bu gelişmeler Boğdan Seferinde de devam edince, Lütfü Paşa, Sinan’ı Padişaha arz etmiştir. Böylece Sinan 1534 yılında Hassa Mimarı olarak görevlendirilmiştir. Lütfü Paşa bu şekilde Sinan’ın önü açan kişi olarak da tarihe geçmiştir. Çok geçmeden bu kez Anadolu Beylerbeyi olmuş, 1536 yılında da Rumeli Beylerbeyi olarak yükselişini sürdürmüştür.

1537 yılında Barbaros Hayrettin Paşa ile birlikte Korfu Seferine katılmıştır. Bu arada ikinci vezirliğe yükselmiş ve bu atamanın ardından Boğdan Seferine katılmıştır.

Paşa’nın Dimetoka’da öldüğü bilgileri, Edirne Niyabet Makamından Tire Niyabeti’ne gönderilen yazıda, Paşa’nın “Tire’de medfun” ifadesi tüm bilgilerin yeniden değerlendirmeye alınabilecek önemdedir. Yazının Tire’ye ulaşmasından sonra, vakfın Tire mütevellisi tarafından heyecanla karşılanmış ve mezarın açılarak, kemiklerin olup olmadığı kontrol edilerek, “Yazı”nın gerçeği yansıtıp yansıtmadığından emin olmak istemişlerdir. Mezar açılmış ve  mezarda kemiklerin varlığı tespit edilerek tutanağa geçirilmiştir.  

Böylece, caminin kıble duvarının ardındaki mütevazi mezarda Paşa’nın yattığı anlaşılmıştır. Ancak, kimi kaynaklarda ölüm tarihi 1864 yılının verilmesi sorun yaratmaktadır. Zira Paşa’nın ölüm tarihi olarak 27 Mart 1864 yılı gösterilmektedir.  Edirne Niyabetinin ileri sürdüğü “Tire’de medfun” kaydı, ölüm yeri ve tarihi ile ilgili ortaya konan açıklama ilginçliğini korumaktadır. Nasılsa,  Osmanlı Tarihinde buna benzer tarih tartışmaları oldukça yoğun görünmektedir.   










Editör: Haber Merkezi