Cumhuriyetimizle özdeş ikinci isim. Şevket Süreyya Aydemir'in deyimiyle "İkinci Adam". Atatürk'ün en yakın silah ve çalışma arkadaşı, İnönü Savaşlarının kahramanı, Atamızın deyimiyle Savaşta, yalnız düşmanın değil, Türk Ulusunun yüzyıllardır kötü giden kara yazgısı”nın yenilmesini de sağlayan komutan. Lozan'ın usta diplomatı, CHP Genel Başkanı, Cumhuriyetimizin ilk başbakanı, 2.Cumhurbaşkanımız, bir dönemin "Milli Şef"i, çok partili demokrasi denemesinin mimarı. Çok sevdiği ulusunun kısa ve sıcak betimlemesiyle, "İsmet Paşa". Ya "insan" yanı? Sevgi dolu bir aile babası.

Peki, bunca övgü dolu cümlelere karşın neden bazı kesimlerce sevilmeyen bir kişi? Bana göre çok talihsiz bir dönemde cumhurbaşkanı olan İsmet Paşa, aldığı haklı radikal kararlardan dolayı sevilmez. Ancak onu sevmeyenler, gözlerindeki tek yana bakan gözlüğü çıkarsalar, ona saygı duymaları gerekir. Neden mi? Lütfen okuyun.

İsmet Paşa, Atatürk'ün ölümünden sonra T.B.M.M.’nce Cumhurbaşkanı seçilir. Bir yıl sonra II. Dünya Savaşı patlak verir(1939). 23 Ağustos 1939'da Sovyet-Alman Anlaşması imzalandığında, bu beraberliğin Türkiye aleyhine sonuçlar verebileceğini düşünen İnönü, Fransa ve İngiltere ile anlaşma yaparak ekonomik yardım alır(13 Ekim 1939). Daha sonra Sovyetler Birliği ile bu ülkenin Türkiye'ye saldırmayacağı güvencesini alan bir anlaşma imzalar(25 Mart 1941).

Hitler, 1941’de ordusunu Türkiye üzerinden demiryolu ile petrol yataklarının üzerindeki Irak’a indirmek ister, dönemin Alman Büyükelçisi Von Papen ve Irak Savunma Bakanı Naci Şevket, İnönü’yü iknaya uğraşır. İnönü, ülkesi büyük bir yoksulluk içinde yaşarken, Hitler’in bu isteğini tartışmadan geri çevirir. Hitler'in tehdit mektubuna İsmet İnönü'nün aynı sertlikle verdiği diplomatik karşılık önemlidir. Böylece Türkiye’yi savaşa sokmadığı gibi, Hitler’in petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmesini de engellemiştir.

Burada hemen belirtelim, Hitler’e posta koyarak 2. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren İnönü’yü geçenlerde Hitler’e benzeten Erdoğan’ın ABD Başkanı George W. Bush ile ilişkisini hepimiz anımsıyoruz. 1 Mart 2003 günü TBMM ‘hayır’ demeseydi, İskenderun’dan Habur’a bir hat kurulacak, ABD’nin savaş makineleri Türkiye topraklarından Irak’a ölüm yağdıracaktı. Karşılığında Erdoğan hükümeti ABD’den 1 milyar dolar nakit hibe ya da 8 milyar dolar vadeli borç alacaktı.

Hitler’in Sovyetler Birliği'ne saldırmasından birkaç gün önce Almanya ile bir saldırmazlık anlaşması yapar(Haziran 1941). İsmet Paşa, İkinci Dünya Savaşına Türkiye'yi sokmamak için çalışır. Savaşın ne zaman sonlanacağının bilinmemesi nedeniyle, Kurtuluş savaşı sırasında bile görülmemiş bir seferberlik ilan edilir, 2 milyon asker savaşa hazır bulundurulur. Kışlalara asker sığmaz, birçok askeri birlik camilerde konaklar. Fiyatlar hızla yükselir, temel gıda maddelerinin çoğu karneye bağlanır, birçok madde bulunamaz veya karaborsaya düşer. İnönü'nün bu dengeli politikası savaş boyunca devam eder. Türkiye savaşın bitmesine kısa bir süre kala, ABD, İngiltere ve SSCB'nin yanında yer alarak Almanya ve Japonya'ya savaş ilan eder. Kısacası Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na girmez, ama savaştan olumsuz yönde etkilenir.

Refik Saydam'ın ölümü üzerine 9 Temmuz 1942'de başbakan olan Şükrü Saraçoğlu döneminin ekonomik alanda belki de en fazla akılda kalan ve tartışmaları bugüne sarkan girişimi, Kasım 1942'de çıkarılan Varlık Vergisi olur. Servetlerin bir kez vergilendirildiği ve vergisini ödemeyenlerin bedensel çalışmaya tabi tutulduğu bu uygulama büyük tartışmalara yol açar ve sonuçta 1944 yılı başlarında kaldırılır. Tarım kesimiyle ilgili olarak ise Nisan 1944'te, aşar vergisinin benzeri olan Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu çıkarılır. Gerek 1946 yılında kaldırılan bu vergi, gerekse varlık vergisi, toplumun İnönü hükümetlerinden soğumalarına neden olur.

Devamı gelecek yazımda, şimdilik hoşça kalın.