“Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. … İslam’ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz”

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt 2 Sayfa 90

Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihinde, T.B.M.M. de yaptığı hitabeti incelendiğinde Dünya’nın süper gücü olma yönünde Türkiye Cumhuriyetinin 14 yılda ne kadar mesafe kat ettiği algılanacaktır. Zira, Atatürk’ün göstermiş olduğu Hedeflere “Milli” bir güçle, tüm milletin el birliğiyle nasıl varıldığı görülecektir. 1923’ten 1937 yılına kadar geçen 14 yıl zarfında bu kalkınma örneği tarihte hiç bir millete nasip olmamıştır… Ancak Atatürk’ün vefatından sonra, bu “Kalkınma Hamlesi”nin durdurulup, Kalkınma planlarının pasifleştirilerek bir “Promosyon Ülkesi” haline gelmemiz de hiç bir Millete nasip olmamıştır !
Türk Milleti, tarih boyunca bilimin her dalında önemli şahsiyetler yetiştirmiştir. Bu bilim insanları, insanlığa hizmet ettiği gibi “Türklük Bilinci’nin” yaşatılması hususunda da önemli hizmetler vermiş ve eserler bırakmışlardır.
Ancak, birçok siyasi ve dini sebeplerden dolayı bu şahsiyetlerin tanıtılmasında aksaklıklar olmuştur. Böylelikle, en önemli mirasımız olan “Bilgi ve Kimlik” zenginliğimiz insanımıza anlatılmamış ve sevdirilmemiş oldu.
“Bilgi sahibi olmadan Fikir Sahibi olunmaz, fikir sahibi olmadan da inanç sahibi olunmaz.”
Fikir sahibi olmak için, akli delillere dayanarak sormak-araştırmak-incelemek-öğrenmek gerekir…
Atatürk Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra İnkılâplarını gerçekleştirmiştir. Bu inkılâplar temelde ilmen ve fikren donanımlı bireyler yetiştirmek üzere gerçekleştirilmiştir. Türk milletini tebaalıktan kurtarmaya yönelik dinini en güzel kaynak olan Kur’an-ı Kerim ve Peygamber efendimizin Sünnet-i Seniyesinden öğrenecek bireylerden oluşan bir Türkiye hayaliyle o dönemlerde ulu önder Mustafa Kemal Paşa maliyetini kendisi karşılayarak “Elmalılı Tefsiri”ni yaptırmıştır. Gel gör ki bu gün salya sümük kendine tebaa edinmeye kalkan dinden bi haber sözüm ona cemaat liderleri türemiştir, Dindarlık kisvesi altında, dinimizle alakalı olmayan fetvalarla tebaa edinerek ceplerini doldurma gayreti içerisinde olan, yaptıkları nüfus ticaretinden öteye gitmeyen bir alay kendini bilmeze Türk milletinin prim yaptıracağına inanmıyorum, inanmayacağım da. Soruyorum şimdi 14 yılda Osmanlının Düyun-u umumiye borçlarını ödeyen, Mason localarını kapatan, Köy enstitülerini açan, ülkede yüzlerce fabrika kuran, din alanında Elmalılı Hamdi Yazır Efendinin Tefsirini bu Millete kazandıran Mustafa Kemal ve ülküleri dururken, din adına yalan yanlış fetvalar verip ülke için, millet için hiçbir şey yapmayan ve yapmaya yanaşmayan miskinlere bu millet prim yaptırır mı ? Unutulmamalıdır ki yüce dinimizde ruhbanlık sınıfı yoktur. Kimsenin din adına üstünlüğü yoktur. Lütfen kendi kendimize bir ruhbanlık sınıfı var etmeyelim.


“BÜYÜK DAVAMIZ, EN UYGAR VE EN KALKINMIŞ MİLLET OLARAK VARLIĞIMIZI YÜKSELTMEKTİR.”
ATATÜRK