Uzun süre oldu yine. İş güç derken köşemizi ihmal ettiğimizin farkına vardık. Uzun bir yazı oldu biraz ama konu derinlemesine bir konu olduğu için yapacak bir şey yok. İyi okumalar, iyi sörfler diyerek cümlelerime başlıyorum değerli okuyucular…

Dünya liderleri bir araya gelip interneti nasıl şekillendirip, nasıl kontrol edeceklerini tartışırken Türkiye’de önce 22 Ağustos daha sonra ise Kasım ayına ertelenen filtre sisteminin sansüre yol açıp açmayacağını konuşuyor.

25 yıl evvel bilim adamlarının haberleşmesi ve veri paylaşımını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuş küçük bir bilgisayar ağı olarak ortaya çıkmış internet uzun süre halkın ne olduğunu bilmediği, anlamadığı, yabancı, soğuk, gereksiz bir teknolojik ayrıntı olarak var oldu. Ancak internetin geniş kitleler tarafından kullanılmaya başlanması ile birçok şey artık eskisi değildi. Baskıcı rejimler toplumlarını kontrol altında tutmak için yüzyıllardır kullandıkları geleneksel şiddet -korku-baskı-sansür uygulamalarının boyutlarını zirveye çıkarsalar bile internet üzerinden dünya ile haberleşmeyi başaran insanların isyanlarını durduramayıp birer birer iktidarlarını kaybediyor, yıkılıp devriliyorlardı. İnternet isimli bu teknolojik büyü fazla konuşan, sesi fazla yükselen toplulukları polis coplarıyla, kolluk kuvvetleriyle, göz yaşartıcı gazlarla, tazyikli sularla, plastik, hatta gerçek mermilerle sindirip kontrol altına almaya alışmış eski nesil siyasetçilerin kısa sürede kâbusu haline geliverdi.

Basit birer arkadaşlık ve eğlence sitesi olarak hayatına başlayan web siteleri, yüz milyonlarca kullanıcıya sahip dev bir kamuoyu gücüne dönüştü. Gazete ve televizyon gibi geleneksel mecraları on yıllar önce kontrolü altına almış, medyayı halkı yönlendirmek için bir araç olarak kullanmayı öğrenmiş siyaset kurumu için üzerinde kontrolünün olmadığı internet gerçek bir karabasan. Onu anlamayı bırakın, ne olduğunu bile tam olarak bilemedikleri bu yeni “şey” ile nasıl başa çıkacaklarını da bilmiyorlardı ve siyaset kurumu eski nesil lobi-entrika-çıkar-oy hesabı kavgaları peşinde debelenirken internet denilen bir yerde yüz milyonlarca insan örgütlenip ortak bir bilinçle dünyanın en kalabalık ülkesi haline dönüşüverdi. Hiçbir yasanın geçerli olmadığı, hiçbir yaptırımın olmadığı, kimliklerin bile tespit edilemediği ama yüz milyarlarca dolarlık bir ekonomiye sahip, yüz milyonlarca insanın yer aldığı dünyanın en büyük ülkesi İnternet, artık geleneksel siyaset kurumunu ve zamana ayak uydurmamış politikaları ezip geçen bağımsız bir devletti.

Üstelik bu öyle güçlü bir devletti ki, eski dünyanın en güçlü ülkesi ABD’nin başkanlık koltuğuna kendi istediği insanı oturtuyor, binlerce yıldır diktatörlükle yönetilen Afrika ülkelerindeki diktatörleri birkaç haftada deviriyor, güvenlik ve gizlilik için milyarlarca dolar ödeyen dev ülkelerin en mahrem devlet sırlarını, ekran başında çekirdek çıtlarken okunacak fıkralar gibi yayınlıyor, insanoğlunu kontrol altına alıp tasmalayarak sınırların içine hapsetmek için kurulmuş binlerce yıllık düzenleri ve yasakları sakız gibi çiğneyip atıyordu.

Bu durum eski dünyanın liderlerini o kadar endişelendirdi ki, resmen dile gelmese de internet artık düşman ülke olarak ilan edildi. ABD gibi ülkeler bile yaşanan ani gelişmelerden korkunca, internetin namlusu bir gün kendilerine döner diye tüm internetin fişini bir anda çekmek üzere bir düğme oluşturmaya karar verdiler. ABD başkanı o düğmeye bastığında tüm dünyada veya sadece istenilen bir bölgede internet, fişi çekilmiş bir televizyon gibi anında kapanacak. ABD senatosunun herhangi bir siber saldırı veya ülke güvenliği konusunda yaşanacak acil durumlarda ABD başkanının tüm interneti kapatma planını onaması ise bir yıl önceye dayanıyor. Türkiye’de ise internet güvenliğinin bazı kriterlere uyması gerektiği kayıt altına alında. Mayıs ayı içerisinde onbinlerce gencin sokaklara dökülerek protesto eylemlerine başlamasına neden olan “internet filtresi” uygulamasının da önünü açtı. Kısaca özetlemek gerekirse, yasaya göre artık internete giren her birey servis sağlayıcı (smile, ttnet, doping, koçnet vb. gibi) tarafından oluşturulacak bir profil sayfasından kimliğini ve internete giriş seçeneğini onaylamak zorunda olacak. İnternete bağlanma seçeneği olarak da karşımıza internet filtresi çıkacak. Devlet tarafından sınırları belirlenecek olan dört filtreden birini seçmek zorunda olan kullanıcı, internete sadece bu filtrelerin içinden geçerek girmekle yükümlü hale gelecek.  Bahse konu filtrenin dışına çıkmak, hatta çıkmaya çalışmak bile suç olarak nitelendirilmiş durumda.  5809 sayılı kanının 4ncü ve 6ncı ve 50nci maddelerine göre hepimizin internete bağlanmak için seçimyapmak zorunda olduğumuz 4 filtre tipi bulunmakta. Bunlar Aile profili, Çocuk profili, Standart profil ve Yurtiçi profili.

Yapılan araştırmalara göre kullanıcıların %82 lik bir kısmı Standart Filtreyi tercih edeceklerini ifade etmiş.  Filtre seçimleri konusunda ise göze çarpan iki soru var.

1-      Filtre seçimi zorunlumu olacak?

2-      Standart filtrede hiçbir kısıtlama yok mu?

Bu soruların cevaplarını ise kısaca anlatmaya çalışayım mevcut yasanın gözüyle. Madde 7, fıkra 4: Güvenli internet hizmeti almayı tercih etmeyen kullanıcı, standart profil üzerinden hizmet alır. İşletmeciler bu hususta bireysel aboneleri talep olmaksızın bilgilendirmekle yükümlüdürler. Şayet uygulama devreye girdiğinden herhangi bir filtre tercih etmemişsek devlet bizim yerimize bu seçimi gerçekleştirerek standart profil kullanıcısı yapacak. Yani bir nevi isteğimiz dışında ebeveynlik durumu.

Filtre uygulaması hakkındaki tartışmaların can alıcı noktalarından biri de filtrenin devreye girmesinden sonra filtre dışına çıkıp, erişime engellenmiş herhangi bir siteye DNS veya başka bir yöntemle bağlanmaya çalışmanın bile suç kabul edileceği iddiası. Filtreleri aşmaya çalışma girişimleri de bizzat servis sağlayıcılar tarafından kaydedilerek, BTK’ ya düzenli olarak rapor edilecek. Filtre dışına çıkmak suç mu, değil mi sorusuna ise henüz tam olarak verilecek bir cevap yok. Zira yasada internet filtrelerini aşarak internete doğrudan bağlanmak suçtur şeklinde bir ibare bulunmuyor. Ancak 5809 sayılı yasada BTK’nın internete erişmek için gerekli standart ve şartları belirleyecek kurum olduğu, kararlarına uyulması gerektiği net bir şekilde yazıldığı için BTK’nın oluşturduğu filtreler dışında bir seçenekle internete bağlanmaya çalışmak da bu yasaya karşı gelmek anlamına geliyor. Dolayısıyla kasım ayından sonra ana sayfasında “bu siteye erişim engellenmiştir.” Yazan bir site gördüğünüzde o siteye erişmek için eskiden alışık olduğumuz yöntemleri denemek pek akıllıca bir hareket olmayabilir. Zira herhangi bir hukuki süreçte “bilmiyordum” bahanesinin de geçersiz kılınması için BTK’nın her yıl başında ve ortasında, mektup ve reklam gibi kampanyalarla internet kullanıcılarını uymakla yükümlü oldukları kurallar konusunda bilgilendirmek zorunda olduğu da bu yeni kararnameye eklenmiş durumda.

Tüm yazanlar bir yana bırakarak olaya başka bir yorum getirmek gerekirse; internetin popüler sitelerinden bir tanesinin alt kısmındaki yazıyı sizlere aktararak cümlelerimi tamamlamak istiyorum…

“Devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. Web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir.  Kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler.  Bu güçleri ve imkânları mevcuttur.  Bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. Bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. Halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. Ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. Bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. Devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.”

Saygılarımla…