Seksenler isimli diziyi izlerken, seksenli yılların sonlarına denk gelen çocukluğumu yaşadığım  mahallem geldi aklıma. Balkondan balkona sohbet eden teyzeler, sokaklarda sabahtan akşama kadar oynayan tüm mahalle çocukları ve birbiriyle neredeyse kardeş gibi olan, menfaat gözetmeksizin birbirini seven koca bir mahalle.

 

 

     O yıllarda gerçekten de komşusunun derdiyle dertlenen, sevinciyle mutlu olan, var olanı paylaşan, olmayanı bulup buluşturan candan komşuluklar vardı. Peki böylesine bir sıcakkanlılık ne oldu da yerini kapı komşumuzu tanımamaya kadar uzanan bir insanlık dramına dönüştü. Bu güzel komşuluklar Tire’nin yukarı mahallelerinde halen aynı sıcaklığını muhafaza ediyor. Kapılarını çalıp adres sorduğunuzda size yemek ikram etmek isteyen güzel yürekli teyzeler halen o mahallelerde yaşıyor. Peki ya aşağı mahallelerde, lüks apartmanlarda yaşayan insanlar neden komşusunu tanımıyor?

 

 

     Ambulans ile gittiğimiz vakalarda zaman zaman karşılaştığımız bu tablo bizi gerçekten üzüyor. Tire’ye bu yakışmıyor. Hastayı taşımak için hasta yakınından komşusunu da çağırmasını istiyoruz. Ancak cevap gerçekten düşündürücü “Kimi çağırayım bu saatte, doğru düzgün tanımıyorum kimseyi!” diyor hasta yakını. Bir başkası “Bizi pek sevmezler apartmanda, çağıramam kimseyi” diyor. “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” diyen bir peygamberin ümmeti olarak nasıl oluyor da komşumuza sırt çeviriyor, onu tanımaktan bile uzak duruyoruz. Bu durum gerçekten de özellikle Tire’ye hiç ama hiç yakışmıyor.

 

 

    Bizler Tire halkının yaralarını sarmak, onlara şifaya giden yolda destek olmak için canla başla koşturuyoruz ve Tire’de insanlığın öldüğüne asla inanmak istemiyoruz. Bugün komşumuzun başına gelen felaket yarın bizim de başımıza gelebilir. Lütfen duyarlı olalım. Sevgi ve hoşgörüden, yardıma koşmaktan eminim ki hiç kimse zarar görmemiştir. Size uzanan yardım elini siz de komşunuzdan esirgemeyin. Saygılarımla. Dostluk dolu günlere…