Günümüzdeki en büyük sorun lider yetiştirmeyişimizdir. Çünkü yönetici çoktur ama ne yazık ki lider çok azdır. Yönetici sayın deseniz bir sürü kişi söylersiniz, ama lider dediniz mi? Durup düşünürsünüz. Yeni dünyayı şekillendirecek olanlar liderlerdir.

      O zaman idealleri olan dava adamlarını bakıldığında, duygusal zekaya sahip oldukları görülür. Duygusal çatışmalardan ortaya çıkan negatif enerjiyi öyle bir sinerji ile absorbe eder ki, ondan pozitif enerjiyi ortaya çıkarırlar.

      Daha sonra bu pozitif enerjiyi ortak bir alana yönlendirir. Hem kalıcı motivasyonu sağlayabilmesi için değerlidir. Aynı zamanda pozitif enerjiyi değeri değişmeyen kuşatıcı hedef haline dönüştürür. İnsanların hislerini doğru yöne kanalize ederek, dayanak noktaları oluştururlar.

      Duygusal zekaya sahip dava adamaları, aynı zaman da manevî okur- yazardırlar. Bunlar empati kurarak karşısındakilerin duygularını okuyabilmektedirler veya hissedebilmektedirler. Bu tür insanlar karşıya pozitif enerji verirler. Göründükleri yerlerde, karşısındakileri rahatlatan ve güven verendir. Bunu söyler söylemez ilk aklıma gelen Hacer-ül Esved taşının konulması sırasında çıkan münakaşa savaşa dönüşeceği sırada şöyle derler; ilk Kâbe’ye gelen karar versin denilir.  Oraya ilk gelen Efendimiz (SAV) gelince herkes mutlu olur. Bilirler ki gelen kişi adildir. Bu olay da tatlılıkla sonuçlandırılır.  Dava insanları, o pozitif enerjiyi ortak bir alana ve hedefe yönlendiren mükemmel insanlardır.

        Liderliği biraz daha ileri seviyeye götürüp, Ruhsal Zekaya sahip manevi liderler, dava adamları keşfedici ve yenilikçidirler. Esasat aynıdır ama muamelatta (hayatın içinde uygulamada) yenilik yaparlar. Bunlar soru sordurarak, değişimi hissettirirler ve değişimin katalizörü olurlar. Değişim Katalizörü, insanları değiştirmez. İnsanlara değişimi ihtiyaç hissettirirler. Değişimi hızlandırırlar ve hareketlendirirler.

         Peygamberimiz (SAV)  dört büyük Halifede ve Sahabeler de neyi değiştirdi? Cevabı çok ilginç hiçbir şey değiştirmedi. Sadece İslam’ın için de kendiniz olun dedi. O zaman ortaya şu çıktı: Benim Sahabelerimden hangisine uyarsanız, onlar gökteki yıldızlar gibidir. Size yol gösterir.  Belki bu asrın en büyük problemi bu olsa gerek.

       Ancak değişime, çok inatçılar, bağnazlar ve bir de hakimiyetim bozulur zannında olanlar karşı çıkarlar. Hep aynı şeyleri anlatan, tekrara düşen kişilerin yeni sorulara eski cevaplar vererek karşıyı etkileme gücü azalmaya başlar. Zaman için de alay konusu haline gelmeye başlar. Zamanın çarkları arasında ezilip yok olmaya mahkumdur. Günümüz de klasik yöneticilerin yönetmelik ve kanunlar arasındaki boğulmaları gibi. Çünkü bu tür insanlar, kendisinin dışında kimseyi mükemmel bilmezler. Onların her düşüncesi kendilerine göre güzeldir, karşı hiçbir zaman bir şey bilmez.

       Değişimci lider, kendisine sorulan bir sene önceki soruya farklı üslup, farklı mantıkla anlam katarak aynı konuyu yeni biçimde konuşur. Bu Allah’ın  (cc.) âdetûllah kanunudur. Çünkü Kur’an yedi batın üzerine indirilmiştir. Şu an da açıklanmaya çalışılan kısmı ise en dış zahir kısmı olan birinci batın kısmıdır. Biz bunu bile anlamakta zorlanıyoruz. Gelin diğerlerini siz düşünün.

       Liderlerin gelişmesi için öz eleştiri yapması gerekir.  Öz eleştiri yapılırken de haddimizi, hududu-muzu aşmadan uygun bir lisan ile o eleştiriyi yapmalıyız. Burada dikkat edilecek tek şey, Hz. Âlî (RA)  bir şey eleştiri yapılırken, o’nun alternatif yönü söylenmezse o tahribat olur. İşte bu mihenk taşı çok önemlidir. Burada özeleştiri yapılacak kişi mutlaka eleştiriye açık olmalıdır. O zaman gelişme meydana gelir. Aksi durum negatif enerjinin dışında başka bir şey meydana getirmez.   

        Hz. Mevlana şöyle der : “ Büyük akıl sahipleri fikirleri konuşurlar. Orta akıl sahipleri olayları konuşurlar. Küçük akıl sahipleri ise kişileri konuşurlar.” O zaman nasıl bir muhatabımız olması gerektiğini iyi düşünün. 

       

       Peygamberimiz (SAV) :  “Allah (cc) bir kulunu severse, o kuluna sevdiği işleri yaptırır. Allah (cc) bir kulunu severse, O’na sevdiklerini sevdirir. Allah (cc) bir kulunu severse, O’nu dinine hizmet ettirir.  Allah (cc) bir kulunu severse, kusurlarını o’na gösterir.  Allah (cc) bir kulunu severse, sevgisini kalbine koyar. Allah (cc) bir kulunu severse, düşmanlarından nefret ettirir.”