Geçen yazılarımda İsmet Paşa’nın büyük mücadeleler sonucu Lozan Antlaşması’nı kabul ettirdiğini, Lord Curzon, bugün alamadıklarımızı zamanı gelince alacağız, dediğini yazmıştım. Lord Curzon’ın Lozan’da cebine attığı bir diğer sözü de şuydu : “Ben onlara (Kürtlere) alfabe verdiğim gün görürsünüz.” Aşağıda sıraladıklarımı, yani o gün alamadıklarını bugün alıyorlar! Lozan Antlaşmasında dondurulan tüm istekler bugün çözülüyor. Bakalım mı?

Lozan’da İsmet Paşa Lord Curzon ile Ermeni sorununun kapatılması için anlaşır. Ancak, Lord Curzon'un sözü, tövbesi bir gün bile sürmez. Ertesi günkü görüşmelerde Ermeni sorununu birkaç sözcük ile de olsa yine gündeme getirir. İsmet Paşa sözünde durmayan Curzon'a çok bozulur. Görüşmeler bitince, İsmet Paşa, toplantıyı yöneten Curzon'a bir çift söz etmek ister. Curzon koluna girer. "Paşam" der "Şu Ermeni sorununa bu kadar cenaze törenini çok mu görüyorsunuz?" der.

Aradan 88 yıl geçti. Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya'da anma törenleri düzenleniyor. ABD'de seçime hazırlanan adaylar, Ermenilere söz veriyorlar, "soykırımı tanıyacağız" diye. Bizimkiler ne mi yapıyor? "Ermeni Soykırım Tasarısı"nı kabul eden ülkeleri korumak için asker gönderiyor."  Örnek mi? Lübnan! İnönü Lozan Konferansı'na bir muhtıra vermişti. Bugün ise başkaları Türkiye'ye muhtıra veriyor.

10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen Vakıflar Yasası Meclis tarafından yeniden görüşülüp daha önce kamuoyunda büyük gürültü koparmış olmasına rağmen “AB istiyor diye” 2008’de TBMM’den sessiz sedasız geçirildi. Türkiye’yi büyük yükümlülük altına sokacak olan yasanın çıkarılması “Türkiye’deki azınlık vakıflarının bağımsızlığını ilan etmesi” anlamına geliyor. Ülkede yeni vakıflar kurulacak. Lozan'ın bir sayfası daha koparılacak.

Düyun-u Umumiye, Türk Tarihinin en onur kırıcı konularından birisidir. 1853 Kırım savaşı sırasında Osmanlı Devleti İngiltere ve Fransa’dan ilk kez borç alır. Padişahlar ve sadrazamlar   "borç yiğidin kamçısıdır" deyip sonraki yıllarda da borç almaya devam ederler. Ancak bir zaman gelir, bırakın borcu ödemeyi faizlerini bile ödeyemez duruma gelirler. Bunun üzerine Avrupalılar kendi alacaklarını kendileri tahsil etmek için Osmanlı Devleti’nde Düyun-u Umumiye’yi kurarlar. Bu kurum Osmanlı Devleti’nin bazı gelir kaynaklarına el koyar. Açıkçası Osmanlı maliyesi Avrupalıların eline geçer. İsmet Paşa, o borçlar konusunda TBMM'de şöyle der: "TBMM Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan o borçlardan payımıza düşeni ödeyecektir." O borçları, bugün birilerinin "80 yılda ne yapmışlar?" dediği kişiler öder. 1950’den sonra da, bugün de Dünya Bankası'ndan, İMF'den borç alınıyor. Merak ediyorum, bu borçları, çocuklarımız torunlarımız nasıl ödeyecek?

Uluslararası sömürü düzeni ne yazık ki sona ermedi. Lozan Antlaşması’nın geçerliliğini bu güne dek özenle korumaya çalıştık. Acaba bundan sonra koruyabilecek miyiz? Emperyalizmin temsilcileri ne acıdır ki Sevr’i diriltmeye, Lozan’ı delmeye çalışıyor.

O günkü ödünsüz dik duruş karşısında çaresiz kalan, isteklerinin yazılı olduğu kâğıdı katlayıp ceplerine koyanlar, o gün başaramadıklarını bugün başarma noktasına gelebildilerse ve Lozan’ı yırtmaktan söz edebiliyorlarsa aynaya bakmanın zamanı gelmiş demektir. Dış güçlerin Kurtuluş Savaşı ve Lozan’da yenemedikleri Atatürk’ün resimlerinin kalkmasını, ilkelerinden vazgeçilmesini neden istediklerini Türk gençliği iyi düşünmelidir.

Lozan’a hezimet diyenler, bu ülkenin Lozan’dan önceki halini düşünsün. Musul, Batum, 12 Ada alınmadı diye Lozan’a hezimet demek, bu konuyu tartışmaya açmak bile bu vatana ihanet ve şerefsizliktir. Musul’u sizin çok güvendiğiniz, bizi arkadan vuran Araplar ile dini sömüren Şeyh Saitler yüzünden kaybettik. Bilir misiniz iş padişaha kalsaydı, kucağında büyüdüğümüz anamızı da, koynumuzda yatan eşimizi de, vatanımızı da alabilirlerdi. Namusumuz, camilerimiz kurtuldu, ezanlar susmadı. Kısaca Lozan ile ayakta duruyorsunuz.

Bir sonraki nesil bunları okusun. Lozan ile bu savaşın bitmediğini, asıl savaşın içimizde sürdüğünü anlasınlar. Atatürk’ün 1927’de Gençliğe seslenişini, 1933 Bursa Nutkunu, 10.Yıl Söylevini hiç ama hiç akıllarından çıkartmasınlar: Lozan hem Tapumuz, hem de Tabumuzdur! O’na kesinlikle dokundurtmasınlar!

Saygılarımla hoşça kalın.