Ergün ÇELİK
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 18 Mart 2016 tarihinde okunan hutbenin konusu Çanakkale Zaferi’ydi. Tire Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri, okunan Cuma hutbesinde Atatürk’e hiç yer verilmemesini kasıtlı buldukları gerekçesiyle Tire Müftüsü Şaban Şadan’ın makamına giderek bu konudaki şikayetlerini dile getirdi. Atatürkçü Düşünce Derneği Tire Şubesi Başkanı Murat Özan ve beraberindeki gurup, Müftü’nün odasına girerek konunun sebebini sordular. Tire Müftüsü her ne kadar böyle bir kastın söz konusu olmadığını söylese de verdiği cevap Tire ADD üyelerini tatmin etmedi. Tire ADD üyeleri beraberinde getirdikleri yaklaşık 20 imzalı kınama dilekçesini Tire Müftüsü’ne teslim etti. Dilekçelerin tesliminden sonra açıklama yapan Tire ADD Başkanı Murat Özan, açıklamarında şu ifadelere yer verdi;

“Çanakkale deyince “Milli Uyanış” aklımıza geliyor. Çanakkale deyince Mustafa Kemal Atatürk ve Şehitlerimiz aklımıza geliyor. 300 Bin insan Şehit oldu. Ama orada bir lider doğdu, Mustafa Kemal doğdu. Orada kurtuluşumuzun temelleri atıldı. 18 Mart etkinliklerinde camilerimizde okunan hutbelerde Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin geçmemesi bizleri rencide etti. Biz Türkiye genelinde müftülüklere giderek, niçin Atamızın ismi geçmiyor, niçin Mustafa Kemal’den korkuluyor şeklindeki dilekçelerimizi bıraktık. Bu dilekçelerimizin cevabını bekliyoruz. Biz bu işin takipçisi olacağız.Bize mantıklı bir cevap verilinceye kadar bu konunun üstünde duracağız” 


İşte İlçe Müftüsü’ne verilen o dilekçe;
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 18 Mart 2016 tarihli Cuma Hutbesi’nin konusu beklenildiği gibi “Çanakkale ve Birlik Ruhu”ydu. Günün anlam ve önemine uygun doğru bir tercih ve güzel bir başlıktı.
Hutbenin içeriğinde yer alan hususlar doğru olmakla birlikte, metnin tamamına bakılırsa ihmalin ötesinde, iyi niyet taşımayan, kasıt ve hesaplı bir zihniyeti çağrıştıran büyük bir eksikliğe sahip olduğu izlenimi de uyanmıştır. Şu nokta çok iyi bilinmelidir ki, inkar edilemeyecek en büyük gerçek; bu ülkenin zaferlerle dolu şanlı tarihinde, hutbede yer alan Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar gibi kelimeler telaffuz edilirken, göğsünü gere gere “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyebilen her Türk evladının aklına gelen tek ismin, Cumhuriyetimizin kurucusu “Mustafa Kemal ATATÜRK” olduğudur.
Sadece Türk Ulusu’nun değil, tüm dünyanın tanıdığı Mustafa Kemal ATATÜRK; İslam dinine layık olduğu önemi vererek, en fazla hizmeti vermiş bir liderdir. Bağlı bulunduğunuz ve her türlü hizmeti, bu kurumun imkanlarıyla gerçekleştirdiğiniz Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Atatürk kurmuştur. Kendi kutsal kitabının tek kelimesini bile anlamadan okuyan, bu nedenle de, dini siyasete alet etmiş iktidarların güdümündeki din adamlarının söylemlerini İslami Kurallar olarak öğrenmeye mecbur edilmiş, birlik ruhunu, umudunu kaybetmiş, hurafelerin esiri olmuş Anadolu insanına; İslamiyet’in gerçek yüzünü, güzelliklerini, Kuran-ı Kerim’i Türkçe’ye çevirterek göstermiş, insanlarımıza birlik ve beraberlik ruhunu yeniden kazandırmıştır.
Bugün dünyanın her yerinde, başta bağımsızlık savaşı vermiş bütün ulusların örnek aldığı, heykellerini diktiği, pullarında, paralarında yer verdiği, okullarında ders olarak okuttuğu ATATÜRK, Çanakkale deyince, birlik ve beraberlik deyince, Cumhuriyet tarihi deyince, İstiklal Harbi deyince olmazsa olmaz tek isimdir. Çanakkale savaşının tarafı olan düşman ülkelerin o tarihlerdeki tüm liderleri, Çanakkale Savaşında neticeyi lehimize çeviren ve zaferin baş mimarı olan kişinin Atatürk olduğunu tartışmasız kabul etmektedir.
Bütün bu gerçekler çok açık ve netken, en iyimser yaklaşımla bile büyük bir vefasızlık, düşüncesizlik ve aymazlık örneği göstererek metnin hiçbir yerinde Atatürk’e yer vermemek akıl alır gibi değildir. Bu husus Vatanını seven, tarihine ve bayrağına sevdalı her Türk evladını incitmiş, gazilerimizi yürekten yaralamış, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Yazıyı kaleme alanların niyet ve maksadını anlamak mümkün değildir, bu tavır normal karşılanmamalı, asla hoş görülmemeli ve hesap sorulmalıdır.
Türk Vatandaşlarının vergileriyle çoğu bakanlık bütçesinden daha fazla maddi imkanlara sahip Diyanet İşleri Başkanlığı, bu tavrını açıklamak ve varlığının sebebi olan Büyük Önderimize karşı vefasızlığının hesabını vermek zorundadır. İlçe Müftülüğümüz de, Tire Halkına bu hutbede yer alan büyük eksikliği gördüğünde ne yaptığını, İl Müftülüğü veya Din İşleri Genel Müdürlüğü veya Diyanet İşleri Başkanlığı’nın herhangi bir makamı ile konuyu paylaşıp paylaşmadığını ve gerçekten ne düşündüğünü çok açık ve net açıklamalıdır.
Müslümanlık ibadetin şeklinde ya da süslü sözlerde değil, iyi niyetli, temiz ve vefalı gönüllerde gizlidir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak bu yazıyı yazmamıza neden olanları şiddetle kınıyoruz.

Editör: Haber Merkezi