ARPAÇAY açıklamasını şöyle sürdürdü:
“2017 yılının ilk saatlerinde meydana gelen kahrolası İstanbul Reina saldırısı; terör ve terörizmle mücadele konusunun yeniden masaya yatırılmasını gerekli kılmaktadır.
Türkiye’de ve dünyada peş peşe meydana gelen terör saldırıları ve kayıplar giderek kanıksanmakta ve istatistiki rakamlara dönüşmektedir.
Benzer olayların ABD, Tunus, Almanya, Fransa gibi ülkelerde gerçekleştirilen saldırılarla benzerlikler göstermesi de, uluslararası işbirliğinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Diğer terör eylemleri yanı sıra Türkiye’de canlı bomba veya bomba düzenekli araçlarla yapılan saldırıların 2016 yılında 26’ya ulaşması ve bazı illerde birden fazla tekrarlanması (Örneğin İstanbul 6, Diyarbakır 7, Ankara2, Gaziantep 3), saldırıların halkın yoğun olduğu yerlere yönelerek can ve mal kayıplarının artmasını hedeflemesi ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur.
Basına akseden bilgilere göre 2016 yılında 317 ağır silah, 2.135 uzun namlulu silah, 2 150 el bombası, 289.836 kg. patlayıcı madde ve 641.617  değişik çapta merminin ele geçirilmesi, 29’u bombalı araç ve 472’si el yapımı bombası ile yapılmak istenen 492 terör saldırısının da önlenmiş olması işin vehametini göstermesi bakımından önemlidir.
Örgüt terörüne bireysel terörün eklenmesi terör ve terörizmle  mücadelede yeni bir sayfa açılması demektir.
PKK’sı, IŞİD’i, FETÖ’sü, DHKP-C’si veya hangi adı taşırsa taşısın karşımızdaki terör örgütleri birlik ve beraberliğimizi, vatanımızı, devletimizi ve demokrasimizi hedef seçmişlerdir.
Saldırıları kimin yaptığı ve yaptırdığı kadar saldırılar karşısında kimlerin ne ve nasıl tepki verdiğini değerlendirmenin de zamanı gelmiştir.


YENİ ÇATIŞMA ALANLARI YARATILIYOR
Eylem sonrası yapılan ilk açıklamalar bile düşündürücüdür. “Noel Baba kıyafetli kişi” olarak açıklama yapılması yeni çatışma alanlarının yaratılmak istendiğinin açık göstergesidir.
Sosyal medya hesapları ile,  yazılı ve görsel medyada yapılan kışkırtıcı veya tasvip edici paylaşımların terör üzerindeki etkilerini sorgulamak gerekmektedir.
Teröre karşı ortak tavır ve ortak dil geliştirmek önemlidir.
Terör ile mücadele sadece devletin işi olmaktan çıkmaktadır.
Bu itibarla terörle mücadelede vatandaşların, toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının bilgilendirilmesi ve mücadeleye katılımlarının sağlanması zorunlu hale gelmiştir.


Bölücü terör karşısında oluşan ortak tavır, dinimizi kullanmak isteyen terör örgütleri karşısında yeterince  oluşamamıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve üniversitelerin ilahiyat fakültelerindeki anlamsız suskunluk veya düşük perdeden açıklamalar içimizi acıtmakta, teröristlere güç vermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün görevini ne derece yerine getirdiğini sorgulamanın zamanı gelmiştir.
Sosyal medya, yazılı, görsel ve işitsel medya kadar kitap vitrinlerindeki önemli kısmı çeviri olan tahrik edici ve özendirici yayınların ayıklanması ve genel bir bilgilendirme sağlanması gençlerimizin ve geleceğimizin kurtarılması açısından önemlidir.
Her saldırının ardından lanet okumak veya kınamak sorunu çözmemektedir. 
Sorun güvenlik tedbirleri ile aşılabilecek kadar küçük çaplı değildir.
Geç olmadan, boy göstermeye çalışan ve dinimizi kullanan terör ve terör örgütleri yeni dış paydaşlar ve “yeni efendiler” bulamadan harekete geçmek gerekmektedir.
BASK olarak, yukarıdaki hususlar çerçevesinde kalıcı tedbirlerin alınması ve aydınlık beyinlerin yetiştirilmesi için tüm kurumları ile Devleti göreve çağırıyoruz.

Editör: Haber Merkezi