8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle açıklama yapan Eğitim Sen Tire Temsilciliği, Kadınlar Günü’nün tarihini anlatarak, anlam ve önemini vurguladı.

 

Ercan ÇELİK

 

Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Eğitim Sen Tire Temsilciliği Kadın ve Eğitim Sekreterliği tarafından yazılı olarak yapılan basın açıklamasında, kadınlar gününün derin anlamına vurgu yapıldı.

Sendikadan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“8 Mart 1857’de New York’ta bir dokuma fabrikasında çalışan 40 bin işçi, 16 saatlik işgününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artış yapılması talebiyle greve başlamıştı. 40 bin kadın işçinin örgütlediği bu grev o zamana kadar ki en kitlesel kadın eylemlerinden biriydi. Eylemi durdurmak isteyen polis kadın işçilere saldırmış, fabrika yönetiminin de desteğiyle binlerce işçi fabrikaya kilitlenmişti. Bu sırada çıkan yangında içeride kilitli kalan işçilerden 129’u yanarak can vermişti. Olaya ABD basınında neredeyse hiç yer verilmemiş, fabrika yönetiminin ve polisin tavrı halktan gizlenmeye çalışılmıştı. Buna rağmen, işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştı.

    Tarihçesine baktığımızda 8 Mart’ın kadınların mücadele günü haline gelmesinin ilk eylemi olarak Mart 1857’de Tekstil işçisi kadınların yaptığı grevi görüyoruz. Yaklaşık elli yıl sonra 1908’de yine tekstil işçisi 15.000 kadın oy hakkı, çalışma saatlerinin azaltılması, çocuk işçi çalıştırılmasının yasaklanması gibi taleplerle yürüdüler. Sloganları “Ekmek ve Güller”di. Ekmek ekonomik adaleti ve güvenceyi Gül ise daha iyi yaşam koşullarını simgeliyordu.

     1975 de BM’nin 75-85 yıllarını kadın on yılı olarak kabul etmesinin ardından, 1977 16 Aralık’taki genel kurulda yılın bir gününün Birleşmiş Milletler Kadın Hakları ve Barış günü olarak kutlanmasını karar altına aldı.

    Eğitim Sen olarak, kadın merkezli emek,  demokrasi ve barış mücadelemizin, örgütlülük ve dayanışmayla elde edebileceğimiz kazanımlarımız ve haklarımız için gösterdiğimiz çaba ve direncin sembolü olan 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında bu yıl yine alanlarda olacağımızı, meydanları ve işyerlerimizi boş bırakmayacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Dayanışmayı küreselleştirerek, farklılıklara saygıyla birlikte eşitlik için;

Savaşlar, anti demokratik politika ve programlar, kadına yönelik şiddet ve kadın emeğinin değersizleştirilmesine karşı,

Eylemimiz farklı coğrafyalarda yaşayan kadınlarca verilen mücadelenin nasıl ortaklaştığının bir göstergesi olacaktır.

  Artan kadına yönelik şiddet, istismar, taciz ve tecavüzlerle, failleri koruyan ve şiddeti meşrulaştıran erkek egemen sisteme razı olmamız, itaat etmemiz istenmektedir.

  Doğanın, emeğin ve üretim araçlarının gaspı, kadınların bedeni ve yaşamı üzerindeki tahakkümü, şiddet ve militarizm işler kılıyor; bunun sürekliliğini sağlamanın önemli bir yoluysa mücadelelerin suç sayılmasıdır.

   Tüm muhalefete rağmen cebren kabul ettirilmek istenen bir iç güvenlik yasası, ülkede barış ve demokrasi sağlamak için bir türlü harekete geçmeyen iktidar, her gün akıllara zarar açıklamalar yaparak kadın üzerinde kurulan tahakkümü meşrulaştıran politikacılar eril şiddettin farklı biçimleri olarak karşımıza çıkıyor.

   Kadının esnek ve güvencesiz çalışmasının önünü açan düzenlemeleri biz kadınlara “müjde” olarak yutturmaya çalışan, rantı her şeyin üstünde tutan ataerkil kapitalist akıl bizi eve hapsederek, anneliğe teşvik paketleriyle yeni ucuz işgücü oluşturmayı hedefliyor.

   Çünkü biz siyasetin erkek yapısıyla perçinlenen tüm bu saldırılara karşı, emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz ve özgürlüğümüz için örgütleniyoruz!

  “Güvenlik paketi”yle hepimizi baskı altına almaya çalışan erkek akla meydan okuyor; 8 Mart’ı tüm kadınların kendi rengiyle, kararlılığı ve coşkusuyla, alanlarda kutlayacağız. Çünkü biz geçmişten bugüne sürdürdüğümüz mücadeleyi evlerimizden, işyerlerimizden meydanlara taşımaya devam ediyoruz. Haktan, emekten, barıştan yana olan ve bu yolda mücadele eden tüm kadınların günüdür 8 Mart.

Yeryüzündeki tüm kadınlar özgür oluncaya dek, mücadeleye devam edeceğiz.”

Editör: Haber Merkezi