7 Hazirandan 1 Kasıma ne değişti de % 41 olan oy oranı % 49,5’a çıktı? Düşünmeye bununla başlayalım. Diyeceksiniz, AKP strateji değiştirdi, PKK’nın üstüne gitmeye başladı. Peki yıllar boyunca kol kola oldukları Apo ve HDP ile, operasyonları yasakladıkları PKK ile birden neden düşman oldular? Ben söyleyeyim: “Seni başkan yaptırmayacağız.” sözü üzerine. Başkanlık için onay verilseydi terör üzerine gidilecek miydi? Kesinlikle hayır. Çözüm süreci komedisi devam edecekti. 1 Kasımdan sonra 400 şehit haberi gelecek miydi? Şehit ailelerinin evlerine ateş düşecek miydi? Yine hayır.

Şimdi sorum size: “Ey % 49,5. Bu olanlardan dolayı mutlu musunuz? Ülkeyi yeniden bu iktidara ellerinizle verdiğiniz için vicdanınız rahat mı? 1 Kasımdan sonra dedikleri gibi terör sona erip istikrar başladı mı? Yaşamınız nasıl gidiyor? O ateş sizin ocağınıza düşseydi yine aynı fikirde mi olacaktınız? Sayenizde artık şehitler ölüyor, vatan bölünüyor. Eşlerini, babalarını, evlatlarını umutla bekleyen kadın, çocuk ve ana babaların geleceklerini siz öldürdünüz. Umutla uyanmanızı bekledik, uyanmadınız. Belki bundan sonra utanırlar, dedik, utanmadınız. Şimdi yarattığınız bu eserinizle övünün artık.

İçim acıyor. Bu kaçıncı şehit haberi? Korkarım arkası gelecek. Eskiden ayda 3-5 şehit haberi gelirken şimdi her gün geliyor. Peki neden? Yandaş gazete yazdı: “YA BAŞKANLIK, YA KAOS.” Her gün onlarca şehit haberi geliyormuş, olsun. İlle de başkanlık. Neymiş? Talep halktan geliyormuş. Oysa başkanlık düşüncesi cumhurbaşkanı olmadan önce yoktu. O zaman 2 başlılık olmazdı! Cumhurbaşkanı işine karışmamalıydı! Ne zaman cumhurbaşkanı olunda, yetmedi. Başkanlık kampanyasını başlattı. Daha başkan olmadan neler yapıyor? Görmeyenin kör olması gerek. Ha bazı sivri zekâlılara göre hâlâ garibime hiçbir şey yaptırmıyorlar. Yargıyı yönlendiriyor, vali yardımcılarını, kaymakamları, muhtarları toplayıp onları hizaya sokuyor, yasa, mevzuat tanımayın diyor. Kendisi tanımıyor ya.

Allah aşkına nedir bu başkanlık tutkusu? Hadi başkan oldun diyelim. Ekonomi düzelecek mi? Terör, şehit haberlerinin gelmesi bitecek mi? Komşularımızla yine eskisi gibi dostça, barış içinde olacak mıyız? Yargı tarafsız olacak mı? İstihbarat örgütü olaylar olmadan önce önlem alacak mı? Ülkeye refah, mutluluk gelecek, kan, gözyaşı bitecek mi? İşsizlik sorunu çözülecek mi? Güneydoğuya örneğin Nemrut Harabelerine, Urfa Balıklı Göl’e korkusuzca, güven içinde gidilebilecek mi? Türk halkı birbirine kin gütmeden kardeşçe yaşayacak, bir terör olayını protesto etmek için yapılan saygı duruşu sırasında yaşamını yitirenler ıslıklanmayacak, yuhalanmayacak mı? Basın özgür olacak mı? ? İnternet, face ve twitter yasaklanmayacak, toplum olayları tam ve doğru olarak öğrenecek mi? Yoksa dünyada ABD’nden başka doğru şekilde uygulanmayan başkanlık sistemi sonrası önce halifelik, sonra padişahlık mı devreye girecek?

Başkanlık ABD’de uygulanıyor, ama nasıl? 1981’de göreve başlamasından yaklaşık bir ay sonra ABD Başkanı Ronald Reagan eşi ile Beyaz Saray’da akşam yemeğini yedikten sonra beklemedikleri bir sürprizle karşılaşır. Garson yemeğin hesap faturasını getirmiştir. Hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır. Yalnız yemekler değil, ağırladıkları kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları diş macunu, diş fırçası, temizlik, parfümeri, kuru temizleme hizmetleri gibi tüm kişisel malzemelerin ücreti de hesaba eklenmiştir. Hesabın büyüklüğüne şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye maaşından ödenmesi talimatı verir. Yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ABD Başkanları kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar. Buna kaldıkları bölümün temizlikçi, garson ve hizmetçi ücreti de dahildir. Başkanlık Afrika’da da uygulanıyor. Ama diktatörlük olarak.

Gelelim ülkemize. Başkanlık sistemi gelirse cumhurbaşkanı sarayın tüm masraflarını ödeyecek mi? Anayasaya bağlı kalacak mı? Yoksa şimdiki gibi rafa mı kaldıracak? Yargıya yine emir verecek mi? Hakim ve savcılara yine ya dediğimi yaparsınız ya da başınıza gelecekleri düşünün mü diyecek? Ben her şeyin en iyisini, en doğrusunu bilirim deyip kimseye söz hakkı tanımayacak mı? Şu andaki konumuna bir bakın. Cumhurbaşkanı o, başbakan o, meclis başkanı o, yüksek mahkemelerin başı o, genelkurmay başkanı o.

Biraz da son patlamaya değinelim. Allah ölenlere rahmet, ailelerine sabır versin. Gözyaşlarımızla ekranda izlediğimiz olaya neden olanları Allah kahretsin demekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Bu bir insanlık vahşeti. Açıklanan doğru ise 28 güzide hava subayı ve pilotumuzu yitirdik. Gazetenin dediği gibi başkanlık olmadı alın size kaos. Hem de başkanlık olana kadar. Sanki başkan olunca önleyecekler. Hani 1 Kasımdan sonra şehit gelmeyecekti? Gelenlere ne ad verelim. Adamlar İzmir’den çalıntı araba ile kaç il geçiyorlar, Ankara’nın göbeğinde bomba patlatıyorlar. Yollara 350 metre kablo döşüyorlar, MİT uykuda, iktidar uykuda. Çözüm haber alma özgürlüğüne sansür. Tamam, her şey çözüldü.

Son olarak milletin a.sına koyan Mehmet Cengiz’in Artvin’de kuracağı altın madenine yapılan direnişi destekliyor, yolları kapatıp direnişi engellemeye çalışanları şiddetle kınıyorum. Yeşile sahip çıkmazsak başımıza gelecekler belli. Saygılarımla hoşça kalın.