Son yıllarda tarım, toplumlar için nüfus artışına bağlı olarak önemli bir sektör niteliğine kavuşmuştur. Dünyadaki nüfus artışı ile birlikte günümüzde bazı ülkelerde görülen ve gelecekte diğer ülkelerde de ortaya çıkma riski bulunan açlık sorunu, toplumları tedirgin etmektedir. Bu durum, bir yandan mevcut ekilebilir alanlarda üretimi artırıcı yeni tekniklerin uygulanmasını, diğer yandan bugün için verimsiz kabul edilen toprakların da üretime açılarak, tarımsal ürün üretim hacminin artırılması mümkün hale getirmiştir. Böylece tarımsal üretim teknolojilerinin artırılması ile mevcut üretimi 5-6 kat çoğaltmak mümkün olabilmektedir

Uzmanların görüşleri; 21. yüzyılda gıdanın stratejik konumda olacağı, artan dünya nüfusunun beslenme gereksiniminin karşılanması bakımından gıda üretimi yönünde, vazgeçilemez üretim faktörlerinden birisinin toprak olduğu saptaması, ülke topraklarının yetenek ve niteliklerinin belirlenmesi ve arazi kullanım planlamasının yapılmasını zorunluluk olarak ortaya koymaktadır (Anonim, 2000). Toprak kaynakları sınırlı olduğundan istenilen düzeyde ihtiyaç duyulan tarımsal üretim artışı; ancak birim alandan sağlanan verimin artırılmasının temini ile mümkündür. Birim alandan sağlanan verimin artırılması; teknoloji seviyesi, üretimde kullanılan tohum, gübre, ilaç, sulama vb. girdilerin miktarı ve kalitesinin yanı sıra, tarımsal bünye ile de yakından ilgilidir. Tarımsal bünyedeki yapısal bozukluklar verimi azaltıcı tesirlerde bulunduğu gibi, verimi artırıcı tedbirlerin alınmasını da engellemektedir. Bu nedenle tarımsal bünyenin ıslah edilmesi hususu ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de tarım işletmelerinin çoğunluğu yeter büyüklükte olmadığı gibi, tarım toprakları çok parçalanmış ve verimli biçimde işlenemeyecek duruma gelmiştir. Parçalılık ve dağınıklılık nedeniyle tarımsal yapıda görülen bozukluklar verim üzerine olumsuz etki yaptığı gibi verim artırıcı önlemlerin alınmasını zorlaştırmakta ve maliyetlerin yükselmesine de neden olmaktadır. Sermaye veya işgücü sıkıntısı içerisinde bulunan tarım işletmelerinden bir bölümü arazilerin tümünü işleyemedikleri için, bir bölümünü kiracılık ve/veya ortakçılık yoluyla işlemektedirler. Bu durum, arazilerin kullanma yönünden parçalanmasına neden olmaktadır. Ayrıca kentlerde oturup köydeki arazilerin bir bölümünü veya tamamını kiracı ve/veya ortakçıya verenler de parçalanmada etkendirler

“Kanuna rağmen, tutup da tarım arazilerinin imara açılması, tarım arazilerinin kaybolması bana göre cinayettir, ihanettir. Çünkü, dünyada verilen savaşın hepsi gıda ile ilgili. Gıdada güçlü olan kazanacak. Tarım arazilerinin imara açılmasını son derece tehlikeli, yanlış ve taraflı görüyorum. Buda kapitalizmin oyunudur.” 

Tarım topraklarımız için en temel ve devam etmekte olan sorunun hiç şüphesiz tarım arazilerin amaç dışı kullanımı olduğuna dikkati çeken yetkili , açıklamasında şu görüşlere yer  vermekdedir.
“Tarım arazilerinin nüfusa bağlı olarak giderek azalması nedeniyle gelecekte yaşanması muhtemel açlık tehlikesi, tarım arazilerinin korunması ve etkin kullanımının sağlanmasının ne kadar gerekli ve önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Tarım topraklarının verimliliğinin artırılması suretiyle, tarımsal üretim belli bir noktaya kadar artırılabilir. Ancak belirli bir miktardan sonra, tarımsal üretimi artırmak, tarım alanının artırılmasıyla mümkündür.

Toprağın önemini anlayan ülkeler, artan gıda talebinin karşılanmasını, çevre ve tarımın sürdürülebilir olmasını sağlamak için tarım politikalarını yeniden şekillendiriyorlar.”

Türkiye’de de kentsel yapılaşmanın, iyi nitelikli araziler üzerinde yoğunlaştığını, tarım yapılan alanların daha düşük nitelikli arazilere doğru kaydığını belirten Bayraktar, “Hatta ülkemizde sanayi, çoğunlukla iyi nitelikli üretken araziler üzerinde kurulmuştur. Endüstriyel kuruluşların çevresindeki şehirleşme olgusu gelişmiş, üstün vasıflı tarım arazileri azalmış ve niteliklerinin bozulmasına neden olmuştur. Birlik olarak birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin imara açılarak, bu alanlarda sanayi ve yerleşim yerleri yapılmasını tam bir felaket olarak nitelendiriyoruz” dedi.
Yetkililerin bu tür açıklamaları bizleri düşündürmelidir. 

"YEŞİL TİRE- TÜRKİYE , TEMİZ ÇEVRE , GÜRÜLTÜSÜZ ŞEHİR  , HUZURLU KENT VE SAĞLIKLI İNSAN İÇİN EL ELE"