Bu başlığı atmamak için çok uğraş verdim, ancak hak ettiler deyip yazdım. Ne istiyorsun sana bu ülkeyi kurtarıp özgürce yaşamanı sağlayan insandan? Neden saldırıyorsun o yüce varlığa? O ki senin o dönemde yaşayan ninelerini Yunan askerinin tecavüzünden kurtarmış. O ki bugün sana o yazdığın satırları yayınlama olanağı yaratmış. O ki camilerinde ibadet etme özgürlüğünü sağlamış. Hepsinden öte bağımsızlığını kazandırmış. Sen ne yapıyorsun? O çöplüğünden “Zulüm 1938’de son buldu” diye kinini kusuyorsun. Atamın kurduğu ülkede barınıp ona hakaret edecek kadar nankör ve yobazsın. Mustafa Kemal’in askerleri olarak size inat, Atamızı ve Cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşatacağız. Boşuna heveslenmeyin. Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açan cumhuriyet baş savcıları neredesiniz? Atılan tweetleri takip edeceğinize bunları izleyin. Bunların hesabı bugün sorulmazsa günü gelince sorulur elbet. Akit gazetesini şiddetle kınıyorum.

BALKON KONUŞMASI SİZLERE ÖMÜR

Geçen hafta birçok olaylara tanık olduk. Hemen başbakanın 2 Kasımdaki balkon konuşması aklıma geldi. Ne demişti Davutoğlu: “Bugünden itibaren kaygı ve endişe yerini umuda bırakmıştır. Herkesin hukuku güvence altındadır ve 78 milyon vatandaşımızın hukuku mutlak suretle korunacaktır. Türkiye daha güzel, muktedir, şefkatli, güçlü olacaktır. Husumet, nefret ve şiddet dili kaybedecek, Türkiye demokrasiyle özgürleşmeye, kalkınmaya, büyümeye, gelişmeye devam edecektir.” Ancak görüldü ki daha üzerinden bir hafta geçmeden eski düzen devam ediyor. Yanlış uygulamalar hız kesmiyor. Bazılarınız dur bakalım dün bir, bugün iki diyecek. Ancak hata üstüne hata yapılması balkon konuşmasının havada kalacağını şimdiden belli ediyor. Sayın Davutoğlu bazıları sizin balkon konuşmasını tam olarak anlayamamış. Fotokopi yapıp bir kez daha tüm birimlere açıklamalı olarak gönderin. O zaman belki anlarlar.

Önce bir çifte standarttan bahsedeceğim. Geçen hafta Manisa’da cemaate yönelik operasyonda gözaltına alınan “türbanlı bacıları”na kelepçe takılması toplumda büyük öfke uyandırdı. Yandaş medya bile tepki gösterdi. Tepki doğru idi. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 13. Maddesinde “Gözaltına alınan kişinin kaçma şüphesi, başkalarına ya da kendisine zarar verme olasılığı varsa” kelepçe takılabileceği belirtiliyor. Ancak gözaltına alınan IŞİD elemanlarına kelepçe takılmaması ilginç. Gezi olaylarında örneğin başı açık gençlerin, kızların nasıl yerlerde sürüklendiğini, nasıl coplandığını, nasıl kelepçelendiğini hepimiz biliyoruz. Hele bir de polisin YÖK’ü protesto eden bir kız öğrencinin iki polisçe yerde çuval sürür gibi merdiven ve kaldırımlardan sürüklenerek götürülmesini ekranda görünce kanım dondu. Bu nasıl bir iştir? Hani nefret ve şiddet dili kaybedecekti? Ve yandaş medya bu kez niye ayağa kalkmadı. Bu kızımıza yapılanlar türbanlı bacılarına yapılanlardan daha mı hafifti?

Gelelim sonrasında Manisa valisinin sözlerine: "Hukuki süreçte suçluluğu sabit olmayan hiç kimsenin, hele toplumda çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayanların, şartları oluşmadan böyle bir işleme tabi tutulmaları her kademede üzüntüyle karşılanmıştır.” Beyefendi güya yapılanları kınıyor. Aslında bu beyninize saplanmış. Size göre başı açık bayanlar potansiyel o... Siz milletin değil iktidarın valisisiniz. Sonradan özür dilemiş ama yetmez hemen istifa etmeli. Yalakalık olsun diye yaptın, ama geri tepince her zamanki gibi fıtratınızda olan kıvırma yolunu seçtin. Bu zata ne olacağını söyleyeyim. Merkeze alırlar, bir süre sonra unutulunca da bir ile vali atarlar.

Zamanında çok başarılı(!) Aile Bakanlığı yapan şimdi AKP’li Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin 1 Kasım seçimi sonrası İzmirlileri rahatlatan bir söz söylemiş. Çok bilmiş bayana göre “7 Haziran Uhud, 1 Kasım Hendek Savaşı” imiş. Bunlar 7 Haziranı kaybettiler ya o zaman AKP’ye oy vermeyen %  59.17 Uhut Savaşı’ndaki kafirler oluyor. Yani artık “gavur” yalnız İzmir değil. Sayın Davutoğlu, bu sözleri duydunuz sanırım. Tepki verdiğinizi sanmıyorum. Ancak Fatma Hanım balkon konuşmanızı anlamamış. Siz de sözünüzün arkasında olup bir zahmet balkon konuşmanızı hatırlayın, hatırlatın.

Bir diğer konu. Ülkede hukuk bitti dedik, inanmadınız. Cumhuriyet gazetesinin bir bayan muhabiri, İstanbul’daki TOKİ konutlarının bazı hakim ve savcılara değerinden 66 bin(milyar) TL indirimli satıldığını yazınca “Kamu görevlisine hakaret” suçundan 23 yıl hapis istemiyle yagılanmaya başlamış. Bakalım mahkeme ne karar verecek? Olay doğru mu diye araştıracaklar mı? Göreceğiz.

Hatırlarsanız Davutoğlu “Basın özgürlüğü ve entelektüel özgürlük benim için kırmızı çizgidir” demişti. Bu özgürlük hemen kendini belli etti. Bu sözlerin üzerinden daha 24 saat geçmeden Zaman gazetesi basıldı. Ardından Samanyolu TV grubu kanalları Türksat uydusundan çıkarılıp yayınları kesildi. Yine Antalya’da geçen hafta sonu başlayan, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu'ndan oluşan G 20 zirvesine muhalif medya(Sözcü, Zaman, Aydınlık grubu) çağrılmadı ve alınmadı. Buna ABD Dışişleri Bakanlığı Daha önce dediğimiz gibi, Türkiye’de medya ve hükümeti eleştiren diğer kurumların hedef gösterilmesi gibi sıkıntılı örnekler konusunda endişeliyiz.” diyerek tepki gösterdi. Başbakanın o sözleri daha önce üzeri kırmızı çizgiyle çizilenleri kapsamıyor anlaşılan. Saygılarımla, hoşça kalın.