Şehidim ben Tire’m, sokağının çocuğuyum unutma beni…Çocukken elimdeydi bayrağım, şimdi bedenime sarılı…Çocukken koydum yüreğime vatan sevdamı, şimdi benimle toprağa gömülecek...
         Unutma beni, unutma şehidini Tire’m!!! Gözlerimi sana açtım ben. Ben de dolandım sokaklarında çocuk sevdalı, aşık, hasret dolu, öfkeli…Ben de açtım kollarımı senin yiğitlik türkülerinde kartal gibi, efe gibi…
         Ben de dolandım Tire’m senin parkında bahçelerinde… Her mahallende  ayak izim var benim…Ben de uzandım yeşil Tire’m dalındaki zeytinine, ben de çektim ciğerlerime Kaplan’ın temiz havasını… Ağaçtan yere düşen turuncuna çok tekme savurdum aynı senin gibi…
          Çok gezdim eski mahallelerde, çok kaçtım kapıların tokmaklarına vura vura… Aynı senin gibi bağırdım anama bir bardak su için avaz avaz…Çok girdim yokuştan akan suyun içine paçamı sıvayıp…Aynı senin gibi ateş yakıp arkadaşlarımı topladım kestane başına, uçurtmamı saldım göklere özgürce…
       Belki aynı taşa çarpıp düştük sokakta, belki aynı yerden yaralandı da diz kapaklarımız dönüp bakmadık…Belki aynı maçta aynı sırada oturup ciğerimizi tüketircesine bağırdık Tirespor için…Aynı gazozdan çektik bir yudum belki; belki de aynı keşkeğe kaşık salladık be Tire’m…Aynı düğünde vurduğumuz olmuştur belki, efelenip dizlerimizi beni bağrına alan toprağa…Belki de aynı tesbihi hacıladık arkadaşımızdan, sabır çekme sevdasına…
          Belki aynı kıza sevdalandık mavi-yeşil gözlü…Aynı sinemadaydık, aynı sahneye paralandı yüreğimiz ama erkekler ağlamaz deyip aynı noktaya sabitledik gözlerimizi…Belki de aynı tavlaya attık zarları. Belki  aynı sokakların delikanlısıydık da kıyasıya kavga ettik dostluk için, kardeşlik için…
         Belki aynı sıralara oturduk, aynı hoca taktı da bizi sınıfta bıraktı…Aynı ite küfür salladık, aynı bardağa koydukta rakımızı, hasret şarkısına  sardık, tek tek öyle yuvarladık…Belki aynı manzaraya bakıp döktük içimizi, aynı manzaraya bakarken salladık elimizdeki taşı, yüreğimizdeki acıyı…
           Belki de Tire’m belki de en güzel günlerimi, en güzel yıllarımı sardım da al bayrağa sana geri döndüm…Toprağına kan bulaştı Tire’m, toprağına ben bulaştım, toprağına çocukluğum, toprağına ailem, toprağına ilk sevdam, toprağına hayallerim, umutlarım, toprağına ateşim, külüm, dumanım, rüzgarım, kokum, acım, çilem; toprağına, yandığım vatanım, ülkem, bayrağım Tire’m, toprağına ben bulaştım bennnn!!!
         Daha 29 yaşında, gencecik, ama ölüme yürüyecek kadar koca yürekli, anasının kuzusu, sevdası yüreğinde, bebem olsa nasıl olurdu diyen, kendini Suriye’de bulan, yıldızlarda dilek tutan, geceleri ıslık çalan, parkası sırtında, ayağında asker postalı, radyoda sevdiği şarkı, kartal gibi, efe gibi, vatan gibi, adam gibi, şerefimle, namusumla, içtiğim andımla, uğruna verdiğim canla, toprağına ben bulaştım Tire’m…
       Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun, Rabbim geride kalanlarına, sen Suriye’de iken eli yüreğinde, sesine, kokuna, ağzından çıkacak tek kelimeye hasret anacığına; sen Suriye’deyken haber başında oturan, her şehit haberine yüreğini paralayan, terliğini yerde görüp gözü yaşaran, senden gelecek habere yüreği titreyen babacığına; yolunu gözleyen hayaller kuran ağzından duasını esirgemeyen sevdiğine Rabbim sabırlar versin…
     İzmir’im, Tire’m bir kez daha toprağına kan bulaştı, bir şehit daha geliyor toprağının yaslı bağrına. Bu sefer “nasıl bilirdin P.Uzm.Çvş. Ayhan ELMACI’yı” diye sormayalım üç defa; “şehidim hakkını helal ediyor musun bize” diye soralım, bu acının artık son olması için dua ederken…