İnsanın bütün keyfi kaçıyor savaşlarda onbinlerce çocuğun telef olduğunu görünce, irkiliyorsunuz. İçiniz burkuluyor, canınız acıyor o hallerinden dolayı. Bütün duygularınız altüst oluyor, belki insanlığı bile sorgulamak istiyorsunuz. Fakat elden ne gelir, boğazınıza bir şeyler düğümlenir, yutkunamazsınız bile kalırsınız öylece. Savaşın çocuklarıdır işte onlar ellerinde şekerleriyle, oyuncaklarıyla, yanmış bedenleriyle ve yüzlerinde yarım kalmış tebessümleriyle ansızın yaşama veda etmek zorunda bırakılan, kaybolup giden savaş çocukları …

Evet, sırf emperyalistlerin dünyayı paylaşma ve sömürme planlarından dolayı bu uğurda katledilen çocuklardan söz ediyorum. Çünkü yok olup, yitip gidenler yarının gençleriydi, belki de yarının bilim adamlarıydı. Bilindiği gibi binlerce masum insan öldürüldü savaşlarda, ama beni en çok düşündüren dünyadan haberi olmayan daha yaşını bile doldurmamış bir çocuğa namluyu nasıl doğrultabildikleri. Öldürmek normal bir insanın yapacağı bir eylem değildir zaten. Yürümeyi bile öğrenemeden hatta daha dünyaya gözlerini bile açamadan ölümü yaşatıyorlar onlara. Oysa ki sadece sevgi ve şefkatten anlar bebekler. Bir parça sevgi veremediler ve yaşamı çok gördüler, verebildikleri tek şey ölüm oldu onlar için. Sonra gurur duydular, kutladılar bu acınacak hallerine, başarı saydılar bunu. Zalimlerin masumlar üzerindeki zulümlerinin başarısıdır bunlar. Yıktıkları yuvaların, katlettikleri insanların acılarından sevinç çığlıkları yaratan elleri kana bulanmış doyumsuz emperyalist kan emicilerden söz ederken nefretim içime sığmıyor. Çünkü elleri kana bulanmış cellattan başka bir şey değildir onlar benim gözümde. 

Sözde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ nde ve özellikle Çocuk Hakları Bildirgesi’ nde çocuk haklarına ilişkin birçok maddeden söz ediliyor ancak uluslararası kuruluşların daha en başta bu konuya seyirci kalması batı ülkeleri hakkındaki tüm iyimserliğimi silip götürüyor. Sözde yeni dünya düzeninde toplumsal adaleti sağlayıp, toplumsal yaşamın refahı için çaba göstereceklerdi fakat çağdaş düşünce sisteminde apayrı bir yol izlediler. Sadece kendi çıkarları uğruna insanların yuvalarını başlarına yıkıp geleceğin en büyük değerleri olan çocukları, umutlarını ve yarınlarını bir kalemde yok eden emperyalistleri kucakladılar, ortak oldular sevinçlerine göz yumdular. Bilgi çağında bu tarz akla mantığa sığmayan tutumlara ve çatışmalara tanık olunca insan dehşete kapılıp derin acılar hissediyor. Peki, bu savaşlarda öldürülen hiçbir sorumluluğu bulunmayan suçsuz insanların ve çocukların, hesabını kim verecek ?  Daha kaç kişi öldürülüp, evleri başlarına yıkılıp yersiz yurtsuz bırakılacak ?

Birer masum çocuk olarak dünyaya geldik, İnsan Hakları konusunda tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olarak doğduğu söylenir. Değişik eğitim, öğretim ve kültür seviyesine sahip olsa da toplumlar, aslında çocuklar duyguları ve vicdanları sevgi dolu ana şefkatiyle yoğrularak büyüdükleri bilinir. Sonra dünyanın en masum varlıkları olan çocuklar sözde kardeşliği, birliği beraberliği, başkalarının hakkını çiğnemekten kaçınmayı yani etik ve ahlaki değerleri öğrenirler eğitim alırlar okullarda. Zaman içinde büyüyen insanın düşünceleri ve fikirleri çatışmaya başlar, bu aşamada hele birde zihnine ve yüreğine kin ve nefret saplandı mı 

 kurtaramazsınız artık onu düşmanlık ve intikam duygusunun pençesinden. Ahlaki değerlerden, davranışlardan hızla uzaklaşır. İnsan saflığını ve tertemiz duygularını yitirdi mi, sarılıp sarmalandı mı kin ve nefretle, yüreği bir çocuğun ki kadar engin değildir artık. Haykıramaz insan sevgisiyle, bir çocuğun bakışlarındaki korkularını duygularını dahi anlayamaz. Onlar bir zamanların gözleri bahar bahar açan yürekleri sevgi dolu çocukları değildirler artık.

Her insanın fikri, ideolojisi sağlam temeller ve etik değerler doğrultusunda gelişmelidir. Tek bir dokunuşla on binlerce masum insanı anında yok edebilen şeytan icadı oyuncakların sevdalısı olarak yetişmemelidir. Başkalarının üzerinde egemenlik kurma aşkıyla yanıp tutuşarak, kin ve nefret duygusuyla, insanların yaşam alanının ve canlarının nasıl gasp edileceğini düşünerek yetişmemeli. Sınır tanımayarak, yasaları çiğneyerek başkalarının yaşam haklarını, doğal zenginliklerini gasp etme arzusundan bir an önce uzaklaşılmalı, insanlara yaşatılan acılar ve katliamlara bir an önce son verilmelidir. Başkalarının haklarını gözeterek adaletli bir biçimde yol izlenmeli, dürüst, saygılı ve savaşa karşı çıkılmalıdır. Çünkü biz insanlar, düşünüp mantık yürütebilen akıl yetisine sahip konuşabilen canlılardan sayılıyoruz. Biraz vicdan sahibi olup, içinde nefretle, kanla sulanmayan sevgi fidanları yetiştirmeli artık insan, yarının çocuklarının büyük bir sevinçle meyvelerini yiyeceği sevgi fidanları …

Günün birinde yıkılan duvarlar arasında kalmış cansız bendenler sizden hesap soracaklar, sizlere koşacaklar her şeye rağmen parçalanmış bedenleriyle barışı öğretecekler belki de. Çiçekler uzatacaklar şeker bile yiyemedikleri kopan elleriyle, mutluluklarına çapraz kurulmuş namluların ortasında kaldıkları için şikayet edecekler sizlere, yaptığınız saygısızlıkları ve zulümleri yüzünüze vuracaklar sıcak bir yuva isteyecekler belki de. Savaş çocuğudur onlar, dünyanın herhangi bir yerinde ansızın karşınıza çıkacaklar. Çünkü çocuklar öykülerde kaybolur, masallarda filizlenir, romanlarda kahraman olurlar.    

                                          
Gülümseyin ve her şeye rağmen dimdik durun direnin  ! …
Yarınlarınıza umut, savaşsız ve barış dolu bir dünya diliyorum çocuklar  !