Artık güzelim ülkemizde her gün ölüm korkusuyla burun buruna yaşamaya başladık. Şehit gelmeyen gün yok gibi, birileri "alışmalısınız" diyor ama Atatürk'ün ülkesinde biz buna alışabilir miyiz? Gelin birde bize sorun bakalım. Alışamayız, alıştırılamayız, kanıksattırılamayız. Her gün güzelim ülkemizin değişik değişik köşelerinde, hatta ülkemizin kalbinde bombalar patlamaya, karakollar basılmaya başladı. Bu patlamaların birer terör saldırısı olduğu açıktır. Bazı kaynaklar Ortadoğu'daki iç karışıklıklar nedeniyle gelen göçlerle ülkemize yüz elli bin teröristin girdiğinden bahsediyor. Bu teröristler kim olursa olsun, bu saldırılar kimler tarafından yapılırsa yapılsın lanetliyoruz ve biliyoruz ki bu saldırılar hepimize yönelik düzenlenen saldırılardır. Ancak atlanmaması gereken bir konu var ki ülkemizin çeşitli noktalarında peyderpey düzenlenen bu saldırılar artık organize saldırı olduğu ve bir merkezden yönlendirildiği noktasında açık vermiştir ve bizlere aslında düşmanın tek olduğu konusunda fikir sahibi yapmıştır. Bu saldırıların ülke bütünlüğüne ve birlik, beraberliğimize yapılan saldırılar olarak değerlendirmek artık mümkündür. Değerli kamuoyu dün Balkanlaştırılmayı göremedik lütfen bu gün Suriyelileştirilmeyi görelim.
       Artık terör olayları  güvenlik sorunu olmaktan öteye geçmiş. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkesi ve hatta devleti tehdit eden istihbarat zafiyetine dönüşmüştür. Bunun yanı sıra Petrol yağması ve Ortadoğu haritasının yeniden şekillendirilmesi uğruna, asırlardır milyonlarca insanın felaketini çıkarlarına kurban eden emperyalist mihraklar, her gün yeni piyonlarını sahaya sürmekten çekinmemektedir. Ne acıdır ki militanlarını Hassan Sabbah gibi ölüm makinesine çevirenler, Türkiye'nin her tarafında alenen cirit atarken sınırlarımızın dışında cereyan eden savaş. adeta sistemli bir organizasyon ile artık Türkiye'nin içine taşınmıştır.  Sınırları kevgire dönmüş, sokaklarında çetelerin kol gezdiği bir ülke görünümü Atatürk'ün ülkesi Türkiye Cumhuriyetine yakışmamaktadır. Devletin görevi bu tezgahı görmek, istihbarat tedbirlerini almak ve oynanan oyunu boşa çıkarmaktır. Ve Devlet; hangi cehenneme girmiş olursa olsun her suçluyu bulmak, kimliği tespit edilen canlı bombaları henüz patlamadan tutuklamak, vatandaşlarını korumak zorundadır. Hasılı kelam neticeye meram Devlet; devletliğini göstermek zorundadır. Artık Devleti temsil edenlerden beylik sözler, taziyeler, içi boş demeçler değil, icraat bekliyoruz icraat.

       Teröre karşı "AMA" "FAKAT" "LAKİN" demeden karşı durmak ortak hareket etmek tüm siyasi partilerin, Sivil Toplum Örgütlerinin görevi ve imtihanıdır. Buradan sivil toplum örgütlerine çağrıda bulunuyorum "Teröre pirim vermeyelim, birlik ve beraberliğimiz için, vatanın bütünlüğü için, dirlik ve düzenliğimiz için kenetlenelim."

        Bu güne kadar haince saldırılarda haince katledilen masum insanlarımıza ve güvenlik güçlerimize rahmetle anıyor, acılı ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, hepimize geçmiş olsun. Artık cenaze namazı kılmaktan bıktık, Devlet bu kanı bir an önce durdursun kılacaksak şükür namazı kılalım.