BU MASALDAKİ KİŞİ VE KURUMLARIN GERÇEK HAYATLA İLGİSİ VARDIR -:)

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde değilken; pireler berber, develer de tellal değilken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallamazken çok güzel, çok şirin bir şehir varmış.

Bu şirin şehrin; öylesine tarihî, öylesine ihtişamlı yapıları varmış ki görenler döner döner bir daha bakarmış bu yapılara. Çevre şehirlerin sakinlerine kıskançlıkla hayranlık arasında duygular yaşatan bu yapılar; şehri süsleyen, şehrin güzelliğine güzellik katan ziynetlermiş. 

Bu nâdide yapılardan biri de Bakırhan’mış. Bu han, şehre gelen bakır tüccarlarının konakladığı bir yermiş. Özgün halinde toplam elli üç odası bulunurken, daha sonra batısından bir cadde geçmesi nedeniyle, hanın güney ve batı bölümleri yıkılmış. Han, daha sonra işyeri olarak kullanılmaya başlanmış.
Yıllar içinde bu han; o kadar hor kullanılmış, o kadar yıpranmış ki etraflı bir tadilat, bir tadilat görmesi şart olmuş. Şehrin seçilmiş büyücüsü “Vakıflar” üstlenmiş bu işi. Halk sevinmiş. Alkışlamış. “Helal olsun, oyumuzun karşılığını veriyor.” demiş, tüm ahali. 

Oysa İhaleler hesabı başkaymış. Bu işler 2 paraya mâl olur, 4 paraya fatura edilir, aradaki 2 para da kırışılırmış. Artık öyle olmuş mu, olmamış mı kimse bilmez, bilemez. Sonunda “tadilat-tamirat büyüsü” yapılmış. Bakırhan’ın sahibi Vakıflar, üç otuz paraya vermiş dükkânları kiraya. Vermiş de n’olmuş? Tamirat–tadilat asıl ondan sonra başlamış. Kiracı esnaf aklının estiği gibi alüminyum çerçeveleri, paslı demirleri, yırtık pırtık brandaları döşemiş hana. Duvarların başına da “bela” etmişler mi ta”bela”ları… Han tekrar dönmüş yamalı bohçaya. Ne gelen ne giden, ne uyaran ne denetleyen, ne yasaklayan ne düzenleyen… Lütfü Paşa’nın Bakırhan’ı, esnafın insafına terk edilmiş. 
Hanları gibi sokakları da dillere destanmış bu şehrin. Özellikle ikisi: Sarıca Yusuf ve Çıra Pazarı. Bunlar da zamana yenik düşmüş. Yine tamirat-tadilat büyüsüne ihtiyaç duyulmuş. Ama bu sefer daha süslü, daha etkileyici, daha kuvvetli bir büyü yapılmalıymış. Ve bu büyü bulunmuş: “Kentsel Dönüşüm ve Sokak Sağlıklaştırma Büyüsü" 
Sarıca Yusuf’ta ve Çıra Pazarı’nda bu büyü nasıl mı yapılmış? 

Yollar kazılmış. Caddeler kapanmış. Ne gelen ne geçen… Esnaf aylarca mağdur olmuş, evine ekmek götürememiş. Çatıların kiremitleri değiştirilmiş. Sokak lambaları konmuş. Caddelere otantik taşlar döşenmiş. Kimse arabasını koymasın diye yol kenarlarına süslü püslü demir direkler dikilmiş. İl genel meclisinin  bu büyüsü halkın hoşuna gitmiş. “En azından eskisinden güzel oldu buralar.” demiş halk.

Gel gelelim, kısa bir süre sonra yetkililer sorumlular kurumlar kimlerse şehri yönetenler . Denetleyici adlı büyücü; aynı yere bir kara büyü yapmış. Hatta birçok kara büyü…
•Anlaşılmış ki aslında bütün çatı kiremitleri değişmemiş. Sadece, binaların saçaklarında görünen kiremitler –göstermelik- değiştirilmiş; ama bütün kiremitler değiştirilmiş gibi ödemeler yapılmış.
•Lambalar kırılmış, yenileri takılmamış.
•Otantik taşlar sökülmüş, etraf yine çamur deryasına dönmüş.
•Araba konmasın diye dikilen süslü demir direkler, bu sefer de araba konsun sökülüp hurdacılara satılmış.

Ve ne yazık ki bu şehirde hiç kimse büyücü denetleyicilerden hesap sormamış, soramamış. Kimse verdiği verginin, verdiği oy’un hakkını, ardını arkasını aramamış. 
Bakırhan öksüz, Sarıca Yusuf yetim, Çıra Pazarı garip kalmış. 
Büyücü denetleyici kimi insanların gözlerini, kimilerinin kulaklarını, kimilerinin de dillerini ve hepsinin paralarıyla oylarını alıp daha da güçlenmiş, daha da zenginleşmiş. 
Halk ise üçe ayrılmış: Körler, sağırlar ve dilsizler. 
Ama bu masal burada bitmeyecek.

Çünkü körlerin dilleri ile kulakları hâlâ duruyor.
Çünkü sağırların gözleri ile dilleri sağlam.
Çünkü dilsizlerin kulakları duyuyor, gözleri görüyor.
Gökten üç elma düşecek; üçü de başkalarının alnına kara sürmeyenlerin, haram yemeyenlerin, yalan demeyenlerin başına! Onlar erecek muratlarına, darısı bizlerin başına...
“Pervasız”ım, belki dilim kimilerine sivridir,
Dik başım kesilir; ama sanma ki bir gün eğilir, 
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Çektiğim elemleri bir ben bir de Allah’ım bilir.


Belediye  hizmet yapar. Düzenler , tadilat tamirat eder. Bilinçli bilinçsiz sonuçta yapar. İyi ve kötü .
Bedeli 3 tür 4 de  mal olur.  Belki rantlar vardır belki de yoktur  Neticede yapılır. Geçmişte İlçemizde yapılan çıra pazarı, sarıca Yusuf a yapılanlar gibi ,  Bakırhanı gibi veya diğerleri. Yer isim önemli değil

Yıllar önce  Bakırhanı yapıldı ne güzel bir yapı ne hoş bir mimari. Vakıflar verdi kiraya aldı parayı. Kiralayan kimse kafasına göre  alimunyum  çerceve , paslı demir , branda  kafasına göre  tadilat. ne denetleyen var ne kontrol. hele o   Ta" Bela " lalar  görüntü kirliliği.  Güzelim yapı iğrenç durumda.
Daha dün sarıca Yusuf , çıra pazarı yapıldı aylarca esnaf mağdur oldu. Sokaklar kapandı caddeler  kazıldı. Bitti  her ne kadar yapıldıysa. Sahtekarlık öylesine  yapan kimse yaptıran kimse. Kiremitleri uçlarını göstermelik değiştirdiler. Tümü değişmiş gibi paralar ödendi.. Sokaklar  ışıklandırıldı. Caddeler otantik döşeme yapıldı. Öyle veya böyle  oldu. Kötünün iyisi. İyide 2 yıl geçmedi lambalar  kırıldı. Döşemeler söküldü. Araba park edeceğiz diye  döküm babalar  dekoratif demirleri sökülmüş. Hurdacılarda satılmış. Bazıları esnaf almış atmış . 

Bunların denetimi kim yapacak .CIA mı ?  , NASA MI  ? , TÜRK HAVA YOLLARI MI?
ET BALIK KURUMU MU ?  KONSEYLER Mİ ? MUHTARLAR MI ?
Bir parça halkımız yapsa . Telefonla da bildirse . Bildirdiğine takip etse.
 Halkımız da duyarlı değil. İlgili kurumlara bilgilendirse. Kurum denetleyip Hızır ekip kurup arızaya anında yerine getirse de enkaz haline gelmese olmaz mı.?
Bunların bedelleri senden benden  bizden sizden alınan vergilerden değil mi?
Ortada yaşanmış kötü olay var. El ele verip bunun çözümünü aramak yerine suçu birbirimize atmasak. konuya kapatmasak. Sadece belediyeyi bırakmasak. Belediyede denetlese. Suçlulara cezalandırsa
Bu ülke bizim , bu kent bizim , bu insanlar bizim , gelecek nesil bizim.
"YEŞİL TİRE , TEMİZ ÇEVRE , GÜRÜLTÜSÜZ ŞEHİR , HUZURLU KENT , SAĞLIKLI İNSAN İÇİN EL ELE. "