Basın özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen, bir çok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Basın özgürlüğü, ülkeden ülkeye daha değişik şekillerde uygulanabiliyor. Özgür Basın, demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son derece önemli bir unsur olma özelliğini taşıyor ve insan haklarına dayalı ve demokratik bir toplumsal ve siyasal düzen özlemimizin gerçekleşmesi yolunda önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor. 
Ayrıca demokratik siyasetin oluşturulmasının temel koşullarından biri olan basın özgürlüğü denildiğinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi akıllara geliyor (İfade Özgürlüğü) Her 3 Mayıs'ta Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlanıyor. Bugün dünyada 63 ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Türkiye ise aralarında Nikaragua, Tanzanya, Kuveyt gibi ülkelerin yer aldığı ‘kısmen özgür’ ülkeler kategorisinde bulunuyor. Basın özgürlüğü alanında Finlandiya, Belçika ve İzlanda ilk üç sırayı alırken, Almanya da 17. sırada bulunuyor. Avrupa Birliği adayı Türkiye, Batı Avrupa ülkeleri arasında basın özgürlüğü alanında en alt sırada yer alıyor.  

Günümüzde Türk basınının özgürlüğü, her ne kadar kanunlarla hür ve sansür edilemez olarak garanti altına alınmış olarak görünse de, bu durum bazı kıstaslarla sınırlandırılmıştır. Ancak günümüzde medya daha çok devletin ve medya patronlarının kendi çıkarları doğrultusunda yaptığı kısıtlamalarla karşı karşıya kalıyor. Önce özelleşen ardından da tekelleşmeye başlayan medya kuruluşları, patronlarının istekleri ve çıkarları doğrultusunda yayın yapmak zorunda kalıyor. 
Medya patronlarının, sahip oldukları çok sayıda basın yayın kuruluşu aracılığıyla çok geniş kitlelere seslenebilme olanağının bulunması; basının özgürlüğünü kısıtlamakla birlikte halkın doğru ve eksiksiz bilgi almasını da engelliyor. Kendi şirketini veya yakın olduğu kişileri zarara uğratacak haberlerin yayınlanmasına izin vermeyen medya patronları ya da onlara bağlı genel yayın yönetmenleri yaptıkları haberlerin doğru olmasına özen gösterseler de her doğru haberin yayınlanmasını önlüyor. Böylece medya kuruluşları kamuoyunu bilgilendirme görevinden uzaklaşıyor ve güçlerini kullanarak patronlarının çıkarlarını korumuş oluyor. Medya patronlarıyla birlikte tekelleşen medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecek, medya gücünün çıkar amaçlı kullanılmasına hizmet ediyor. Medya patronları yayın kuruluşlarını sadece kendi çıkarları doğrultusunda kullanmıyor. 
Medya patronlarının ticaret yapıyor olmaları, basının desteğine her zaman ve sürekli ihtiyaç duyan “siyasetçi” arasında menfaat ilişkisi ortaya çıkarıyor. Siyasetçiye sağlanan medya desteğine karşılık, holdingin çıkarları da hükümet tarafından sağlanıyor. Medyanın tekelleşmesiyle basın, özgürlüğünü yitirerek, patronun ve iktidarın özgürlük anlayışına göre çalışıyor. Bu da dolaylı yoldan siyasetçilere bağlanıyor ve medya hem iktidarın hem de patronların etkisinde halkı yönlendirmiş oluyor. Medya patronlarının yalnızca ticaret kültürü olan iş adamları ve büyük bir tekelleşmenin söz konusu olması, gazeteciliği, iş adamlarının gazetelerini ticarethane olarak görüp daha çok para kazanma politikası haline getirmiştir. Durum böyle oldukça patronlar, gazeteleri halkın bilgi kaynağı değil de kendilerine para getirecek bir işyeri veya çeşitli siyasi ve benzeri konularda propaganda aracı olarak görmektedir.

Türkiye'de basın özgürlüğüyle ilgili bir diğer sorun ise baskı. İktidara muhalif yayınlar yapan medya kuruluşları üzerine de baskı yapılıyor. İktidara bağlı olmayan basının giderek daha fazla baskı altında olduğu herkes tarafından biliniyor.
Türkiye'de tutuklu veya yargılanan yayımcıların bulunması da basın özgürlüğünü sınırlıyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin (IPA), son raporunda "Türkiye'nin birçok politik reformu gerçekleştirmiş olmasına rağmen basın özgürlüğü ve gazetecilere uygulanan kısıtlamalar anlamında Avrupa Birliği'ne katılmaya hazır olmadığı" belirtildi.

Ülkemizde medyanın büyük bölümü, kendisini siyasal iktidara teslim edecek olan ticari faaliyetler içine girmiş durumdadır. Hal böyle olunca, basının (elbette ki medya patronlarının) kendisini sansür etmesi anlamına gelen bir “oto-sansür” ile karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Bugün Türkiye, basının kendisini sansür etmesi anlamında bir basın özgürlüğü ihlalini yaşamaktadır. 
Ülkemizde basın özgürlüğünü tehdit eden yasal ve yapısal pek çok engel bulunmaktadır. Basın özgürlüğü devlet tarafından yasalarla ve uygulamalarla sınırlandırılmaya ve kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Gazeteciler sadece fikirlerini ifade ettikleri için özgürlükleri kısıtlanabilmekte, basın çalışanları çok güç koşullar altında görevlerini yerini getirmeye çalışmakta, bu uğurda cinayetlere kurban gitmekte ve yıllarca mesnetsiz iddialarla cezaevlerinde yatmaktadır. Fakat diğer taraftan ekonomik ve teknolojik gelişmelerin de katkısıyla yapısal bir değişim geçiren medya belki de bunlardan daha tehlikeli bir biçimde kendi temel işlevinden uzaklaşmakta, belli grupların çıkarlarına hizmet eden araçlar haline gelmektedir. En önemlisi de kamuoyunda ; kendisine duyulan güveni kaybetmekte, belli güç odaklarının elinde sadece tek sesliliğin yaşayabildiği bir sistemin dayanağı olmaya doğru gitmektedir.

Kamuoyunu bilgilendirme, haber verme toplum bilincini güçlü kılma gibi bir çok görevi üstlenen gazeteciler çok zaman yel değirmenleri ile kavga eden Donkişot kadar çaresiz kalıyorlar. Habercilerin haber alma yolları böyle zorbalıkla, saygısızca kesilmeye devam ederse kısa bir zaman sonra ana haber bültenlerinde magazin haberlerini izlemeye başlayabiliriz.

Gündem teşkil eden konu her ne ise insanlar izlemek, okumak, dinlemek ister. Gazeteciler bu haberlerin peşinde koşarken görüntüledikleri kareleri yada yaptıkları röportajları anı olarak saklama peşinde değiller, amaç halka hizmettir. Kişisel hesabın olmadığı yerde kişisel saldırı ne kadar adildir? Özgür düşünen, özgürce söyleyen toplumun en belirgin  kanıtı basınıdır. Gazeteciler her zaman haberi yapılan kişiler, kurumlar ve iktidar tarafından tehditler almışlardır. Eğer ortada bir haber varsa ve bu kamuoyunu ilgilendiriyorsa kral olsan ne dilenci olsan ne, sadece habersin hepsi o kadar. Verilmek istenen gözdağı çok ucuz ve amiyane tekrar tekrar denenen asla hedefine ulaşmayan maksadı aşan bu cümleler yargılanmalı, engellediğin kişi basın mensubu yani haberci, daha açık bir dille yaptığı işte pek çok canını vermiş asla yılmamış asla vazgeçmemiş nefer. Herkes şunu bilmeli ki ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ.
Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın.