Yıllar önce yazdığım “Sinsi Devrim” başlıklı yazımda cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek cumhuriyet rejimini yıkmak isteyen Atatürk düşmanlarının adım adım neler yaptıklarını anlatmıştım. O dönem sinsice yürütülen bu propagandalar şimdi açıkça çekinmeden yapılıyor. Çünkü buna göz yuman, bizzat destekleyen bir iktidar görev başında. Şu günlerde Atatürk ve cumhuriyet hedef, Osmanlı ve bilhassa 2. Abdülhamit baş tacı.

Öncelikle belirteyim Osmanlıya kinim yok. Osmanlı Türk tarihinin bir parçası. Başlangıçta başarı ile yönetilen, döneminin şimdiki ABD’si olan bir Türk Devleti. Hem bilimde, hem askeri alanda, hem de ekonomik açıdan zirvede. Peki sonrası? Batıdaki gelişmeleri izleyememe, beceriksiz padişahlar, devlet adamları, çıkarcı din adamlarının yönetime müdahalesi, saray kadınlarının çekişmesi ve ekonomik açıdan yapılan gereksiz harcamalar devletin önce gerilemesine, sonra da dağılmasına neden oldu. Son dönemde Avrupa tarafından artık bir “Hasta adam” olarak görülen ve emperyalist güçlerin paylaşmak için ağızlarından salyalar akan çaresiz, ne yapacağını bilmez bir devlet haline geldi. Öyle ki savaşarak, zaferlerle kazanılan topraklar, kaybedilen savaşlar ve antlaşmalarla bir bir elden çıktı. Ve Mondros ile İtilaf Devletlerine “Buyur topraklarımdan nereyi istersen işgal et” maddesini imzaladı. Ardından Sevr ile toprakları paylaşıldı. İşgal altındaki İstanbul’da kukla bir padişaha “Anadolu’da küçük bir toprak parçası ile yetinin” dendi. Artık elde Musul, Kerkük, 12 Ada, Kıbrıs yoktu. Hepsi elden çıkmıştı.

Osmanlıya son anlarında bir kişi sahip çıktı: M. Kemal. Devletin ordu gönderemediği Trablusgarp cephesine gitti, orada halkı örgütleyip Derne ve Tobruk’ta İtalyanlarla başarılı savaşlar yaptı. Osmanlıyı kurtarmak için 1. Dünya Savaşı’nda cepheden cepheye koştu. Çanakkale’de düşmana geçilmez dedi. Ardından Suriye cephesine koştu. Halep’te İngilizleri durdurdu. Mondros kararları gereği silahların düşmana teslim edilmesine karşı çıktı. Padişah İstanbul’un anahtarlarını İngiltere’ye teslim edip ülkeyi terk ederken o Kurtuluş Savaşını zaferle sonuçlandırıp Lozan hazırlıklarındaydı.

Erdoğan’ın şu sözlerini hatırlayın: "Lozan Antlaşması yeni kurulan devletimizin tapusudur. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, anlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum."(24Temmuz 2016). "Bugüne dek Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer?"(29 Eylül 2016). “Türk Milleti Lozan ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr'i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir.”(24. Temmuz 2017). Bu sözlerden sonra ne anladığını AKP seçmenine soruyorum: “Lozan zafer mi? Hezimet mi?” Valla ben bir sonuca varamadım. Siz vardınız mı?

Şimdi İsmet Paşayı Lozan’da beceriksizlikle suçlayıp 12 Adayı, Musul ve Kerkük’ü verdi diyenler Lozan’a gitseydi bugün Yozgat-Sivas-Kayseri arasında bir topraklarımız olurdu. 12 Ada Uşi Antlaşması ile İtalyanlara geçici olarak 1912’de Osmanlı tarafından verildi, ancak İtalya Balkan Savaşları sonunda adaları topraklarına kattığını açıkladı. 2. Dünya savaşı sonunda da Yunanlılara verildi. Biz bu savaşa katılmadık, antlaşmada orada değildik. Bunun için bir bardak suda fırtına koparanlar, Lozan ile bize verilen, ancak bu iktidar döneminde Yunanistan’ın işgal edip silah deposu ve karargâha dönüştürdüğü 18 ada için niye feryat etmezler, anlamak mümkün değil. Hele 1926 Ankara Antlaşması ile bizim olan, askerimizin nöbet tuttuğu, bayrağımızın dalgalandığı Caber Kalesini anlı şanlı(!) Şah Fırat Operasyonu ile IŞİD’e teslim etmemizi zafer olarak adlandıran beyinlere söyleyecek söz bulamıyorum.

Beyler “Samsun’a çıkmakla kahraman olunur, Samsung’a çıkmakla değil.”15 Temmuzda büyük bir tehlike atlattık, kabul ediyorum da bunun baş suçlusu kim? Yıllarca kol kola çalıştığı, devlet makamlarına adamlarını yerleştirdiği iktidar. Şimdi 15 Temmuzu en büyük bayram ilan ettiler. Demokrasi Bayramı. Kutlayın, sözümüz yok. Ancak bir yerde durun. 15 Temmuz,  ne 19 Mayıstan, ne 23 Nisandan, ne 30 Ağustostan, ne 29 Ekimden ne de 4 Eylülden büyük değildir. Bu günleri kutlamaya engel olun, sonra 15 Temmuzu 3 gün kutlayın. İsyanım buna. 15 Temmuzda hangi düşmanı yendiniz? Kendi güçlendirdiğiniz canavarı. Bunun hesabını verecekler, CHP’yi Fetöcülerle işbirliği yapmakla suçluyor. Her yerden Fetöcü çıkar, Atatürkçülerden asla. Siz Fetö’yü alkışlayıp överken, cemaat yurtlarına, ışık evlerine öğrenci toplarken, biz Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Tire’de öğrenciler cemaat yurtlarına gitmesin diye 6 konukevi açtık. Şimdi de utanmadan beni, bizleri Fetöcülerle kol kola iş yapıyorsunuz diye suçluyorsunuz. Toplumu sürekli kandırma derdindesiniz.

Cumhuriyet değerlerini bir bir yok ediyorsunuz. Dediğim gibi sinsi devrimin son aşamasına gelindi. Ama asla sonuçlanmayacak. Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak sonsuza dek yaşayacak. Müfredatlardan kaldırsanız da, cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e her gün saldırsanız da bu devlete şeriat gelmeyecek. Anıtkabir yıkılmayacak. Asla izin vermeyeceğiz.

Saygılarımla, hoşça kalın.