“Varlığım Türk varlığına armağan olsun”
        Şunun şurasında seçimlere 2 haftalık zaman kalmışken. İşveren pozisyonundaki hükümet çalışanın zararını telafi etmek bir yana dursun, bunu bir fırsata çevirme çabası içerisine girmiştir.
        Tüfe verilerine göre Nisan ayı enflasyon oranı % 1,63, yılbaşından bu yana toplam enflasyon ise % 4,71’e ulaştı. Memur ve Memur emeklilerinin ise 2015 yılı ilk altı ay için %3 zam aldıklarını dikkate alacak olursak Nisan–2015 ayı itibariyle kayıpları % 1,71’ dir. Mayıs ve Haziran aylarında enflasyon artmamış olsa dahi memur ve emeklinin aylık kaybı 102 Lira ile 154 Lira arasındadır. Bura da Sarı Sendikanın altına imza koyduğu “TOPLU PEŞKEŞ SÖZLEŞMESİ” devreye girerek hükümete yasal dayanak oluşturmaktadır. Yani kayıplarımızın üstüne birer bardak soğuk su iyi gider.
        Peş peşe seçimlerin yapıldığı bu dönemde tam da sırası iken hükümetten hiçbir şeyin istenmediği, dahası 2014 yılı enflasyon farklarını bile sarı sendikanın hükümete ikramda bulunduğu bir toplu sözleşme örneği dünyanın hiçbir yerinde yok. Dünya sendikacılık tarihinde örneği yok. Bunun adı toplu sözleşme olamaz, olsa olsa  TOPLU PEŞKEŞ SÖZLEŞMESİ” olur. Memur ve emeklilerin kayıplarının önlenmesi noktasında, merhum ERBAKAN döneminde uygulanan eşel-mobil sistemi (Enflasyon farkını, doğduğu ilk ay ve ardından her ay ödeyen sistem) uygulanarak memurun ve emeklinin enflasyon altında ezilmesi önlenebilirdi. Ancak Yandaş ve Sapsarı sendikanın altına imza koyduğu sözleşme sayesinde bundan da memur ve emekli mahrum bırakılmıştır.

        Merhum ECEVİT’ in Başbakanlığı dönemindeki, enflasyon oranının maaş artış oranını aştığı ilk ay, enflasyon farkı yanında, yılda bir kez 2 puanlık refah payı ödeme uygulaması da iyi bir örnekti. 57 inci Hükümet döneminde uygulanan “enflasyon farkı + 2 puan refah payı” uygulaması,  2002’de toplu pazarlığa oturan yetkili sendikalar tarafından 75 lira karşılığında peşkeş çekilmeyip bütçe kanunlarından çıkarılmasına göz yumulmasaydı, şimdi memur maaşları geride kalan 13 yıl dikkate alınacak olursa, 13 x % 2 = % 26 oranında fazla olacaktı. Yani maaşı 2.000 lira olanlar 2.520 lira, maaşı 2.500 lira olanlar 3.150 lira ve maaşı 3.000 lira olanlar 3.780 lira alıyor olacaklardı. 

        Toplu pazarlıklarda sadaka ister gibi yüzde 3 veya yüzde 4 dilenen sendikalar sendikacılığın yüz karasıdır. Masadan kalkma cesaret, erdem ve kararlılığını gösteremeyen hiç kimse bizlere sendikacılıktan bahsetmesin. Dünyanın hiçbir ülkesinde ve tarihin hiçbir döneminde masaya hükümetle pazarlığa oturup temsil ettikleri kitlenin zararına anlaşma imzalayan sendika görülmemiştir. İktidar yanlısı sendikalar hükümeti zora sokmamak için bir şey istemez hatta hükümete ikramda bile bulunurken, iktidar karşıtı fakat başka siyası partilerin payandası diğer sendikalar da, ‘Hükümet az versin ki kızanlar çoğalsın, desteği azalsın!’ mantığı ile başta üyeleri olmak üzere çalışanların haklarını peşkeş çekiyor. Bunun adı sarı sendikacılık değildir de nedir? Sarı sendikaları aradan çıkarmadıkça hükümet ile toplu pazarlık yapılmasının hiçbir  anlamı, çalışanlara da faydası  yoktur. Sendikalar iktidarların veya siyasi partilerin değil çalışanların temsilcisi olmalıdır. 

        Bu noktada çözüm; ister iktidar, ister muhalefette olsunlar, tüm siyasi partilerden ve ideolojik mihraklardan bağımsız, gücünü sadece üyelerinden ve örgütlü gücünden alan bağımsız sendikacılıktadır. Bu gün varsak bunun için varız ve bu görevi üstlenmeye hazırız. Siyasetten bağımsız, her durumda hakkının aranacağından emin olmak isteyen tüm memurları Konfederasyonumuz çatısındaki Sendikalara ve Eğitim çalışanlarını da BAĞIMSIZ EĞİTİM-SEN’ e bekliyoruz. Gelin bize destek verin geleceği birlikte inşa edelim.
Hoşça kalın, sağlıkta kalın.