Benim sol görüşlü olduğumu biliyorsunuz. Sizleri bugüne dek eleştirdim. Gerçekleri görmenizi istedim. Ancak yazılarıma bakın size hiç hakaret etmedim. İktidar partisinin bugün takım tutar gibi parti tutan seçmeni var. Bunların oranı en fazla %35-40. Bu 3 aşağı, 5 yukarı olabilir. 7 Haziran seçimlerinde bu görüldü. Ancak yaratılan terörle, korkutma ile oylar yine arttı. Demek ki en az % 9-10 seçmen bilinçli.  Ben bu kesime, hatta beni anlayabilirlerse tüm seçmenlere sesleniyorum. LÜTFEN OKUYUN.

Yakında başkanlık ve anayasa değişikliği için halk oylaması yapılacak. Türkiye uçurumun tam kıyısında. Bakmayın birilerinin “Asıl başkanlık olmazsa Türkiye bölünür”, “Evet çıkarsa terör biter”, “Ya başkanlık, ya kaos” demesine. Bunları söyleyenlere “Siz terörü destekliyor musunuz? diye bir sorun. Madem terörü bitirmek bu kadar kolay niye şimdi yapmıyorlar? Neden onca yurttaşımızın, asker ve polisimizin ölmesine göz yumuyorlar? Bunca kişinin(hükümetteki bakanların) yapamadığını bir tek kişi mi yapacak? Elinde sihirli değnek varsa bunu neden şimdi kullanmıyor? Neden Bakanlar Kuruluna çözümü söylemiyor? Demek ki amaç, niyet başka. Evet, amaç yargılanmanın önünü kesmek, kendisini garanti altına almak.

Size başkanlık gelirse neler olacağını açıklamadan önce bir soru daha yöneltmek istiyorum. Bu dünya kimseye kalmayacak. Hepimiz ölümlüyüz. Erdoğan da buna dahil. Erdoğan’ı seviyor olabilirsiniz, onu başkan görmek isteyebilirsiniz. Peki, ondan sonrası? Erdoğan yerine Kılıçdaroğlu, bir HDP’li veya bir başkası başkan seçildi. Bunu da destekleyecek misiniz? Veya başkanlık sistemi halk oylamasında kabul edildi, ama seçimde Erdoğan değil de bir başkası başkan seçildi. Siz Erdoğan ve AKP’nin bunu kabulleneceğine inanıyor musunuz? Bu yasayı iptal etmek için harekete geçmezler mi? Ama hemen belirteyim iş işten geçmiş olacak. Çünkü seçtiğiniz vekiller, başkanı oradan indiremeyecek. Başkanın istemediği hükümet kurulamayacak. Ben ne Erdoğan’ın, ne Kılıçdaroğlu’nun veya kim olursa olsun bir başkasının bu koşullarda başkan olacağı bir anayasa istemiyorum.

Yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği değil, rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir elde toplandığı otoriter rejime geçiştir. Amerika’daki başkanlık sisteminde bile güçler ayrılığı var. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrı. Birbirlerini denetleme mekanizmaları var. Önerilen sistemde ise bütün yetkiler bir kişinin elinde toplanıyor. Bu bir başkanlık sistemi değil, açıkça, diktatörlük ve tek adam rejimidir. Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği bir dikta rejimdir.

Bugünkü sistemde yürütme yetki ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunda iken getirilen sistemde bu yetki sadece cumhurbaşkanına veriliyor. Başbakanlık, Bakanlar Kurulu kalkıyor. Bu günkü anlamda bakanlıklar kalmıyor. Cumhurbaşkanı hangi bakanlıkların kurulacağına kendisi karar veriyor ve bakanları da kendisi atıyor, istediği zaman bunları görevden alabiliyor. Yüksek mahkeme, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerini cumhurbaşkanı atıyor, yargıyı belirliyor. Tüm bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermiyor, sorumlu olmuyor. Kısacası herkese dokunuyor, ama kendisine dokunulmuyor.

Cumhurbaşkanı seçildi, ancak mecliste çoğunluk cumhurbaşkanı ile aynı partide değilse o zaman ne olacak? Ya kendi partisi çoğunluğu alana dek seçim yenilenecek ya da meclisi feshedecek. Bu yetki Osmanlıda 1908 Anayasasında II. Abdülhamit’e bile verilmemişti. Cumhurbaşkanı da, Meclis de halk tarafından seçiliyor. Hani hep beni halk seçti, diyordu ya, şimdi halkın seçtiği meclisi kapatma yetkisine ses çıkarmıyor. Zaten hükümetin hiçbir yetkisi olmayacak. Cumhurbaşkanını meclis denetleyemeyecek ve hesap soramayacak. Güvenoyu ve gensoru kalkacak.

Cumhurbaşkanı, yardımcısı ve bakanlar suç işlerse yargılanabilmeleri için önce mecliste 301 vekil soruşturma açılmasını isteyecek. Mecliste 360 vekil soruşturma açılmasına karar verecek. Sonra Yüce Divana sevk için 400 vekilin karar vermesi gerekecek. Bu oranlar sağlanamazsa işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların yargılanması mümkün olmayacak. Büyük Atatürk’e dahi bu yetkiler verilmemişti. Atatürk bütün milli mücadeleyi ve sonrasındaki devrimleri Milletin Meclisi ile birlikte yapmıştı.

Belki Bahçeli gibi “Bunları zaten yapıyor, resmiyete dökülsün” diyeceksiniz. O zaman kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri de oluyor, canlı bombalar da patlıyor. Onlar da resmiyete dökülüp yasal mı olsun? Bakın evet çıkarsa: anayasayla bir diktatör, padişah yaratırız. Demokratik rejim biter, otoriter rejim kurulur. Hiçbir vatandaşın, can, mal ve hukuk güvenliği, yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmaz. Ülkede zorbalık hakim olur. Bir kişi hem hükümet, hem meclis, hem mahkeme olur. Yasama, yürütme ve yargı tek bir elde toplanır. Cumhuriyetimizi, halkın seçtiği meclisi, demokrasiyi mezara gömer, Orta çağ krallığını, Osmanlıdaki padişahlığı yeniden hortlatırız. Hanginiz padişahlık döneminde yaşamak ister? Çok iyi düşünün ona göre karar verin.

Saygılarımla, hoşça kalın.