15 Temmuz Türkiye tarihinde bir miat olarak anılacak.
Artık hiçbir şey  eskisi gibi olmayacak ve olmamalı da..
Devletin yeniden restorasyonu ve dizaynını önümüzdeki günlerde hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Ancak bu restorasyonda dikkat edilmesi gereken husus hangi kriterlerle yeniden restotasyon gerçekleşecek?
Sadakata mı bakacağız yoksa liyakata mı?
Bu noktada 20 Nisan 2016 tarihli Kayseri Gündemdeki köşemde “Liyakat mı Sadakat mı?” başlıklı yazımı bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Zira yalnızca sadakat üzerine kurgulanan yapı maalesef ülkeyi bir uçurumun kenarına getirdi.
“Son günlerde çok sık kullanılan bir kelime..
Liyakat..
Kökeni Arapça.
Anlamı..
Yeterlilik..
Kıfayet.
Uygunluk
Yaraşırlık..
Peki liyakat nedir?
Kısaca kişinin bulunduğu konuma uygunluğu, yeterliliği, yakışır olmasıdır.
Liyakat kelimesi, en çok kamu alanında kullanılmakta.
Alandaki tanım itibarıyla, kişinin oturduğu koltuğu sadece fiziki özelliği ile değil zihinsel, sosyal tüm özellikleriyle doldurması olarak tarif edilir.
Yönetim biliminin can damarı “Liyakat ilkesidir”
Yapılacak görevler için en yeterli, donanımlı, vasıflı  insanı seçmenin adıdır Liyakat..
Bunun için “hamili kart!”, “Dayım olur!”, “Bizden!” “Bizim partinin elemanı”,” Bizim sendikanın üyesi!” ölçüleri ancak üçüncü dünya ülkeleri için geçerli kriterlerdir.
Dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce farklılıkları dikkate alınmadan kişilerin oturacakları koltukları belirlemenin adıdır “LİYAKAT!”
Eğer bir ülkeyi, bir kurumu iyi yönetmek istiyorsan…
Herkese açık imtihan sistemin olacak.
İmtihanlara koyduğun genel ve özel şartlar gerçekçi olacak.
Namzetler arasından ayrım gözetmeden, kabiliyetine uygun bir tercih sistemi kuracaksın.
Modern dünyanın kabul ettiği Liyakat sistemi literatürde “Merit system” olarak geçmekte..
İstihdam edilecek kişilerin dostluk, aynı partiden olma veya aynı siyasi görüşü paylaşma, soyluluk vb. ölçütlere göre değil, görevin gerektirdiği yeterlilik, nitelik ve yeteneklerin ölçüldüğü, aynı şartları taşıyan herkesin katılımına açık olarak yapılan sınav yoluyla belirlendiği sistemin adıdır Liyakat sistemi..
Yani Liyakat; kıfayetsiz muhterislerin sahip olduğunu öne sürdüğü bir özellik değildir.
Liyakat; adil, hakkaniyet ölçüleri içinde kimsenin itiraz edemeyeceği sistemin adıdır.
Liyakat, “Sosyal barışın” dinamiklerindendir.
Liyakat, İş hayatının kalbi ve ruhudur
Aksi..
Liyakatsızlık..
Yeterli olmadığı halde yer işgal etmek, “gasp”tır
Kul Hakkıdır..
Liyakatsız üzerine kurulan sistem merhametsiz, sorumsuz ve zalim bireyler üretir..
Bireyi hakim güç karşısında “Köle” ve “Kul” yapar.
Liyakatsızlık..
İşin ehline verilmemesidir..
Bu da kıyametin en önemli alametlerindendir..
Liyakat konusunu niye mi yazdım..
Hiç sadece eli kalem tutanların tarihi sorumluluğu diyelim…”
Liyakat sistemi tek başına yeterli mi?
Elbetteki hayır.
Bediüzzamanın ifadesiyle “Hüsn-ü zan ademi itimat”
Yani liyakatla getirdiğin adamın mutlaka, alımdan sonra güvenlik soruşturması getirilmeli ve güvenlik gerekçesiyle tehlikeli görülenlerin atama işlemleri iptal edilmelidir. Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinde yapılacak düzenlemeyle, kamuya tüm personel alımları kapsama alınmalıdır. Yani alım liyakatli olmalı ama atama işlemi yapılırken güvenlik soruşturması aranmalı!
Umarız ki 15 Temmuz darbe girişimi şer gibi görünse de, hayır yönü liyakatli bir sistem kurulmasına imkan tanıyan bir düzenleme için fırsat olmasını ümit ediyoruz.