Nurettin GönenOkyanusun dibinde yatan bir istiridye, su üzerinden akıp geçsin diye, kabuğunu açmış. Su içinden geçerken, solungaçları yiyecek toplayıp, midesine gönderiyormuş. Aniden, yakınındaki bir balık, bir kuyruk darbesiyle kum ve çamur fırtınası yaratmış. İstiridye de kumdan nefret edermiş; zira kum öylesine pürüzlüymüş ki kabuğunun içine kaçarsa son derece rahatsız olurmuş. İstiridye derhal kabuğunu kapamış ama çok geç kalmış; Sert ve pürüzlü bir kum taneciği içeri girip, iç derisi ile kabuğun arasına yerleşmiş. Kum tanesi istiridyeyi ne çok rahatsız ediyormuş. Ama kabuğunun içini kaplaması için kendine verilmiş olan salgı hücresini hemen çalıştırarak, minik kum tanesinin üstünü kaplamaya başlamış; ta ki, nefis, parlak ve düzgün bir örtü oluşana kadar… İstiridye, yıılar yılı, minik kum taneciğinin üstüne katlar eklemeye devam etmiş ve sonunda müthiş güzel, parlak ve son derece değerli bir inci oluşmuş… Karşı karşıya olduğumuz problemler bu kum taneciğine benzer, bizi rahatsız ederler ve niye bize bu derece eziyet çektirip asabileştirdiklerine şaşarız; fakat ; … Azmin getirdiği cesaret ve kuvvetle, sorunlarımızın ve zayıflıklarımızın üstesinden geliriz. …Daha alçakgönüllü, isteklerimizde daha ısrarlı, çevremizdekilere daha yakın, daha akıllı ve sorunlarımıza karşı daha dayanıklı hale geliriz. Gizli gücümüzle, yaşamımızdaki pürüzlü kum taneciklerini, bize kuvvet veren ümit ve ilham kaynağı olan değerli İncilere dönüştürürüz… Sevgiyle, hep… GÜNÜN İNSANI ‘Küresel ısınma yüzünden deniz seviyesi sürekli yükseliyormuş… Endişeye gerek yok!... Her türlü seviyenin düşük olduğu bir yerde bundan etkilenilmez…’ Diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum… GÜNÜN GERÇEĞİ Parası bozuk para kadar değer taşıyan bir toplum ancak MEDENİYET GÜNÜN KOMİĞİ ‘Evlilikte TIK yok oldukça MAN-TIK varlaşır!...’ Diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum… GÜNÜN SORUSU İnsanın aklı çoğaldıkça can sıkıntısı artar mı? GÜNÜN SÖZÜ Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir. (Çin Atasözü) GÜNÜN DİZESİ Sen büyüdüğün vakit çocuğum, Yine çiçekler açacak dallarda. Dallarda açan çiçekler gibi, Yine çocuklar uyuyacak masallarda. (Fazıl Hüsnü Dağlarca) SAYGIYA HİKAYE Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş beline rağmen sağa sola koşuşuyordu. Yanına sokularak: Hayrola teyzeciğim, dedim. Bir derdiniz mi var? Sıcak bir tebessümle: ‘Buraların yabancısıyım evladım, dedi. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum…’ Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm. Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyemin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanacıkları pembe pembe olmuştu. ‘Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim.’ Saatime baktıktan sonra: 20 dakikanız var, dedim. Hastane yakın ama bu havada pek araba bulunmuyor… Durağa herkesten önce geldiğimiz için dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4–5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş oldukları anlaşılan adamlara: İlk önce biz gelmiştik, dedim. Sırayı bozmaya hakkınız var mı? Ön koltukta oturanı: ‘Hak istiyorsan Hakkâri’ye gideceksin arkadaşım’, dedi. ‘Hem oradaki haklardan K.D.V. de alınmıyormuş…’ Bu lâf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak: Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. Ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor… Bu defa şoför lâfa karışıp: ‘Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim, dedi. Okuyup üfledi mi hastaneye uçuverir.’ Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti. Yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu… 5–10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre, teyzeyi hastanede indirmesini söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikâyet etmiyordu. Üstelik trafik de yarı yolda tıkanıp kalmıştı. Şoför: ‘Yolun bu durumu hayra alâmet değil, dedi. Sebebini anlasam iyi olacak…’ Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileriye doğru yürüdü ve biraz sonra döndüğünde: ‘ Kısmete bak yahu, dedi. Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış.’ Heyecanla: Bir şey olmuş mu, diye atıldım. Yani yaralı falan var mı? ‘Herhalde’, diye cevap verdi… ‘Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar…’ Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu. Şoför, koltuğuna yavaşça otururken: ‘Kısmet işte, diye tekrarlayıp duruyordu. Sen kalk koca bir kamyonla çarpış… Hem de Türkiye’nin öbür ucundan gelen Hakkâri plâkalı bir kamyonla…’ Sevgiyle, hep…
Editör: Haber Merkezi