Türkiye’de gündem: İktidar kim olacak? Hükümet nasıl kurulacak? Tam bir uzman sorusu. Seçim sonrası gelişmelere bakılırsa en yakın ihtimal AKP – MHP koalisyonu. Muhalefet partilerinin liderlerinin konuşmalarına ve kırmızı çizgilerine göre mümkün olan seçenek bu. İsterseniz dört parti liderinin seçim öncesi ve sonrası vaat ve kırmızı çizgilerine bir bakalım. Seçimlerden önce ne demişler? Şu andaki tutum ve düşünceleri neler? Hatta cumhurbaşkanını da buna dâhil edelim.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan göreve başlarken tarafsız olacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmesine rağmen bir AKP’li gibi meydanlarda boy gösterip mitingler düzenledi. Önce AKP için dört yüz milletvekili istedi, başkanlık sistemini getirmeleri için oy istedi, olmadı. Eline kutsal kitabımızı alıp yine oy istedi. Muhalefet liderlerine,  bir cumhurbaşkanına yakışmayan ifadeler kullandı, hakaretler yağdırdı. Her hafta binlerce yeni tesisin açılış töreni(!) yaparak buralarda da seçim propagandasına devam etti. YSK, yargı uyarıda bulunmuş umurunda bile değildi. Ama ters tepki yaptı. Halk gereken cevabı verdi. Şimdi dikkat edin seçim öncesi hırçınlığından eser var mı? Deyimi yerinde ise kuzu gibi. O kadar parti lideri varken Baykal’ı çağırıp konuşması ne kadar garip ise Baykal’ın gitmesi de bana göre o kadar yanlıştı. Basında dedikodular dolaşıyor. Aslı varsa “CHP’den 20 milletvekili transfer et, başbakan ol” denmiş. Yalan da demem, doğru da. Her şey olabilir. Ama gönlünde yatan kesinlikle Davutoğlu başbakanlığında AKP’nin yer aldığı koalisyon veya azınlık hükümeti.

AKP başkanı Davutoğlu seçim öncesi yeniden tek başına iktidar olacağından o kadar emindi ki, propagandalarında iki ana sloganı vardı. Birincisi “Onlar konuşur, AKP yapar.” İkincisi "Yeni Türkiye için yeni anayasa ve başkanlık sistemi" Halk bunlara inanmadı. 13 yıldır ne yaptığını gördü. “Eski Türkiye’nin suyu mu çıktı, Yeni Türkiye neyin nesi.” dedi. Vekil sayısı bir önceki seçime göre % 9’luk bir kayıpla 326’den 258’e düştü. Yani seçimin kaybedeni AKP oldu. Bu artık tek başına iktidar olduğunun sona ermesi demekti. Şimdi Davutoğlu mutlaka iktidarda olmak isteyecek. Arınç’ın “Biz iktidara mahkûm ve mecburuz.” sözünün arkasındaki anlam gerçekleri dile getiriyor. İktidar olamadıklarında başlarına gelecekleri çok iyi biliyorlar. Kısacası AKP suç ortağı arıyor.

Davutoğlu hükümeti kurmak için her parti ile görüşeceğini söyledi. Ancak kırmızı çizgilerini de açıkladı: “Paralel yapı ve vesayetle mücadele, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meşruiyeti ve çözüm süreci” Ancak 3 muhalefet partisi de cumhurbaşkanının anayasal sınırlara çekilmesini, Erdoğan’ın Kaç-Aksaray’dan çıkıp Çankaya’ya geçmesini, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk dosyaları açılmasını şart koşuyor. Burada anlayamadığım Davutoğlu’nun “Erdoğan’ı yedirmeyiz” sözü. Yani Erdoğan’ın anayasal sınırlara çekilmesi mi, yoksa çekilmemesi mi yasal? AKP liderinin oturup bunu bir düşünmesi gerek. Yine MHP’nin “çözüm süreci bitirilecek” şartı bu koalisyonu zora sokar. Çözüm sürecinin bitmesi, AKP’nin Güneydoğuda aldığı oyların önemli ölçüde azalması anlamına gelir.

CHP seçim öncesinde vatandaş için önemli ekonomik vaatlerde bulundu. Çiftçiye, asgari ücretliye, emeklilere verilen sözler gerçekten önemli idi. Nedense halk buna da itibar etmedi. Bilhassa mazotun ucuzlaması ve asgari ücretin 1500 TL olması iyi tekliflerdi. Ancak halkın büyük kesiminde devletten aldığı maaşın ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından alacağı yardımın kesileceği korkusu ile kabul görmedi. Seçimde % 1’lik bir kayıpla vekil sayısı 135’den 132’ye düştü. Yani hemen hemen yerinde saydı. CHP lideri önce kendilerinin hükümeti kurması gerektiğini düşünüyordu. CHP+MHP+HDP koalisyonu niyetindeydi. Ancak MHP “HDP’nin olduğu yerde yokuz”  diyerek o kapıyı büyük ölçüde kapattı. Bu kez Bahçeli’ye “Başbakan sen ol” dedi. Ancak MHP liderinden “koltuk tedarikçisi” diye tanımlanıp sert yanıt yedi. Sanırım CHP ana muhalefet lideri olmaya devam edecek.

MHP’nin seçim öncesi vaatleri aşağı yukarı CHP ile paralellik taşıyordu. Seçimde oylarını % 3,5 arttıran MHP’nin vekil sayısı 53’den 80’e yükseldi. Seçimin ikinci kazananı oldu. Bahçeli bu oy artışı ile mutludur. Ancak oylarını daha da arttıracağı düşüncesi ile erken seçime gitme isteği partisi için olumsuz sonuç doğurabilir. Bahçeli HDP ile kesin olarak bir araya gelmek istemiyor. Peki, bunun sonu nereye gider? AKP ile koalisyona mı? O da MHP’ye gelecek seçimde oy kaybettirir. Bana göre en mantıklısı daha önce de yazdığım gibi Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğünü koruyarak ortak noktada buluşmak.

HDP seçimin şüphesiz en büyük galibi. Demirtaş’ın ilk başta dediği gibi emanet oylarla buraya kadar yükseldi. Bunda seçim sırasında Demirtaş’ın ılımlı politikası ve AKP’nin tek başına iktidar olmaması için barajı aşması gerektiği etkili oldu. Oylarını bir önceki seçime göre % 5,5 arttırarak vekil sayısını 35’den 80’e çıkardı. Şimdi burada HDP’ye büyük iş düşüyor. Bazı çizgilerinden vazgeçmeli. Demirtaş kendisine bir yol çizmeli. Bir gün önce dediğini İmralı ve Kandil’den gelen uyarılarla inkâr edip başka türlü konuşmamalı. Madem barış istiyor, önce PKK’nın silah bırakmasını sağlamalı. Daha önce dediğim gibi özerklikten vazgeçip Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısını benimsemeli. Hem sol görüşlü partiyiz deyip hem de Kürt Milliyetçiliği yapmamalı. Türkiye’nin partisi olmalı. Buna Bahçeli’nin de itirazı olacağını sanmıyorum.

Sonuç olarak az bir ihtimal olarak gördüğüm ya AKP-MHP koalisyonu kurulur, ya da erken seçime gidilir. Ancak muhalefet partileri bir araya gelip hükümet kuramazlarsa Erdoğan ve AKP’nin şu sözlerine hazırlıklı olsunlar: “Biz demedik mi? Bunlar üçü bir araya gelip bir hükümet kuramazlar, bırakın iktidar olmayı koyun bile güdemezler.” Demedi demeyin. Saygılarımla, hoşça kalın.