Ulu önder Atamızın Nutuk(Söylev) adlı eserini hepimiz biliriz. Atamız, kitaplığımızın en başköşesinde yerini alan bu değerli eseri 1927 yılında geçirdiği bir kalp krizinden sonra yazmaya karar vermiştir. Yurdumuzun Mondros Ateşkes Antlaşması ile parçalanıp işgal edildiği 1919 yılında Samsun’a çıkışından başlayarak, 1927 yılına dek, Kurtuluş Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve devrimlerin gerçekleştirilmesini anlatan Nutuk, siyasal ve ulusal tarihimizin en önemli kaynak eseridir.
Atatürk, bu eserini 15–20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 2. Kurultayı’nda 36,5 saatte okur. Eserin 2. cildinin sonu “Türk Gençliğine Hitabe” metni ile biter. Gençliğe bu son sesleniş, Türkiye’de tüm resmi daire ve sınıflarda Atatürk resminin hemen yanı başında İstiklâl Marşı ile birlikte çerçeveli bir şekilde asılı olup metnin en can alıcı yanını oluşturur. Bu bölümde gençliğe Atamız tarafından koşullar ne olursa olsun cumhuriyetimizi ve bağımsızlığımızı koruma ve savunma görevi verilmiştir.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni bir kez daha dikkatlice okuyun. İçinde birçok mesaj barındırdığını göreceksiniz. İsterseniz şöyle bir göz atalım.
Hitabede Türk Gençliğine seslenen Atatürk, onlara en önemli görevi vermiştir. Nedir bu görev? “Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza dek korumak ve savunmak” Atatürk, cumhuriyetimizi sağlam temeller üzerine kurmuştur. Ancak, içteki ve dıştaki kötü niyetli kişilerin asla vazgeçmeyeceklerini bildiği için, cumhuriyetimize sahip çıkmayı birinci görev olarak tekrar tekrar vurgulamıştır.
En değerli varlığımız olan bağımsızlığımızı yok edip, Türkiye Cumhuriyetini ele geçirmek isteyen iç ve dış bedhahlar(kötü niyetli kişiler), Atamızın zamanında da vardı, bugün de var, yarın da olacaktır.
Koşulların güçlüğüne bakmadan mücadeleye atılmayı emreden Atatürk, bu olumsuz koşulları şöyle sıralıyor. Dış düşmanlar çok güçlü olabilir, büyük başarılar kazanmış olabilir, vatanın her yanı işgal edilmiş, ordusu dağıtılmış olabilir. Hepsinden kötüsü iktidara sahip olanlar gaflet(dikkatsiz, boş bulunma), dalalet(sapkınlık) hatta hıyanet(ihanet) içinde olabilir. Bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını, dış düşmanların siyasi istekleri ile birleştirebilir. Günümüz Türkiye gerçeğine baktığımızda, ne kadar düşündürücü, değil mi? Ulu önder tüm bu olumsuz koşullarda dahi gençliğin görevinin Türk Bağımsızlığını, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtarmak olduğunu dile getiriyor.
Sevgili gençler bu sesleniş size. Cumhuriyetimiz Marshall Planı, Kore Savaşı, ABD ile İkili Anlaşmalar, NATO’ya giriş, ulusal ekonomi ve planlı kalkınmadan vazgeçiş gibi yaptırımlarla yeniden yarı sömürge durumuna getirildi. Bugün yeraltı ve yerüstü kaynakları yerli yabancı tekelci sermayeye peşkeş çekilmiş durumda. Devlet iç ve dış borç batağında. Cumhuriyetin temel kurum ve kuruluşları çökertildi. Yargısı, ordusu, üniversitesi teslim alındı. Her gün verdiğimiz şehitlerle işbirlikçi teröre mahkûm edilen ülkemizi tam bağımsız olarak görebiliyor musunuz? 
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı 88 yıldır süren ve gelecekte de sürecek olan iç ve dış tehlikelere, tehditlere, saldırılara ve plânlara karşı Türk gençliği daima hazırlıklı olmak, çağın gerektirdiği bilgilerle donanımlı olmak, hazinesini(Türk İstiklâli ve Türkiye Cumhuriyeti) koruma azim ve bilincinde olmalıdır.
Hiçbir mazeret öne süremeyiz. Çünkü karşımıza çıkabilecek en olumsuz koşulları Gençliğe Hitabe’de sıralayan sevgili önderimiz, Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni kurtarmak yolunda bizlere kesin emir vermektedir. Yapacağımız tek şey Atamızın izinde yürümek, O’nun düşüncelerini çağımız koşullarına uygulayarak daima ileri götürmek, bağımsızlığımıza, Cumhuriyetimize sahip çıkmaktır. Muhtaç olduğunuz güç damarlarınızdaki o asil kanda mevcuttur.
Hoşça kalın, saygılarımla.