Demokrasi ile yönetilen ülkelerde yasama, yürütme ve yargı yetkisi, güçler ayrılığına göre ayrı ayrı kullanılır. Ülkemizde ise bugün yargı iktidarın korkutma aracı haline geldi. Kısaca, tarafsan sorun yok. Yandaş değilsen hapı yuttun. Yasa tanımama, israf, mağdur rolü oynama, yalan, iftira, çıkar hepsi bunlarda. Dinleri imanları para.

Hatırlayın, geçen hafta Diyanet İşleri Başkanı 1 milyonluk(trilyon) makam aracını iade etmiş, olayı yazan gazeteye de faiziyle birlikte almak üzere tazminat davası açmıştı. Demek ki faiz haram değilmiş! Hemen ardından beyefendiye sürpriz yapılıp 320 bin(milyar) liralık zırhlı araç hediye edildi(Bir gün de işçilere sürpriz yapıp yaşam odası yaptırsalar olmaz mı? Gerçi onların fıtratı farklı). Bir de demezler mi: “Devlet kurumlarındaki araçlara harcanan para Türkiye’nin milli gelirinde ve bütçesinde çerez parası bile değil.Sizin o çerez parası dediğiniz miktarı, devlete vergi olarak öderken açlık sınırında, borç batağında yaşayan milyonlarca vatandaştan hiç mi utanmadınız? Madem devlet bu kadar zengin emekliye, asgari ücretliye niye zam yapmıyor, benzini, mazotu ucuzlatmıyorsunuz? Hani kaynak yoktu? Sata sata milli servetleri yok ettiniz. Borç azalmadı, çoğaldı. İktidarda olduğunuz halde her olumsuzluğu muhalefete yükleyip halkı kandırdınız. Paralel modası geçti, sıra Doğan Grubunda. DHKPC’nin CHP ile ne bağlantısı var? Gel de çıldırma.

İki de bir “Kefen giyip de yola çıktık” deniyor. Ne oldu da kefen giydiniz? Her şey emrinizde. Uçak, helikopter, saray, binlerce koruma. Karışan mı var? Yasalar bile sizi durduramıyor. Tarihin işinize gelen tarafını öğrenip iyi uyguluyorsunuz. Tarafsız(!) cumhurbaşkanı elinde Kuran miting alanlarında AKP için oy istiyor. Tıpkı Hz Ali ile Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı’nda olduğu gibi. Kaybedeceklerini anlayınca askerlerinin mızrakları ucuna Kuran takıp o kutsal kitabı silah olarak kullandıkları gibi. Vekiller her şeyi itiraf eder, eyvah mahvolduk derken “Allah dediğimizde her şeyi unuttururuz” dersiniz. Politikanız bu.

Dinden imandan bahsedenler yolsuzlukları mecliste sakladılar, aklamadılar. Madem yolsuzluk yok neden 4 bakan göreve iade edilmedi? İmam sandıkta başkasının yerine oy kullanır. Oyların bilgisayara geçirilişinde her türlü hileye başvurulur. Belediye otobüsleri AKP mitinge bedava yolcu taşır. Öğrenciler “Duman Konserine götüreceğiz” diye AKP mitingine götürülür(Oysa önceki dönemlerde okula siyaset sokmak yasaktı. Şimdi amaç için her şey serbest.) Ağrı’da yapılan AKP mitinginde türbanlı bir bayan zafer işareti yapınca yaka paça gözaltına alınır. Sevgili okurlarım, gerçek olmadığı halde “Kadıköy’de türbanlı bacımızı taciz ettiler” diye bağıranlar buna ne dedi? Demek ki burada önemli olan türbanlı olmak değil, yandaş olmak. Bu nasıl Müslümanlık?

Alışılmış cumhurbaşkanı olmayacağım” demekle olmuyor. Neymiş, gücünü halktan alıyormuş. Halk yetkilerinin dışına çık dese bile anayasaya aykırı mı davranmak gerekiyor? Cumhurbaşkanı vatan hainliği dışında yargılanamayacağı için rahat davranıyor. Ancak mecliste karar almadan, Lozan ile bize bırakılan toprakları terk etmek vatan hainliğidir, unutmasın.

Şimdi bir de “Yeni Türkiye” sözü çıktı. Birileri yeni Atatürk olacağını sanıyor galiba. İstanbul’da bir İlköğretim Okulu'nun Türk Büyükleri köşesine Erdoğan’ın resmi asılmış. Ne yaptı da Türk Büyüğü oldu, merak ettim? Bilen varsa söylesin.

Dünyada Adalet Bakanının başkanı olduğu HSYK hiçbir ülkede yok. Hem tarafsız değil, iktidara bağlı. Arınç “Saraylar yaptırdık(Adalet Sarayı için diyor) içini adaletle dolduramadık.”, Ali Babacan “Hukuk alanında itibar kaybediyoruz.”, Cemil Çiçek “Yargı müdahalelerden kendini korumalı.” diyor. Dünyada hukuk alanında en kötü performans sergileyen ülkeler arasında Türkiye 9. sırada. ABD Kongresi bile Türkiye için “Basın ve İfade Özgürlüğü Tasarısı” hazırlıyor. Ne hallere düştük!

Bugün hala iktidarın % 38 oyu varsa bu millet her şeyi hak ediyor. Daha lüks uçak, helikopter ve araçlar alsınlar, bir saray yetmez bir kaç tane daha yapsınlar, sefaları olsun yiyebildikleri kadar yesinler, vatandaşa daha da çok vergi yükü bindirsinler, hatta maaşlara zam da neymiş daha aşağı indirsinler. Seçim zamanı sadaka dağıtıp oyları devşirerek saltanatlarını sürdürsünler, biz seyredelim. Yol yapıyor ya. Çalsınlar, herkes çaldı, diyelim. Yalan enflasyon oranları ile kandırılalım, kanser, kalp hastalarının ilaçlarının verilmesi kesilsin, yollarda sigara izmariti arayanlar artsın, onlar saraylarda keyif sürsünler.

Sevgili emeklim yılda iki maaş ikramiye, sevgili çiftçim mazotu 1,5 TL’den almayı, asgari ücretle yaşamaya çabalayan işçim asgari ücretin 1500 TL olmasını, hiç geliri olmayan hemşerim sana 720 TL aylık bağlanmasını, ülkeye hukukun tekrar geri gelmesini, yargıya inanılmasını, şatafatın, israfın sona ermesini istiyorsan mutlaka oyunu kullan, çevrendekileri de oy kullanmaya ikna et. “Onlar konuşur, biz yaparız.” diyenlere kanma. Nereden bulacaklar, demelerine inanma. Onlar bu şatafata nasıl para buluyorsa, o musluk kesilir, size akar.

8 yıl önce yitirdiğimiz saygın devlet adamı bir dönemin “Karaoğlan”ı Bülent Ecevit ile 6 yıl önce yitirdiğimiz çağdaş eğitim gönüllüsü Türkan Saylan’ı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Saygılarımla, hoşça kalın.