Gündem o kadar hızlı gelişiyor ki yakalamak mümkün değil. Onun için geçen haftanın bazı olaylarını burada irdelemek istiyorum. Ancak bazen aklım karışmıyor da değil. Önce söylenen sözler bakıyorsunuz tamamen tersine dönmüş. Bu kadarına da pes dedirtecek cinsten. Bazı okurlarım bana yine kızacaklar, ama burada suçlu ben değilim. Gündemi yaratanların gerçek yüzlerini görünceye dek yazmaya devam edeceğim.
İsterseniz Van depremi ile başlayalım. Başbakan deprem sınavını başarı ile geçtik diye gururla anlatırken Van Valisi acil yardım istemiş, kentin perişan halde olduğunu belirtmişti. Ardından Van’a 217 milyon lira gönderildiğini açıkladı. Peki, Libya’daki Kaddafi karşıtlarına ne kadar gönderilmiş, biliyor musunuz? 300 milyon dolar. Ya Somali’ye gönderilen para? Yaklaşık 400 milyon lira. TV’lerde halk feryat ederken, halk kenti terk ederken, Sayın Başbakan CHP’ye saldırdı. 1939 Erzincan depreminden sonra iktidardaki parti CHP’nin ne yaptığını sordu? Haklı. 1940’larda günümüzden daha büyük olanaklara sahipti Türkiye. Günümüze dek teknoloji hep geriye gitti. Yazıklar olsun CHP’ye. O modern ortamda pek yardım yapamadı. O sırada 2. Dünya Savaşı başlamış, o kadar önemli mi? Avrupa perişan, Türkiye’de ekmek karneyle veriliyor, hiç önemli değil. Üstelik devlet o kadar zengin ki deprem vergilerine bile gerek yok.
2. konu “Vicdani ret” olayı. Yani “Benim canım askerlik yapmak istemiyor, gitmeyeceğim.” demek. Yani eskiden asker kaçağı olunuyordu, şimdi böyle işlere kafa yormaya gerek yok. Peki, bu kime yarayacak? Birincisi PKK’ya, ikincisi ABD’ye. Neden mi? Teröre karşı mücadelede  bu durum herhalde devlete yaramayacak. Zaten buna en çok sahip çıkan, bu yasanın çıkmasına en çok destek veren k.m? BDP. Ayrıca petrolün dünya ülkelerinin iştahını kabarttığı Orta Doğu’da ABD’nin en çok çekindiği ordu hangisi? Elbette Türk Ordusu. Eee bunun zayıflatılması gerek. Önce komutanlar tasfiye edilmeli, ardından ordu eski gücünde olmamalı. Canım bu yasa çıkarsa onun da çözümü bulunur. Paralı askerler ne güne duruyor. Ancak şu unutulmamalı. Tarihte bir Lidya devleti vardı. Hükümdarı Krezüs dünyanın en zengin kralı idi. Her şeyi para ile elde edeceğine inanan bu kral paralı askerlerden oluşan bir ordu kurmuştu. Ama bu ordu Perslere yenildi, krallık kısa sürede sona erdi. Açıkçası paralı askerler devleti kurtaramadı.
Bedelli askerliği hiç sormayın. Zenginin oğlu keyfine bakacak, çileyi yoksulun, dar gelirlinin oğlu çekecek. Hani yasalarımız önünde eşitiz ya. Ama o kör olası para yok mu? O ortaya çıkınca eşitlik sizlere ömür. Biz önceleri “CHP’nin bedelli askerlik projesine ne diyorsunuz?” diye sorulunca “Bunun neresi proje yahu, böyle proje mi olur? Bu ülkede parası olan var, olmayan var; siz kalkıp da parası olana buyur bedelli askerlik diyeceksiniz, parası olmayana "Git askerliğini yap" diyeceksiniz. Bu nasıl adalet” dendiğini hatırlıyoruz değil mi?
Eşitlikten bahsetmişken bize en güzel örnek geçen haftalarda meclis kürsüsünden geldi. O kürsüde her milletvekili milletin adına konuşma hakkına sahiptir, değil mi? Ama öyle değil. Bu iktidar milletvekilleri için geçerli. İktidarın demokrasi anlayışına göre Kamer Genç gibi muhalefet milletvekilleri o kürsüde istediklerini söyleyemezler. Söylerse yaşına bakmadan kaba kuvvetle susturulur.
Suriye olayına gelince. PKK dış politikamızla ilgili. Onun için ABD ile müzakerelerle o iş çözülür. Ama Suriye’de Esat’ı devirmek içişlerimiz olduğu için önemli bir konu. Terörle uğraşmak yerine Suriye’deki yönetimi devirmekle uğraşırız. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Libya’da yaşanan olayların Suriye’de yaşanmaması uyarısında bulunuyor. Devletlerin iç işlerine karışılmaması gerektiğini ifade ediyor. “Yapılan müdahale sırasında görev sınırları aşılmıştır. Bu Suriye gibi bağımsız devletlere uygulanamaz” diyor. Tabi anlayana.
İsterseniz hukukla bitirelim. Ülkemizde hukuk da herkese eşit işliyor. Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davalarında gözaltına alınanlar ile Deniz Feneri olayında gözaltına alınanların davaları aynı süreçte başlayıp sonuçlandırılıyor. İlkinden biri 4 yılı bitirdi dava sonuçlanmadı, sanıklar hala içerde. Diğerinin davasına tutuklanmalarının 9. ayında başlandı. İkinci olayın davası hemen görüşüldü, sanıkları serbest bırakıldılar. Hem de gündemi terör olayları meşgul ederken. Olacak o kadar. Saygılarımla, hoşça kalın.