Her kavramda olduğu gibi Dersim kavramında da toplumda tam bir kavram kargaşası yaşanmakta.
Türk tarihindeki kırılma noktalarından biridir DERSİM.
Dersim Olayı nedir?
“Dersim” kimine göre isyan.
Kime göre bölgenin demografik yapısıyla ilgili toplum mühendisliği.
Kimine göre asimilasyon….
İster öyle, ister böyle olsun
Ortada bir gerçek var değiştirilemez..
1937-1938 yıllarında bölgede akan kan…
Bölgedeki hüzün, öfke…
Her devletin en meşru hakkı devletin bekasını tehdit eden unsurlarla mücadele etmek..
Ancak hemen akla şu soru geliyor
İsyan etmeyi düşünen bir topluluk kendi eliyle 7 bin silahı teslim eder mi?
Hadi Dersim halkı isyan ettiğini biran için kabul edelim
Devletin görevi isyan edenle masum insanı ayırt etmek olmalı değil mi?
Mağaralara sığınan masum, çoluk, çocuk üzerine zehirli gaz kullanmak,
Tepesine bombalar yağdırmak, orantısız güç kullanmak hukuk devletinin neresinde kabul görecek?
Bunları İnkâr edenlere devletin dört resmi görevlisinden itiraf niteliğinde ifadeler;


Birincisi;
O dönem Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil’den. Çağlayangil anılarında Seyit Rıza ile arkadaşlarının ve 16 yaşındaki oğlunun 15 Kasım 1937’de idam edildikleri geceyi anlatmaktadır. 16 Yaşındaki çocuğun yaşının büyütüp babasının gözü önünde mahkemelerin tatil olmasına rağmen gaz lambası ışığında mahkeme kurulu otomobil farları ışığında alel acele temyiz bile olmayan mahkemede nasıl astıklarını anlatır.
Meraklıları için olayın hukuku askıya alan nasıl keyfi uygulandığını Tanju Cılızoğlu'nun hazırladığı ve Bilgi Yayınları'nın bastığı "Çağlayangil'in Anıları- Kader Bizi Una Değil, Üne İtti" kitabında (sayfa 72-73) isyancı olmakla suçlandığı için alelacele idam edilen Seyit Rıza ile ilgili bölüm Çağlayangil'in ağzından şöyle aktarılıyor:
“...İşte bu olay, Dersim İsyanının başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve ilgililere kesin talimat veriyor: "Bu meseleyi kökünden hallediniz"


İkincisi;
Milliyet Yayınları'ndan çıkan "Anılar ve Görüşler- Üç Dönemin Perde Arkası" kitabında (sayfa 25) ise Muhsin Batur, Dersim harekatında yer alan emekli bir general olarak, bunun bir katliam olduğunu doğrularcasına şunları söylüyor;
“...Günlerden bir gün Alayımıza emir geldi... Tren yolu ile Elazığ'a intikal edilecek, bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceğiz. Tren yolculuğumuz 40 kişinin paylaştığı kapalı yük vagonlarında pek ilkel ve zor koşullar altında gerçekleşti, Elazığ'ın biraz uzağında Harput'un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.
Alaya verilen özel görev, Elazığ bölgesinde büyük bir manevra ve resmigeçit ile bitti... Subaylara ve bizlere Atatürk imzalı birer madalya dağıttılar.”
Üçüncüsü; İlk kadın pilotu Sabiha Gökçen’ den. Bölgeyi bombalayan pilotlardan biri olan Gökçen bombardımana katılıyor. "Ben onları insan değil keçi zannediyordum" diyerek gururla anılarında Dersim'i nasıl bombaladığını uzun uzun anlatıyor; 
“Dersim’deki uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur. Bir-iki defa pilot, fakat ekseriyetle rasıt olarak uçtum. Böyle vaziyetlerde insan harp heyecanını rasıt mevkiinden daha iyi duyuyor. İnsan evvela bombalarını atıyor, bunlar bittikten sonra canlı hedef görürse makineli tüfeğe müracaat ediyor. Dersim’de ilk bombardımanın heyecanını unutamam...
Muhasama (çarpışma) meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acımak hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek için aramayı, vurmayı düşünüyor..."  15 Haziran 1937 Tan Gazetesi

Dördüncüsü; Dersim katliamı sırasında bölgede Albay olarak görev yapan Hulusi Yahyagil’den. “1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de, bazı dağ köyleri o yıl vergi vermemişti. Bize verilen emir ise tek kelime idi: İmha. Vergi vermedikleri için yok etmek… Bu düşünceyi, bu uygulamayı kim yapabilir? Zorbalar, insanlık suçunu işleyenler. Elbette vergi işin bir yönü; gerçek neden Dersim’i Türkleştirmekti. Ben kıta komutanıydım, bize verilen emir ‘Canlı hiç bir şey bırakmayın!’ şeklindeydi…” (N. Şahiner, Son Şahitler 1.Cild s. 318)
Gelecek yazımızda inşallah Dersim(iz) ile yüzleşmeyi tamamlayıp günümüze bakan yönü üzerinde durmaya çalışacağız.  

BU KÖŞE YAZISI YORUMA KAPALIDIR!
(Yapılan olumlu ya da olumsuz hiçbir yorum yayınlanmayacaktır!)