ARPAÇAY, basın açıklamasında aşağıdaki hususlara yer verdi:
“Bazı basın-yayın organlarında; Hükümetin bir Kanun Hükmünde Kararname çıkarmaya hazırlandığı ve KHK kapsamında hakim ve savcıların aylıklarına artış yapılacağı haberleri yer almaktadır.
Kamuoyuna bilinçli olarak sızdırıldığı anlaşılan habere göre, 1. sınıfa ayrılmış hakim ve savcıların aylıklarına 2.700,00 TL artış yapılması düşünülmektedir.
Bu oran; 1.404 TL olan asgari ücretin neredeyse iki katı, ve 2.253,00 TL olan en düşük memur aylığının (Bekar 15. derecenin 1. kademesinde) 447,00 TL üzerinde bir artışa karşılık gelmektedir.
Devletin kimi çalışanlarının iş yükü ve sorumluluğu fazla olabilir. 657 sayılı Kanun bu hususu “Eleman temininde güçlük zammı” ve “iş güçlüğü zammı” ödeyerek karşılanmasını öngörmüştür.
Bu hükümlerin güncellenerek uygulanması yerine, hükümlerin  aşılarak farklı yaklaşımların sergilenmesi anlaşılabilir değildir.
Anayasa gereği 4688 sayılı Kanun kapsamında 2015 yılı Ağustos ayında Hükümet ile yetkili kamu görevlileri sendikaları arasında tüm kamu görevlilerini kapsayan toplu sözleşme imzalanmıştır. Bu toplu sözleşme gereği de 2017 yılı Ocak ayında tüm memur aylıklarına % 3 artış yapılmıştır.
Üst düzey yöneticiler ile kimi meslek gurupları hariç memurların yüzde 95’lik kesimi yoksulluk sınırının altında maaş alırken, kanun ve toplu sözleşme hükümleri bir kenara itilerek böyle bir artış düşünülmesini anlamak mümkün değildir.
Bu tür uygulamalar çalışma barışını bozmakta, kamuda çalışan değişik meslek grupları arasında kıskançlık ve husumet doğurmaktadır.


BU FİLMİ DAHA ÖNCE GÖRMÜŞTÜK
Hükümetlerin bu tür uygulamaları yeni değildir.
90'lı yıllarda "postallı-postalsız memur" ayrımı ile sadece asker ve polis maaşlarına yapılan olağan dışı artışlar hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır.
Benzer şekilde Kasım 2014’te de toplu sözleşme hükümlerine rağmen hakim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlara 1.155 lira, akademik personele ise 400 ila 700 lira arasında artış yapıldığı da hatırlardadır.
Hükümetin kamu görevini yürütenlerin cübbeli-cübbesiz şeklinde ayrıma tabi tutması, kamu görevlerini önemli ve önemsiz olarak ayırması anlamına gelmektedir.
Türkiye zor bir dönemden geçerken Hükümetin hangi hizmetleri önemli ve hangi hizmetleri önemsiz gördüğünü merak ediyoruz?
Sağlık çalışanları mı, eğitim çalışanları mı, teknik elemanlar mı, genel idare hizmetlerinde çalışanlar 
mı, din hizmetlerinde çalışanlar mı; yardımcı hizmetlerde çalışanlar mı ya da geride kalanlar mı önemsizdir?
Hükümeti cübbeli-cübbesiz ayrımı yapmaktan vaz geçmeye  çağırıyoruz.
Bu uygulama toplu sözleşmenin de yırtılıp atılması demektir.
Hükümeti, imzaladığı toplu sözleşmeye uymaya çağırıyoruz.
Sahte konularla gündemi saptırmaya çalışan ve Hükümetin uygulamalarına açık destek verdiği anlaşılan Memur-Sen’i de imza attığı sözleşmeye sahip çıkmaya çağırıyoruz.
İmza namustur ve herkes imzasının namusunu korumak zorundadır.
Bizim asla kabul etmediğimiz ancak yürürlükte olan toplu sözleşmede Hükümet ve Memur-Sen de sorun görüyorsa, memurları cübbeli-cübbesiz, önemli-önemsiz ayrımına tabi tutma ayıbından vazgeçilerek toplu sözleşme derhal tüm memurları kapsayacak şekilde revize edilmeli ve herkese ek artış verilmelidir.” 

Editör: Haber Merkezi