Nurettin GönenSizlere yaşanmış bir hikâye anlatacağım… Neden biliyor musunuz? Ben aylar önce ‘İyilik yap iyilik bul’ kampanyası başlatmıştım ya? İşte bunu unutturmamak adına… İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming idi adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum dedi. Yoksul ve onurlu Fleming Kabul edemem! Diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. Bu senin oğlun mu? Diye sordu aristokrat… Çiftçi gururla Evet! Dedi. Aristokrat devam etti: Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur. Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü… Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Maris Hospital Tıp Fakültesinden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreye yakalandı… Onu ne mi kurtardı? Penisilin! Aristokratın adi: Lord RandoIp Churchill. Oğlunun adı: Sir Winston Churchill. Kurtaran Doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming… Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın. Hiç acı çekmemiş gibi sevin. Hiçbir şey beklemeden verin. Karşılığı nasıl olsa gelecektir… Sevgiyle, hep… GÜNÜN İNSANI ‘Hayatın yavşadığı ülkelerde habire pişkinliğin dibine vurulur!...’ Diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum… GÜNÜN GERÇEĞİ Gözler yalan söylemez!... Çünkü bu iş için hep suç ortağı DİL vardır… GÜNÜN KOMİĞİ ‘Bizde arkeolojiye önem verilmez… Çünkü ülkemizdeki kazı çalışmaları daha çok hapishanelerde yapılır!’ Diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum… GÜNÜN SORUSU Sağlıklı olmak, hayat kavgasında başarının birinci şartı mıdır? GÜNÜN SÖZÜ Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider. (C. Bruno) GÜNÜN DİZESİ Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... (Ahmet Arif) KÜÇÜK MUTLULUKLAR Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: “Eski gazeteniz var mı bayan?”Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. “İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu… Erkek çocuğu bana döndü “Bayan, siz zengin misiniz?” diye sordu. Zengin mi?“Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağındaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım” dedi. Sesindeki açlık, karın açılığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini aIıp çıktılar dışarıdaki soğuğa… Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi… Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur, unutuveririm ne denli zengin olduğumu… Sevgiyle, hep…
Editör: Haber Merkezi